RÖPORTAJ: MÜJGAN KULLE
İzmirli tiyatroseverlerin yakından tanıdığı ve çok sevdiği bir tiyatro topluluğu Salt.... 12 kişiden oluşan bu ekip, yetenekli, dinamik, genç, güleryüzlü ve oldukça samimi... İzmirli tiyatroseverleri tek çatı altında toplamayı amaç edinen topluluk, her ne kadar iki yıllık bir tiyatro grubu olsa da İzmirlilerin gönlünde çoktan yer etmeyi başarmış... İşte bu haftaki röportajımın konuğu, İzmir'in çiçeği burnunda tiyatrosu Salt'ın kurucularından Bahadır Yüksekşan... Aynı zamanda Tiyatro Salt'ın Genel Sanat Yönetmeni olan Yüksekşan ile grubun projeleri, hedefleri ve tiyatronun son durumu üzerine söyleştik...
*Tiyatroya yönelme hikayenizle başlayalım öncelikle...
- - Klasik bir hikaye olacak, ancak lisans eğitimim Makine Mühendisliği üzerine olmasına rağmen, lise yıllarından bu yana oyunculukla ilgili çalışmalar yapmaktayım. Üniversite eğitimimin paralelinde aralarında Devlet Tiyatrosu sanatçılarının da bulunduğu pek çok değerli hocadan, uzun ve kısa zamanlı eğitimler aldım. Amatör ruhla başlayan süreç, içine girdikçe eğitim ihtiyacı doğurdu ve hala bir eğitim delisi olarak devam ediyor. (gülüyor)
SEYİRCİYLE İÇ İÇE
*Sizce tiyatronun en can alıcı noktası ne?
- Tiyatro, insanın kendisiyle, toplumla ve hayatla çelişkisini, uyumunu, çatışmasını anlatan bir sanat bana göre. İnsan hallerini, sınırsız çeşitlilikte zaman, hikaye ve karakterle çiziyor olması benim için en önemli gücü ve çekiciliği. Empati kurduğunuz karakterlerin canlı canlı seyirciyle yakın teması ise kuşkusuz vazgeçilmez keyfi bana göre.
*Tiyatro Salt'ı kurmaya nasıl karar verdiniz peki?
- İzmir'de yaklaşık 15 senedir çeşitli gruplarda tiyatro ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Bilindiği gibi İzmir'de özel tiyatro anlamında çok fazla seçenek yok.
'Şehrimizde alternatif ne yapabiliriz, kendi istediğimiz biçim ve yeni bir solukla nasıl bir oluşum ile seyirciyle buluşabiliriz' düşüncemiz bana ve Alev Koçer'e 2011 yılında ilk ivmemizi verdi. Oluşum fikrimizi uzun yıllardır çeşitli projelerde çalıştığımız sahne dostlarımızla paylaştığımızda, artık 'salt' tiyatro yapmak için hareket geçmiştik. İlk etapta, atölyemizde başlayan birlikteliğimiz Alsancak'ta kendi sahnemizin kurulmasına kadar uzandı.
* Kaç kişilik bir ekip sizin ki?
- Yaklaşık 12 kişilik ana kadromuzun yanında, proje bazında çalıştığımız çok değerli çalışma arkadaşlarımız da var.
*Yeni bir topluluk aslında sizin ki... Geçen 2 yıl içerisinde topluluğunuzun nereden nereye geldiğini düşünüyorsunuz?
- Evet, oldukça yeni bir topluluğuz. Birinci yılımızda, Grochola'nın metninden çevirisini ve uyarlamasını yaptığım '50.Kural:Beklemek' oyunumuz ile İzmir'in çeşitli tiyatro sahnelerinde seyirciyle ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. Ancak kendi biçimimize uygun ve kesintisiz performans hedefimiz bizi, ikinci yılımızda kendi sahnemizi oluşturmaya itti. Stüdyo sahne biçimindeki mekanımız Sahne Salt'ta 2012 sezonu itibariyle her hafta seyircimizle buluşuyoruz.
Kat tiyatrosu mantığıyla restore ettiğimiz sahnemizin, 40 kişilik kapasitesi ve dinamik oturma düzeni ile İzmir için alternatif bir mekan olduğunu düşünüyoruz.
*Bu güne kadar kaç oyun sergilediniz?
- 2012-2013 sezonuna iki yetişkin oyunu ile giriş yaptık. Sezonu 'Katran' adlı oyunumuzla açtık ve '50.Kural: Beklemek' adlı oyunu, Ekim ayından bu yana her hafta, cuma cumartesi günleri dönüşümlü olarak sergiliyoruz. Sezonun ikinci yarısı için de yine iki yeni yetişkin oyunumuz seyirciyle buluşacak.
* Ağırlıklı olarak ne tarz oyunlar sergiliyorsunuz?
- Çağdaş ve cesur metinleri tercih ediyoruz. Seyirci artık sahnede kendisine daha yakın şeyler arıyor. Günün nabzını yakalayan, yüzleştiren, samimi ve alternatif projeler genel biçimimizi oluşturuyor.Uyarlama veya kendi metinlerimizde, illaki seyirciye yakın bir tarzımız var.
*Çocuklara yönelik çalışmalarınız da var mı?
- Çocuklara yönelik, önümüzdeki sezon için farklı ve eğlenceli bir kukla oyunu projemiz var. Özel tasarım kuklalarımız, çocuklara büyük bir sürpriz olacak. Eminiz çok sevecekler.
* Bu anlamda tiyatronun çocuklar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?
- Söylenecek elbette ki çok şey var, herkesin çok iyi bildiği yararları tekrarlamaya dahi gerek yok. Tiyatro bireyin gözlem yapmasının, kendisini ifade etmesinin, öğretinin, kültür oluşum ve devamlığının sağlanmasının en eski araçlarından biriyken, çocuklarımızı bu dünyanın içine çok daha fazla itmeliyiz diye düşünüyorum.
SÜRPRİZ PROJE
*İzmirlilerin tiyatroya ilgisi nasıl sizce? Gördüğünüz ilgiden memnun musunuz?
- İzmir'de elbette tiyatroya giden, oyunları takip eden geniş bir kitle var ancak gerçekçi olmak gerekirse İstanbul'la kıyaslandığında bu oran daha düşük. Buna rağmen, Tiyatro Salt olarak İzmir seyircisinin
ilgisinden çok memnunuz.
İki yıl olmasına rağmen İzmirli tiyatroseverlerin bizlere göstermiş oldukları ilgi mutluluk verici. İzmir'de fazla örneği olmayan tarzımızı seyirci sıcak ve çarpıcı buldu. Hedeflediğimiz şey de bu zaten, hayatın hikayelerini, yine hayatın içindeki seyirciyle buluşturabilmek.
* Hedeflediğiniz projeler var mı?
- Pek çok projemiz var. İngiliz yazarların son dönem oyunlarına ilişkin oldukça geniş bir arşiv oluşturduk. Türkiye tiyatrolarında hiç oynanmamış, farklı uyarlamalarımız olacak. Bu sezon mart ayı sonunda
sahneleyeceğimiz, kara komedi unsurları yüksek bir 'in-yer-face' oyun üzerine çalışmalarımız hızla devam ediyor.
*Sezon programınızda hangi oyunlar var?
- Bugün ve 02/09 Mart tarihlerinde 'Katran' adlı oyunumuzu sahneleyeceğiz. Mart sonunda da yeni oyunumuzun prömiyerini yapacağız. Şimdiden tüm tiyatroseverlere duyurulur.(gülüyor)
"Teknoloji tiyatroyu da vurdu"
* Eskiden tiyatroya daha fazla rağbet vardı sanki... Siz ne dersiniz?
- Ben Ankara'da büyüdüm. Hemen her hafta sonu tüm aile birlikte, Devlet Tiyatrosu'na gidilirdi. Benim için bu oyundan, televizyondan çok daha zevkli bir şeydi ve bunun yanında en önemlisi bizim hayatımızın bir rutiniydi. Günümüzde tiyatro bir alışkanlık değil. Tiyatroya gitme periyodu oldukça azaldı. Televizyon bağımlılığımız var ama maalesef sahne sanatlarına ilgi bununla ters orantılı. Elbette teknolojinin ve internetin bunda etkisi büyük. Hatta teknolojinin tiyatroyu da vurduğunu düşünüyorum.