Oyunculuk eğitiminin çok komplike bir eğitim olduğunu belirten Emre Yetim, "Bu mesleği alaylı ya da mektepli olarak ayırmadan doğru ve istekli yapabilmek önemli fakat her ikisi için de eğitim çok önemli" dedi
HÜROL DAĞDELEN
Emre Yetim, genç ve başarılı bir oyuncu... Hayatı, neredeyse çocuk yaşlarından bu yana tiyatro eğitimiyle geçmiş... Ailesinin de teşvikiyle başladığı oyunculuk yaşamında, zirveye emin adımlarla tırmanıyor. Son olarak "Fatmagül'ün Suçu Ne" dizisinde, "Balıkçı Emre"yi canlandıran Yetim, halen yüksek lisans eğitimini yaptığı Haliç Üniversitesi'nde devam ediyor ve usta oyuncu Müşfik Kenter'in kendisine büyük emek verdiğini söylüyor. Emre Yetim'le keyifli bir söyleşi yaptık.
GENÇLERE ÖRNEK
- Klasik bir soru olacak ama, bence önemli... Çünkü günümüzde gençler, televizyonda dizi oyuncularını görür görmez etkileniyor, çabuk yoldan oyuncu olmak istiyor, oysa oyunculuk uzun ve sabırlı bir eğitim gerektiren bir süreç... Bu açıdan bakınca sen oyunculuğa nerede ve nasıl başladın?
Ben profesyonel olarak oyunculuğa, konservatuvar eğitimim sırasında, Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nde başladım. Halen orada yüksek lisans yapıyorum. O eğitimim sırasında 2. sınıfta, İstanbul'da Tiyatro Topluluğu adı altında bir sanat grubu var. İlk olarak o sahnede "Son Dünya" isimli bir oyunda rol aldım. Ancak oyuncu olma isteğim, ailemin beni elimden tutup götürdüğü çocuk tiyatrosuna kadar dayanır. İstanbul Fatih'te evimize yakın şehir tiyatrolarının bir sahnesi vardı, orada izlediğim oyunlar beni oyunculuğa teşvik etti. Üniversitede okuduğum yıllarda da hem eğitim gördüm hem de özel tiyatrolarda profesyonel görev alarak oyunculuğumu geliştirdim.
- Peki, siz mektepli bir oyuncusunuz, bir de alaylı oyuncular var. Bu konuda neler düşünürsünüz?
Şimdi tiyatro eğitimi, oyunculuk çok komplike bir eğitim. Sadece oyunculuğa, kurama dayalı bir eğitim değil... Bunun içinde sesin olduğu, şanın olduğu, hareketin olduğu, kuram bilgisinin, tiyatro tarihinin olduğu çok komplike, çok yönlü bir eğitim... Bu, aynı zamanda tiyatro oyuncusunun da sosyal sorumluluk sahibi olmasını sağlar, genel kültürünü güçlendirir, dünyada ve çevresinde neler olup bittiğini görebilmesini gerektirir. Bunu sistematik bir şekilde bir okuldan almak görece daha kolay... Ama bunu alaylı bir oyuncu da dışarıdan edinebilir. Olmaz diye bir şey yok. Ancak bu da uzun bir süreç tabii... Önemli olan mesleğinin en iyisini yapmak için kendini geliştirmek...
OYUNCU KOÇLARI
- Bazı oyuncu koçları var, birçok mankene ya da oyunculuk yeteneği olan kişilere ders veriyor, onları sahneye alıştırıyor... Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
İki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor bence... Tiyatro oyunculuğu ve dizi oyunculuğu... Oyuncu hepsini yapan kişidir ama tiyatro oyunculuğu teknik olarak farklıdır. Hem deneyim, hem birikim gerektirir. Vücudunu, sesini, nefesini iyi kullanmak şarttır. Deneyimle gelişen bir durumdur. Dünyadaki tiyatro akımlarının bilinmesi, bu akımların oyunculukta nasıl karşılık bulunduğunun araştırılması, kişinin beden farkındalığının keşfedilmesi bir süreçtir. Gençler için tavsiyem oyunculuğun çok uzun, çok komplike bir süreç olduğunu bilmeleri... Bu alaylı oyuncu için de geçerli... Oyuncu koçları da, adayları yetiştirirken bunlara önem veriyor kuşkusuz... Çünkü öyle yetişmiştir. Ama süreç yeterli mi, o tartışılabilir. Oyunculuk tekel olabilecek bir meslek değil, herkes yapabilir. Ancak eğitimin getirdiği çok artı var. Sadece eğitim almak, konservatuvar mezun olmak da oyuncu olmaya yetmiyor. Benimle birlikte mezun olan 20 arkadaşımdan çok azı oyunculuk yapabiliyor. Oyunculuğun süreklilik gerektirdiğini unutmamak lazım.
- Fatmagül'ün Suçu Ne, senin kaçıncı dizi çalışman, daha önce hangi dizilerde oynadın?
ÖNEMLİ OYUNCULAR - Çoğu İzmir'de geçen dizi geçen hafta bitti. Ancak çok iyi bir kadroyla çalıştığın bir gerçek... Bu dizi sana neler kazandırdı?
Bu çalıştığım ortamdan çok şey öğrendim. Benim ilk deneyimim olduğu için çalışma disiplininden, oyuncuların işe bakış açısına kadar bütün oyuncu arkadaşlarım öğretmenim oldu. Hepsiyle ayrı ayrı çalışmaktan çok zevk aldım. Benim için çok değerli isimlerle çalıştım. Bu benim şansımdı. Çok değerli bir yönetmenle çalıştım, ondan çok şey öğrendim. Aslında dizi çalışmasının ne olduğunu ne kadar yoğun ve zorlu bir süreç olduğunu sette öğrendim.
- Peki nerelisin?
- Ben doğma büyüme İstanbulluyum. İlköğretimimi, lise ve üniversiteyi İstanbul'da okudum. Babam Tuncelili, annem ise Rizeli... İstanbul'da yaşamak, hayatıma çok şey kattı.
İzmir'de çalışmak çok şey kazandırır
- Peki sence İzmir'de oyunculuk yapmak nasıl bir şey... İstanbul çok kalabalık bir şehir, İzmir ise daha sakin... Bu açıdan bakınca İzmir hayatının neresinde?
Ben İzmir'e daha önce çok geldim. Bence Türkiye'nin en önemli ve en güzel şehirlerinden biri... Burada çalışma ve gezme olanağı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. İzmir'de çalışmak insana çok şey kazandırır. Çünkü doğasıyla da, kimliğiyle de kendi güzelliklerini korumuş, şehirde de böyle köyde de... Bunları görebiliyorum. Bu güzellikleri filmde izleyebilmek ise benim için çok hoş... Bu açıdan İzmir benim için çok değerli ve önemli bir şehir...
- İzmir bir sanat kenti, marka kent olabilir mi? Bir oyuncu gözüyle, İzmir film platolarının kurulacağı, sinema dünyasının akacağı bir kent olabilir mi? Genç bir oyuncu olarak düşüncelerin nedir?
Yani bu daha çok yatırıma dayalı, kent yönetimine, yöneticinin vizyonuna dayalı bir şey... Tabii ki bu işlerin görünen merkezi İstanbul... Ama sadece dizi için değil, İzmir'de çekilen bir sinema filminde de oynuyorum. Aslında İzmir'de sinema adına bir hareketlenme var. Belki bunu yöneticiler kullanırsa, cazip hale getirebilirse, zaten İzmir doğal bir plato görünümünde, yatırım yapılırsa yapımcılar için tercih olabilir. İzmir kendini tanıtırken belki bunu da önemsemeli. Bence bu potansiyelini de tanıtırsa iyi olur.