ŞAFAK İNCE (HABER MERKEZİ)
O belki de İzmir'in ilk kadın girişimcilerinden biri. 30 yıl önce liseyi birincilikle bitirip üniversiteye kaydını yaptırdığında, aynı zamanda Alsancak'taki mağazasını açtı. Tasarımdaki yeteneğiyle kısa sürede aranılan modacılar arasına girdi. Sezen Aksu'dan Gülben Ergen'e kadar ünlüler kapısını çaldı, Avrupa'da 12 ülkeye ürünlerini ihraç eder hale geldi. 50 milyon dolarlık iş bağlantılarının beklendiği İf Wedding Fashion'un danışma kurulunda olan Modacı Zeynep Acar, bu yıl 'Çağdaş Sultanlar' adlı kapanış defilesine de imza atacak. 30 yıllık tecrübeye sahip modacı, sektörü bekleyen tehlikeye dikkat çekti. Sektörün sorunlarına dikkat çeken Acar, sorulara içtenlikle yanıt verdi.
- İlk tasarımlarınızı ne zaman çizmeye başladınız?
Çizmedim. Öyle elime kalemi alıp kağıtlara bir şeyler çizmedim.
- Yetenek nasıl çıktı ortaya?
Küçüktüm ve kıyafetlere ilgim vardı ama ben kafamda canlandırabiliyordum. 3 boyutlu olarak hayal edebiliyordum. Bunları doğrudan uygulamaya geçirdim.
- Nasıl yani, iğne iplik alıp elbise mi yaptınız?
Çok küçük yaştan itibaren tasarımda bir model canlandırma, bunu 3 boyuta dönüştümeye biz 'gusto' diyoruz. O zaman kağıt mendilleri ayırıp, elbiselerin içine astar yapmaya başlamıştım.
- Okul seçiminde bu yeteneğiniz etkili oldu mu?
Ailem beni hep destekledi, ben de Cumhuriyet Kız Meslek Lisesi'ni tercih ettim ve birincilikte bitirdim. Mezun olduğumda atölye açmak istediğimi söyledim. Babam, öğretmenlerimle konuştu, onlar da, "Bu kız yapabilir" dedikten sonra Alsancak'ta bundan 30 yıl önce ilk mağazamı henüz lisedeyken açtım. Aynı yıl DEÜ İktisati ve İdari Bilimler Fakültesi'ne de kaydımı yaptırdım.
- Gencecik bir kızdınız, insanlar sizi tecrübesiz görmüyor muydu?
Evet gençtim, o dönemde Vakko'nun kumaş bölümü vardı, kumaş şovları yapılıyordu. Ordan bir gün şov için davet aldım. Gittiğimde hepsi belli bir yaş ve olgunlukta olan kadınlar vardı. Beni görence, "Bu kızımız kim? dediler. Tasarımcı olduğumu öğrenince, "Hay Allah, bu işler bunlara mı kaldı" diye süzüldüğümü hissettim. Gençtim ama çok çalışordum, iyi işler ise kulaktan kulağa hızla yayılıyordu. Kısa süre sonra o kadınların hepsiyle tantıştık, komşuluk yaptık, hala ilişkilerimiz çok iyidir.
- Eşiniz Şenol Acar ile okuldan mı tanışıyorsunuz?
Evet, sonrasında evlendik. Şenol ile çalışmaya başlayınca potansiyelimiz daha da arttı. İşletme yönü çok kuvvetlidir. Tasarımla birleşince karar aşamasına geldik. Ya İstanbul'da bir mağaza açıp büyüyecektik, ya da uluslararası pazara çıkacaktık. Biz ikinciyi tercih ettik. Kendimizi Düseldorf Cpd ve Paris Prete Porter fuarlarında buluduk. Öyle iş bağlantıları yaptık ki bir anda Avrupa'da 12 ülkeye ihracat yapar hale geldik. Sonrasında da Madrid, Milano, Dubai ve Londra'daki fuarlara da düzenli katıldık.
- Gelinlik Fuarı'nın kapanış defilesi için çok özel bir kreasyon yapmışsınız. Nedir bu?
40 giysiden oluşan bir kolleksiyon. 'Çağdaş Sultanlar' adlı defileyi kamuoyuna tanıtacağız.
- Esin kaynağı Osmanlı mı?
Evet. Padişahların, saraydaki kadınların giysileri çok değerliydi. Düğmeler gerçek elmas, kumlaşların arasında çekilen teller altın ya da gümüştü. Osmanlı'nın zengin sanatsal yapısı çıkış noktam oldu. Lady Montegue'nın İstanbul ziyaretini de anlattığı 'Şark Mektupları' kitabından etkilendim. Kitapta kadınsı inceliğiyle tasvir ettiği detaylar, geçmişe ait bu gizemli dünya, beni derinden etkiledi. Saray kadınları günümüzde olsa ne giyerdi fikri doğdu. Modern tasarım silüetlerimin üzerine geleneksel desenler uygulayarak oluşturduğum tezatlar çalışmalarıma neşe kattı.
'İzmir'i Avrupa biliyor'
- Bu macera İzmir'i de gelinlik sektöründe tanıttı. Avrupa'da tanınmak nasıl bir duygu?
Paris'te Caprice Dante isimli sektörde 3 kuşaktır yer alan birisi var. Mağazanın bulunduğu sokak da kendi adına yani Caprice Dante diye. Onun mağazasına ben ilk kez gitmiştim ama Şenol önceden tanışıyordu. 'Hanımefendi, eşim' dediğinde, Caprice ayağa kalkıp, "Bu sokağın ismini Zeynep Acar yapacağım" demişti. Dünya tekstil tasarımında söz sahibi isimlerin iltifat etmesi İzmir ve Türkiye adına bizi sevindiriyor. Gelinlik deyince artık İzmir'i tüm Avrupa biliyor. Türkiye gelinliğinin yüzde 75'ini İzmir üretiyor.
- Uluslararası alanda daha iyi noktalara gelmek için ne yapılmalı sizce?
İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi ile İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde tekstil tasarım bölümü var. Ege Üniversitesi'nde ise Emel Akın Meslek Yüksek Okulu Tasarım Bölümü bulunuyor. Buralarda üretilen işleri yakından takip ediyorum. Hocalarımıza da 4 yıldır, bu bölümlere İzmir'in ihtiyacını karşılayacak gelinlik tasarım dersi koymaları önerisinde bulunuyorum. İzmir gelinlik üreten bir kent ama burada mezun olan gençler İstanbul'a gidiyor. Çünkü gelinlik tasarımı okumayınca sektöre eleman kazandıramıyoruz. Bunu değiştirmeliyiz.
- Moda hala insanları peşinden koşturtan akımlar topluluğu mu, yoksa başka bir boyut kazandı mı?
Moda artık çok büyük bir endüstri. Milenyum'dan sonra modacılar tarafından bütün seçenekler, aynı anda nihai tüketiciye sunuldu. Aynı anda İspanyol paçayı da sigara paçayı da görebiliyoruz, çok sivri ya da yuvarlak botları da görüyoruz. Yani moda için artık özgürlük diyebiliriz.
- Seda Sayan, Gülben Ergen, Sezen Aksu gibi ünlülerle de çalıştınız, onların moda da tercihi nedir?
Sezen Hanım, tanımladığımız dünyanın dışında bir insan. Modanın gel gitleri onu çok ilgilendirmiyor. Moda dünyasında 2 tane tarz vardır. Birincisi sabit tarz, yani ne istediğini bilen kendine yakışanı bilen, modanın gel-gitlerin etkiyenmeyen tarzdır. Diğeri de bütün yükselen trendleri takip eden, her trendden kendine bir şeyler özümseyen tarz. Sezen Hanım tam bir sabit tarz. Kırmızı, siyah ve beyazı sever. Onun için ilk kolleksiyonu planlarken 8 saat toplantı yapmıştık.
- 2013 yaz modası ne olacak?
Çok canlı renkler görüyoruz. Fosfor pembeler ve yeşiller, sarı, turkuvaz ve mavi tonları ile her rengin en canlı tonu gündemde. Bu yaz bembeyaz elbiler göreceğiz. Gece abiyelerini ise yarı değerli taşların bütün renkleri, zümrütler, yakutlar süsleyecek.