Yazı dizimizin üçüncü bölümünde Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitim sisteminde olacak yenilikleri anlatmaya devam ediyoruz. Sınav stresi, sınav kaygısı kavramları ile uzun bir süredir iç içe yaşıyoruz. Çocukların hayatlarında önemli dönüm noktaları olduğuna inandığımız sınavları kazanma, hayat amacı haline geldi neredeyse. 'Orta öğretime ve yüksek öğrenime geçiş dışında hayal kuramaz hale geldiler' desek abartmış olmayız.
DERS AĞIRLIĞI HAFİFLEYECEK
Oysa ülkemizin ve dünyanın sınırsızca hayal kurabilen ve kendine inanarak hayallerinin peşinde koşan kişilere ihtiyacı var hiç kuşkusuz. Milli Eğitim Bakanlığı'nda, özellikle orta öğretime geçişte sınav stresini öğrenci ve velilerin üzerinden almaya yönelik çalışmalar dikkat çekiyordu zaten. Yeni modelde görüyoruz ki, liselerde de ağır bilgi yükü ve tekrarla hayatlarında gereksiz hacim kaplayan ders ağırlığının hafifletilmesi ile öğrencilerin rahatlatılması söz konusu. Özellikle Fizik ve Matematik gibi derslerde öğrencilerin ders yükünün azaltılması sosyal anlamda çocuğa etkin olabilme, sosyal etkinliklerde yer alabilme fırsatı sunuyor. Birçoğumuzun malumu olduğu üzere Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde üniversiteye girişte öğrencinin gerçekleştirdiği topluma faydalı olacak etkinlikler, sosyal sorumluluk faaliyetleri değerlendirilmekte. Çünkü bu ülkelerde üniversiteler, topluma uyum sağlayan, kendine güvenen, kendini ifade edebilen, yaratıcı düşünen, problem çözebilen hepsinden önemlisi sosyal duyarlılığı olan öğrenciler istiyor bünyesinde. Çünkü dünya bu özelliklere sahip bireyler ile gelişecek ve daha yaşanılır bir hale gelecek. Müfredatın bazı konularının seyreltilmesi mutlaka çocuklarımıza sosyal sorumluluk anlamında geniş alan açacaktır. Sosyal duyarlılığı gelişmiş, toplumun gerçeklerine hakim bireyler elbette ki ülkemiz için ihtiyaçtır.
BÜTÜNCÜL GELİŞİM SAĞLAMAK
İnsanın kişisel, sosyal, entelektüel ve ahlaki açıdan bütüncül gelişimini sağlamayı hedefleyen; öğretim programlarının özünü oluşturan unsur programlar arası bileşenlerdir. Hangi derste alınırsa alınsın, gerçek hayatta becerilerin kullanılmasını sağlar. Yeni müfredatta bu bileşenler kapsayıcı ve güçlü bir şekilde ele alınmış. Bu bileşenlerin temel hedefleri olarak;
Toplumun milli ve manevi değerlerinin öğrenciler tarafından içselleştirilmesi.
Her insanın sahip olması gereken farklı okur yazarlık becerilerinin kazandırılması olarak belirlenmiş. Ve bu kapsamda erdem-değereylem modeli geliştirilmiş;
Değer, kişinin varoluşsal olarak anlam kazanmasına, hayata anlam katmasına, kendi içinde ahenkli olmasına, kişinin tekamülüne hizmet ediyor.
Erdem, eğitim öğretim etkinlikleri sonucunda bireye kazandırılması hedeflenen kişiliğin güçlü yanlarıdır. Erdemlere değerler sonucunda ulaşılmakta, değerler ise eylemler ile kendini göstermekte. Yani eylemlerden değerlere, değerlerden erdemli insana, nihayetinde de huzurlu aile ve topluma gidilmesi ön görülmüş. YAŞ GRUBU DİKKATE ALINACAK
Bunun içinse, değerler diğer öğelerden bağımsız verilmeyecek, diğer programların içinde işlenecek. Böylece çocuk bu değerleri daha kolay içselleştirebilecek. Tabii ki yaş gruplarının özellikleri de dikkate alınacak. İlkokulda ve lisede farklı ele alınacak bir başka deyişle. Mesela okul öncesindeki uygulama şeklini ele alalım:
Müfredatta belirtilen değerleri, öğretmen günlük ve aylık planlarını hazırlarken merkeze alacağı değerleri kendi belirleyecek.
Her dönemde tüm değerlere en az bir kez yer verilecek.
Belirli gün ve haftalar dikkate alınacak. Örneğin Cumhuriyet Bayramı'nda vatanseverlik, bağımsızlık; kurban bayramında yardımseverlik, sorumluluk gibi etkinlikler planlanacak.
Değerlerin kazandırılmasında oyun ve çocuk merkezli yaklaşım benimsenecek. Eğitsel oyun, dramatizasyon, canlandırma vb. ile değerler hayatın içinden örneklerle verilecek.
Değerler gelişimini öğretmen izleyip, çeşitli formlara işleyecek.
Aile işbirliği esas alınacak.
Çocukların olumlu gelişmeleri ön plana çıkarılacak, takdir edilecek. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin öncelikli amaçlarından biri de, kişilerin kendilerini yeni duruma uyarlayabilmeleri, değişimi fark edebilmeleri, kendi kendilerine öğrenebilmeleri, gelişen teknoloji ile birlikte yenilikleri uygulayabilmeleri için okur yazarlığın bir beceri olarak öğrencilere kazandırılması olarak belirlenmiş. Öğrenciler sistem okur yazarı olarak yetişecek. Sistem okur yazarlığı ile: Sistemin farkında olunacak, sistemi oluşturan parçalar bilinecek, parçalar arasında ilişki kavranacak, işlevi anlaşılacak. Sistem okur yazarlığı neleri kapsıyor: Sanat okur yazarlığı, bilgi okur yazarlığı, dijital okur yazarlığı, finansal okur yazarlığı, görsel okur yazarlığı, kültür okur yazarlığı, vatandaşlık okur yazarlığı, veri okuryazarlığı, sürdürülebilirlik okuryazarlığı. Örneğin dijital okur yazarlık için önce çocuk 'dijital bilgiye ulaşma' ve 'dijital bilgiyi anlama' farkındalığına ulaşacak. Sonrasında Fikri Mülkiyet Hakları'na uygun davranmanın, dijital bilgiyi anlamlandırmanın, dijital ortamlar için içerik oluşturma ve paylaşmanın önemini kavrayacak.
TÜM ETKİNLİKLERDE YER ALACAK
En sonunda ise dijital araçlarla iş görmeye, iletişim kurup paylaşmaya, e-güvenlik önlemleri almaya ve dijital bilgiyi kullanarak eleştirel düşünmeye başlayacak. Bilindiği gibi, dijital okur yazarlık seviyesi yüksek bireyler yeni bilgiye erişimde ve bilgiyi sorgulamada daha başarılı olacak. Ve bu beceri birçok alanda güçlü temel kazanmayı sağlayacak. Keza diğer okur yazarlık becerileri için de böyle olacak. Okur yazarlık becerileri de sınıf içinde ve sınıf dışında olacak tüm etkinliklere nüfuz ettirilerek kazandırılacak. Maarif Modeli'nin tümünde, dinamik bir öğrenme-öğretme sürecinin varlığı dikkat çekmekte. Bu dinamik süreç, öğrencinin doğuştan gelen özelliklerine saygı duyan ve her öğrencinin gelişimini merkeze alan bir yapı sunuyor. Bu sayede, öğrencinin ihtiyaçlarına göre şekillenen bu yapı esnek bir programı da beraberinde getiriyor. Aktif öğrenme desteklenmekte, yaparak ve yaşayarak öğrenme temel alınmakta. Kısaca öğrenme sürecine yönelik temel ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Öğrencinin aktif katılacağı öğrenci merkezli etkinlikler.
Derin öğrenmeyi sağlamak.
Araştırma ve sorgulamayı merkeze almak.
Bilgi, beceri, eğitim ve değerleri birlikte kullanarak bütüncül gelişime odaklanmak.
EĞİTİM, YAŞAMIN HER ALANINDA OLACAK
Tüm bu ilkelerin çerçevesinde; bilginin farklı kanallardan sunulması, disiplinlerarası ilişkilerin kurulması, deneyimlere dayalı, etkileşimli, düşünme sürecini destekleyecek öğretim uygulamalarının oluşturulması esas alınmış. Yani uygulamada; öğretim yöntem ve teknikleri çeşitlendirilecek, öğrenme ortamları farklılaştırılacak, teknoloji destekli ortam kullanılacak. Proje temelli, bağlam temelli, sorgulamaya dayalı ve işbirlikli öğrenme yaklaşımları uygulanacak. Tüm bu uygulamalar, sınıf, laboratuvar, kütüphane, atölye gibi geleneksel fizksel öğrenme ortamlarının yanısıra; sanal sınıflar,eğitim portalleri, eğitim uygulamaları, web seminerleri gibi çevrimiçi eğitim ortamlarında; öğrencilerin bir araya gelip etkileşimde bulunduğu sosyal öğrenme alanlarında, doğal çevrelerde; müze, bilim kurum ve kuruluşlarında, galerilerde, spor alanlarında hatta sanal veya artırılmış gerçeklik ortamlarında yapılacak. Artık eğitim yaşamın her alanında, okul binası ile sınırlı kalmayacak. Hayal gücü gelişen çocuklar ile hayallerin ötesinde bir hayata kavuşmak çok da zor görünmeyecek... Çocuk için okul her yerde...
YARIN: EĞİTİMDE ÖZGÜN VE EVRENSEL YAKLAŞIM
Sorgulayan yeni bir nesil geliyor