BALKANLAR'DA TARİHİN İZLERİ / Mehmet Şakir ÖRS
Arnavutluk, Balkanlar'da en çok merak ettiğimiz ve görmek istediğimiz ülkelerin başında geliyordu. Aslında bu ülkeye ilgimiz ve merakımız 1970'li yıllara uzanıyor. Bizcileyin 12 Eylül öncesi siyasal hareketlenmeleri yaşayanlar, Arnavutluk ile ilgili tartışmaları da anımsayacaklardır. Enver Hoca'nın Arnavutluk'u, o dönemlerde sol çevrelerde çokça tartışılan bir ülkeydi. Elbette Enver Hoca da...
Biz yıllar sonra Arnavutluk'tayız...
AVRUPA'NIN EN FAKİRİ
Arnavutluk Cumhuriyeti, Balkan yarımadasının küçük ama etkili ülkelerinden. Buna karşın ekonomik açıdan pek çok sorunu olan oldukça fakir bir ülke. 3,5 milyon dolayında bir nüfusa sahip. Nüfusunun yüzde 70'ini Müslümanlar oluşturuyor. Müslümanların yüzde 20'si kadarının da Bektaşi olduğu ileri sürülüyor. Verilen bilgilere göre Enver Hoca da Bektaşi kökenliymiş. Geçmişte Bektaşilik buralarda oldukça etkiliymiş. Tiran'daki ünlü Bektaşi dedesi Niyazi Dedebaba türbesi, önemli bir simge. Struga bölgesinde de Halvetilik yaygın. Burada Halveti dergahı var. Ayrıca günümüzde Süleymancıların burada bir öğrenci yurtlarının olduğu biliniyor.
Komşuları kuzeyde Karadağ, kuzeydoğusunda Kosova, doğusunda Makedonya ve güneyinde Yunanistan. Ayrıca, ülkenin batıda Adriyatik denizi ve güneybatıda İyonya denizine kıyısı var. İyon denizi ile Adriyatik denizi arasındaki Otranto boğazının, karşısındaki İtalya'ya uzaklığı 45 mil kadar.
Bir zamanlar, daha doğrusu Enver Hoca döneminde kendisini 'sosyalist' olarak tanımlayan bu ülke, şimdilerde Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü, Avrupa Konseyi, Dünya Ticaret Örgütü, İslam Konferansı Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi uluslararası kuruluşlara üye. Ocak 2003'ten 28 Nisan 2009 tarihine kadar Avrupa Birliği'nin potansiyel adayı olan Arnavutluk, bu tarihte üyelik için resmi başvurusunu yaparak aday ülke konumuna gelmiş.
YENİDEN KURULUYOR
Arnavutlar kendilerini, kartal anlamına gelen 'şiptar' olarak adlandırıyorlar. Kartallı bayraklarını da her yerde dalgalandırıyorlar. Arnavutluk'u bir baştan bir başa dolaşırken, hemen her yerde bu kartallı bayraklarla karşılaşmak olası. Hele her yeni inşaata bir bayrak asmaları ilginç. İnşaatlara bayrak asmak herhalde buralarda bir gelenek haline gelmiş. Kısacası bir zamanların 'sosyalist' olarak tanımlanan ülkesi, şimdilerde hızlı milliyetçi olmuş.
Elbasan ovası zengin bir ürün çeşidine sahip. Su da oldukça bol. Burada Akdeniz iklimine yakın iklim koşulları görüldüğünden, hemen her çeşit ürün ve meyve yetişiyor.
Elbasan yakınlarındaki, Enver Hoca zamanından kalan demir çelik ve kömür tesisleri, bugün atıl durumda bırakılmış. Ayrıca bir zamanlar önemli bir ulaşım aracı olan ve hemen her yerde görülen demiryolları da adeta kendi kaderine terk edilmiş.
Tiran, Arnavutluk'un başkenti ve en büyük şehri. Burada yoğun bir inşaat faaliyeti dikkati çekiyor. Tiran'a girerken yeni açılmış iki Amerikan üniversitesi ile Yunan hastanesini ve yine Yunanlıların kurduğu Logos Üniversitesi'ni görüyoruz. Özellikle sağlık ve eğitim alanlarında burası uluslararası sermaye için iyi bir pazar olmuş.
İŞSİZLİK SORUNU
Arnavutluk'ta ve Tiran'da işsizlik önemli bir sorun. Bu nedenle genç nüfus İtalya ve Avusturya başta olmak üzere farklı ülkelere çalışmaya gidiyor. Oralarda kazandıklarıyla ailelerini destekliyor ve burada yeni mekanlar oluşturmaya çalışıyorlar. İnşaatlar yaygın.
Tiran'ın merkezinde opera ve tiyatro binaları dikkati çekiyor. Enver Hoca'nın anıtı meydandan kaldırılmış. Ayrıca hayattayken kendisi için anıtmezar olarak düşünülüp inşa edilen mekan, şimdilerde spor salonu olmuş. Yine bir zamanlar uluslararası sol harekette adından çokça söz edilen Arnavutluk Emek Partisi'nin merkez binası, kültürel amaçlı bir merkeze dönüştürülmüş. Kısacası başkent Tiran'da ve Arnavutluk'ta, Enver Hoca döneminin tüm izleri silinmeye çalışılmış. İnsan bu gerçeklerle karşılaşınca doğrusu farklı duygularla doluyor. Nüfusu bir milyonu geçmiş Tiran'ın, günümüzde İskender Bey meydanı adını alan kent merkezine bir de heykel dikilmiş. Kentin meydanında Osmanlı döneminden kalan Ethem Bey camisini ve saat kulesini görüyoruz.
Ethem Bey camisinin önünde gariban insanlar yerlerde yatıyorlar. Önlerine mendil açıp dileniyorlar. Bu görüntüler Tiran'da çok yaygın. Bir başka gözlemimiz; Tiran'da ve genel olarak Arnavutluk'ta çok yaygın biçimde gördüğümüz çevre kirliliği ve görsel kirlilik.
Karadağ, 2006 yılında Sırbistan'dan ayrılıp bağımsızlığına kavuşmuş. 14 bin kilometrekarelik coğrafyasının yüzde 20'sinde tarım yapılabiliyor. Geri kalanı, ülkenin adından da anlaşılacağı üzere dağlık bölge. 620 bin nüfusa sahip ülkenin başkenti Podgorica. Buranın eski adı Titograd imiş.
Budva ve Kotor, Karabağ'ın en turistik kentleri. Buralarda özellikle Rusların turizm yatırımları var. Budva şehri 2 bin 500 yıllık geçmişiyle Adriyatik denizi kıyısındaki en eski yerleşim yerlerinden biri. Budva ile Bar arasındaki kıyılarda önemli bir turizm hareketi ve geliri var.
Buda kentinde bir ada üzerinde yer alan, dünyanın en pahalı oteli Stefan'ı görüyor ve görüntülüyoruz. Ortaçağdan kalmış bu adada yer alan otel, her şeyiyle orta çağa göre şekillendirilmiş. Konaklama ücretinin çok yüksek olduğu ifade edilen bu önemli ve tarihi mekan, Karadağ hükümeti tarafından özelleştirilip çok uzun süreyle yabancılara kiralanmış. Buralarda etnik ve dinsel ayrımcılıklardan rahatsız olanlar da var. Kotor yakınlarında yollarda gördüğümüz panolarda, farklı tiplerde ve renklerde çocuklar yan yana getirilerek, "Hepimiz aynıyız, farkımız yok" afişleri asılmış. Doğal bir liman olan Kotor, dar boğazlarla birbirine bağlanan dört koydan oluşuyor. Kotor 'kümes' anlamına geliyor. Burası gerçekten ilginç ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. Adeta bir şato kent görünümünde.
HIRVATİSTAN
Dubrovnik ya da eski adıyla Ragusa, Hırvatistan'ın Adriyatik denizi sahilinde bulunan, orta çağdan kalma tarihi eserleri ile ünlü şehri.
Hırvatistan'ın 1991'de Yugoslavya'dan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta, Sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki tarihi eserler önemli ölçüde zarar görmüş. UNESCO'nun başlattığı restorasyon çalışmaları sonunda, günümüzde şehir yine eski görünümüne kavuşmuş. Plaj ve botanik bahçeleriyle ünlü Lokrum adası, kenti çevreleyen surlar ve Dubrovnik katedrali, buranın önemli mekanları.
Dubrovnik'te Gündiliç meydanı ve anıtı var. Osmanlıya meydan okumuş ünlü şair Ronaldo'nun dirsek ölçüsü Dubrovnik ölçüsü olmuş. Modern asma köprü, 1995'te Süleyman Demirel'in de katıldığı bir törenle hizmete açılmış.
YARIN: ŞATO KENTLER BUDVA VE KOTOR