Son dönemde yapılan araştırmalara göre birçok hastalık ya kiloya bağlı oluşmakta ya da kilo ile bağlantılı olarak artış göstermektedir. Buna bağlı olarak da zannedersiniz ki kilo her şeyin ana nedeni ve kilo çözülürse her şey çözülür. Aslında ne kilo hastalıklara neden, ne de hastalıklar kiloya. Çünkü bunların ikisi de birer sonuçtur. Neyin mi sonucu? Tabii ki bedendeki işleyiş bozukluklarının. Şimdi ne kilo ne de hastalıklar ile zaman kaybetmeden kilonun bir adım ötesindeki nedenlere bir göz atalım. Bunu ortaya koyabilmemiz için de obez görüntüyü oluşturan yağ dokularımıza bir bakalım.
BİZİM KORUYUCULARIMIZ
Bu zamana kadar yağ dokularımızı sadece yağ depolayan zararlı ağırlıklar olarak değerlendirdik. Fakat yapılan son araştırmalar ortaya koymuştur ki yağ dokularımız sadece yağları depolamaz, bununla birlikte, hormonal dizayndan dolaşım koordinasyonuna, zararlı maddelerin depolanmasından metabolik işleyişe kadar birçok görevi de üstlenir. Bunlardan en önemlisi de savunma sisteminin de destekçisi olan toksik depolamadır. Bu görev ile vücut öyle bir yarar sağlar ki birçok hastalığın alt yapısını oluşturan toksik atıklar organlara zarar vermeden uzaklaştırılmış olur. Çünkü, yağ dokusu içerisinde depolanan toksik yapılar zararsızlaştırılarak sistemlerden uzak tutulur. Bu görev yağ dokusu tarafından üstlenilmiş olmasaydı birçok organımız toksik yapılardan zarar görür ve işleyişleri de bozulurdu. Sanırım şimdi yağ dokumuzu biraz sevmeye başladınız.
HACİMSEL ARTIŞ
Bütün bu görevleri kusursuz olarak yerine getiren yağ dokularımız, ergenlik yaşına kadar sayı olarak artarken ergenlik yaşından sonra ise daha çok hacimsel olarak artış gösterir. Bu önemli bir bilgidir. Çünkü ergenlik yaşına kadar sayısal yağ dokunuz fazla değil ise sonrası genelleme olarak hacimsel artışın sonucudur. Bu da yağ dokusunu dolduran nedenlerin ortadan kaldırılması ile kısa sürede geriye çekilecektir. Diğer bir deyişle ergenlik yaşına kadar fazla kilonuz yok ise sonrakinden fazla korkmayın. Çünkü dolduranları boşaltırsanız başarıyı elde edersiniz. Çünkü obez görünüm yağ dokusunun doldurulmasının bir sonucudur.
YAPILACAKLAR FARKLI
Demek ki, yağ dokusunu dolduran her şey obezite ve kilonun da ana kaynağıdır. Bunun da birçok nedeni olabilir. Çünkü, yağ dokusu çok yeme alışkanlığına bağlı olarak yağ depoladığı gibi, toksik yük artışına bağlı olarak da toksinleri depolar. Sosyokültürel olarak çok yeme eğiliminiz olabilir. Bu ise yağ dokusunun yağlar ile dolmasına bağlı olarak sizi biraz semiz gösterebilir. Bununla birlikte vücudumuzdaki toksinleri artıracak herhangi bir durumda da yağ dokusu toksinleri depolayarak obez bir görünüm ortaya koyabilir. Her iki durumdada görünüm aynıdır. Ama yapılacaklar farklılık arz eder. Çünkü gıda alımına bağlı bir görüntü basit diyet alışkanlıkları ile çözüme kavuşurken toksik birikime bağlı ortaya konan kilo artışı ise biraz farklı bir uygulamaya ihtiyaç duyar. Çünkü depolan şey yağ değil toksik yapılardır. Yağ dokularımızda depolanan toksik yapılar yağda çözünme özelliğine sahiptir. Çünkü suda çözünen toksinler kan ve böbrek yoluyla kısa zamanda bedenden uzaklaştırılır ve depolanmaya geçmezler. Fakat yağda çözünenler kolayca atılamadığı için yağ dokularında depolanırlar. Ağır metaller, tarım ilaçları, gıdalara katılan koruyucu maddeler, plastik ve çevresel kimyasallar bunlardan sadece bazılarıdır. Bu maddeler karaciğer tarafından suda çözünür hale getirilerek dışarı atılır. Fakat karaciğer ve diğer temizleme mekanizmaları yeterli çalışmazlarsa veya alınan toksinler fazla ise o zaman bu maddeler kanda artışa geçer ki bu da istenmeyen bir durumdur. Çünkü bu toksik yapılar hücresel zararları da beraberinde getirir. Bu sürecin işlemesi esnasında da yağ dokularımız hacimsel olarak 4-5 kat genişler. Böylece normalde 3 cm'lik bir yağ dokusu kendi hacminin 4-5 katına çıkarak 15 cm'lik bir alan işgal ederek obez bir görüntü ortaya koyar.
HASTALIK HABERCİSİ
Olay görüntü ile de sınırlı kalmaz. Çünkü yağ dokusunun hacimsel artışı aslında bir alarm sürecinin başlangıcıdır. Çünkü yağ dokunuz hacim olarak genişleyecek toksinlere sahip ise vücudun temizleme mekanizmaları yetersiz çalışıyor demektir. Bu yetersizlik ise beraberinde hücresel ve organsal hasarları ortaya koyar. İlk başlarda yağ dokuları ile telafi edilen antioksidan süreç yeterli gelmez ve artık işleyiş bozuklukları oluşur. Bunun sonucunda da tansiyon, şeker, alerjiler gibi birçok hastalık süreçleri ortaya çıkar. Bizler hastalık süreçlerini kilo ile beraber gördüğümüz için de sonuç olan kiloyu hastalıklardan sorumlu olarak görürüz. İnsan yağ dokularında yapılan incelemelerde birçok sanayi atığı göze çarpmaktadır. Bu atıklar o kadar güçlüdürler ki, birçok hastalığın alt yapısında da yer alırlar. Toksisite ile bağlantılı obezite ve hastalıklar aslında daha önceden bizlere sinyalini verir. Fakat biz bu sinyalleri iyi değerlendiremediğimiz için de obezite ve ciddi sağlık problemleri ortaya çıkar.
Ne yapmalı
Yağ dokusunda hacim artışına neden olan kaynakların kesilmesi ise ilk hareketimiz olacaktır. Diğer bir hareket ise yüzme ve fitnes gibi bedensel hareketlerimizi arttırarak var olan toksinlerin bedenden uzaklaştırılması olacaktır. İlk hareket olan, yağ dokusunda hacim artışına neden olanlardan uzaklaşma kısmı, biraz etkin bir öneme sahiptir. Bunu da iki kısma ayırmak mümkündür. Birinci kısım çok yeme alışkanlığımızdan uzaklaşmak ve ikinci kısım ise zararlı içerikli gıdaların tüketiminden uzak durmaktır. Özellikle rafine, işlenmiş gıdalar ve katkı maddeleri vücutta öyle bir hasar ortaya koyar ki çalışan temizleme mekanizmaları bile iflas eder. İflasın ardından artan zehir yükü ise yağ dokusunda hacimsel genişlemenin yanı sıra birçok hastalık tablosuna da eşlik eder. Bundan kaçınmanın en güzel yolu ise anneannemizin yediklerini yememizdir. Bunun arkasından hem yağ dokuları hacimsel olarak küçülecek hem de daha sıhhatli bir beden ortaya konacaktır. Ayrıca lifli gıdaların tüketimi toksik yapıların alımını ciddi olarak azaltmaktadır. Bu nedenle lifli gıdaların öğünlere eklenmesi gerekir ki toksik yapılar kana karışmadan bertaraf edilsin.
BOL HAREKET VE BİTKİSEL DETOKS
Diğer bir husus ise, mevcut toksinlerin atımıdır. Fitnes, kardiyo, yüzme gibi birçok hareket yağ dokusu içerisinde bulunan toksinlerin uzaklaştırılmasında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca sauna ve özel bazı masajlar ile ciltten toksinlerin atımı desteklenebilir. Bunlar ile birlikte toksin atımının hızlandırılması için, zerdeçal, deve dikeni, lahana, enginar, sarımsak ve limon gibi bitki ve gıdaların tüketilmesi önem arz etmektedir. Böylece bitkisel kürler ile detoks faaliyetleri desteklenmiş olur. Ayrıca hacamat, kolon terapi ve ozon gibi uygulamalar da bedenin temizlenmesi açısından ciddi öneme sahiptir. Böylece içerisini boşaltan yağ dokularımız hacimsel olarak küçülecek ve obez görünüm ortadan kalkacaktır. Bu sadece başlangıç. Çünkü tansiyon, şeker ve birçok rahatsızlık da kilonun kaybolması ile birlikte ortadan kalkacaktır. Bazen de kilo metabolik veya hormonal bir rahatsızlığa bağlı olabilir. Bu durumda ilk seçenek rahatsızlıkların çözümü olacaktır. Çünkü metabolizma veya hormonal işleyişiniz bozuk ise yapılanlar yetersiz kalır ve bir anlam ifade etmez. O zaman özetle kilo alımını üç nedene bağlayabiliriz. Birincisi çok yeme, ikincisi vücudun toksik yükünü arttıran zararlı ve dengesiz beslenme, üçüncüsü de hormonal ve metabolik bir bozukluğa bağlı kilo alımıdır. Bu yaklaşımla kilo verme de üç nedene yönelik olmalıdır.
Vücutta toksik yükün artışını gösteren belirtiler
Karın etrafındaki şişkinlik ve ağırlık hissi, ara sıra kabızlık ve gevşek dışkılama, ağır yemek arkasından kendini hasta hissetme.
Ciltte kaşıntı ve tahrişler, bazı gıda alerjilerinin ortaya çıkışı.
El ve ayaklardaki şişlikler, eklemlerde sertlik, hareket kısıtlılığı.
Adetlerdeki değişim sinyalleri, memede hassasiyet artışı.
Baş ağrıları, baş dönmeleri, unutkanlık, kulakta çınlama, çarpıntı ve sürekli heyecan hali.