Topu topu 5 uzun metrajlı film çekeceksin.
Bu 5 filmin biri IMDb'nin en yüksek not alan 250 filmi arasından birinci (Esaretin Bedeli) diğeri de yirmi sekizinci (Yeşil Yol) olacak.
Elbette ki Frank Darabont'tan bahsediyorum.
Yıllar yılı IMDb'nin tartışmasız lideri olan Esaretin Bedeli'ni geçtiğimiz günlerde bir kez daha (sayısını unuttum) izleyince karar verdim bu yazıya.
KENDİSİ DE İNANAMIYOR
Hani bizdeki Hababam serisini, Neşeli Günler'i veya Süt Kardeşler'i ne zaman görsek takılırız ya onun filmlerinin etkisi de aynı. İkisi de hapishane atmosferinde geçen ikisi de Stephen King imzalı bu filmler, sinema yolculuğumuzdaki arada tekrar tekrar uğradığımız duraklar olmuştur.
Gizemi en iyi yazan adamla gizemi en iyi çeken adamın buluşmasının bu sonucu vermesi tuhaf olmamalı elbet. Kendisi de bu duruma inanamıyor zaten. Bir röportajında "Bu durum gerçeküstü. Listeye baktığımda tabii ki The Godfather (Baba), Citizen Kane (Yurttaş Kane) gibi filmleri görüyorum ve Esaretin Bedeli gerçekten bunlardan daha mı iyi diye düşünmeden edemiyorum. Buna inanmak gerçekten güç" demişti mesela. Vizyona girdiği dönemde beklenen ilgiyi bulamayan değeri yıllar içinde katlanan Tim Robbins ve Morgan Freeman'ın yer aldığı bu filmin En İyi Film ödülü dahil olmak üzere 7 dalda Oscar'a aday gösterildiğini ancak hiç ödül alamadığını da dipnot olarak düşelim. O yıl yani 1994 yılındaki En iyi film Oscar'ı kategorisinin ise tam bir Şampiyonlar Ligi grubu olduğu bir gerçek.
Forrest Gump, Ucuz Roman, Dört Nikah Bir Cenaze, Şike ve Esaretin Bedeli. Heykelcik de Forrest Gump'a gitmişti.
STRANGER THİNGS'E DARABONT DOKUNUŞU
65 yaşındaki yönetmenin 2007 yılında çektiği Öldüren Sis'ten (Ki o da Stephen King'in) bu yana yönetmen olarak sinemaya bulaşmaması pek enteresan mesela. Peki bu süreçte boş boş oturdu mu elbette ki hayır. Mob City diye bir dizi çekti mesela. Hatta bir külte dönüşen zombi hikayesi The Walking Dead'in senaryosunu yazıp, yapımcılığını ve 1 bölüm de yönetmenliğini üstlendi. Konu öyle çok sevildi ki dizi kendi içinde yenilerini doğurdu. Peki sırada ne var. Sıradaki gerçekten dizinin fanları için heyecan verici. Darabont, Netflix'in tüm dünyada büyük ilgi gören dizisi "Stranger Things"in beşinci ve son sezonu için yönetmenliğe geri dönüyor. Dizinin 8 bölüm yayımlanacağı bu sekiz bölümün üçüncü ve beşinci bölümlerinin yönetmenliğini üstleneceği duyuruldu. Bundan güzel haber mi olur? 2025'te ekranlara gelmesi beklenen efsane dizinin son sezonunu şimdiden merak ediyoruz.
DİRİ GÖMÜLENLER (1990)
FRANK Darabont'un ilk yönetmenlik denemesi. 1990 tarihli film bir kasabada geçen gerilim dolu hikayeyi anlatıyor. William Atherton, Hoyt Axton ve Jennifer Jason Leigh'in başrollerinde olduğu filmde mutlu bir evliliği olduğunu düşünen Clint isimli bir adamın karısı tarafından aldatıldığını öğrenmesinin peşi sıra yaşadıkları anlatılıyor.
ÖLDÜREN SİS (2007)
YİNE uzun bir aranın ardından (Bu kez 6 yıl) yine bir Stephen King hikayesiyle gördüğümüz Darabont, bu kez kasabayı saran sisin içinde insanları yiyerek beslenen yaratıklardan kaçan bölge halkına odaklanır. Bir süpermarkette mahsur kalan kasabalılar hayatta kalma mücadelesi verir. King'in çokça sevilen romanı daha sonra dizi olarak da ekranlara gelmişti.
YEŞİL YOL (1999)
ESARETİN Bedeli'nden 5 yıl sonra yine bir hapishane filmiyle beyazperdeye dönen Darabont, yine bir Stephen King öyküsünü ustaca çekerek bu tür hikayelerde ne denli başarılı olduğunu kanıtladı. Oldukça iri yarı biri olan ve iki küçük kızı öldürmek suçundan idama mahkum olan John Coffey'in hapishaneye gelişi ve sonrasındaki gizemli olayların anlatıldığı filmde Tom Hanks, Michael Clarke Duncan ve David Morse gibi oyuncular boy gösteriyor.
ESARETİN BEDELİ (1994)
DARABONT'UN yıllar boyu en çok sevilen filmler kategorisinde zirvede yer alan filmi hapishane temalı yapımlar arasında da kült kategorisinde. Andy ve Red isimli iki mahkumun hikayesi Morgan Freeman ve Tim Robbins'in harika oyunculukları ve replikleriyle Stephen King'in Shawshank Hapishanesi'nde yaşananları anlattığı film hafızalara kazınan bir başyapıt. Özellikle Andy'nin "Unutma Red, umut iyi bir şeydir, belki de en iyisi. Ve iyi şeyler asla ölmez" sözleri efsane replikler arasında da yerini almıştır.
THE MAJESTİC (2001)
GİZEMLİ film tutkusunu farklı bir türde deneyen yönetmen, bu kez ilginç bir tercihle karşımıza çıkar. The Majestic'te Jim Carrey'in hayat verdiği Peter'ın bir araba kazası sonrası hafızasını kaybedişiyle kendisini hiç bilmediği bir kasabada buluşu ve kasabalıların onu 9.5 yıl önce savaşta öldüğü düşünülen Luke Trimble sanması çerçevesinde gelişen hikaye döneminin dikkat çeken yapımları arasına girmiştir.