Yahya Kemal Beyatlı, İstanbul'u övmek maksadıyla "Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşüdür" der. Rahmetli aynı lafı günümüzde tekrar söyler miydi bilemiyorum. Bana sorarsanız İstanbul'a gitmenin en güzel yanı İzmir'e dönmek olsa gerek. Böyle büyük bir karmaşa ve kaos içinde nasıl senelerce çalışmışız hayret!
İstanbul'da bulunuşumun sebebi ilk kitabım "İş Görüşmelerinin 40 Zor Sorusuna 40 Mükemmel Yanıt"ın tanıtımı için temaslarda bulunmak. Bir anlamda eş dost ziyareti. Merak edenler kitapla ilgili detaylı bilgiyi ileriki sayfalarda bulabilir. Önce Beyaz Yayınları'nın sahibi sevgili dostum Hidayet Pınarbaşı'yı Cağaloğlu'ndaki işyerinde ziyaret ediyorum. Piyasanın gidişatından pek memnun değil "Ama ayakta kalacağız" diyor.
Korsanlar ve dijital dünyanın başı bozukluğu biraz canını sıkmış. "İnternette değersiz ve yanlış bilgiler havada uçuşuyor. Gerçek ve sağlıklı bilgi kitaplarda hocam" diyor. Pınarbaşı hayatını yayıncılığa adamış bir insan. Küçükken eline mürekkep bir kez bulaşmış bir daha da iflah olmamış zaten. Sektörün darboğazdan çıkması için 2 yıl daha dişimizi sıkacağız diyor. Ne diyelim hayırlısı...
Cağaloğlu'ndan Yenibosna'ya Zaman Gazetesi'ne geçiyorum. Zaman, Yenibosna'da son derece modern ve büyük bir binaya taşınmış. Aksiyon'dan değerli yazar dostum Cemal Azmi Kalyoncu ve Zaman'ın Dış Baskılar Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Haliloğlu ile sohbete oturuyoruz. Cemal'i büyük ihtimalle Saklı Hayatlar, Derin Gazeteciler, Paranın Efendileri ve daha bi dolu kitaplarından tanıyorsunuz. Cemal, benim kitap yazma konusunda ağır davrandığımı tembellik ettiğimi düşünüyor. Yıllar öncesinden eskilerden bahsediyoruz hep. Biri Çekmeköy'de birisi de Küçükköy'de oturuyor. Ortak görüşleri İstanbul'un hiç birşey için yeterli zaman bırakmadığı yönünde.
KENDİ KABUĞUNDA
Yenibosna'dan Beşiktaş'a gidiyorum. Türkiye'nin en saygın ekonomi dergilerinden Para, Yıldız Teknik Üniversitesi'nin hemen karşısında Toprak Center'da çıkarılıyor. Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Demir ve Haber Müdürü Barış Bekar Ekonomist'ten, Yazı İşleri Müdürü Abdullah Çetin de İntermedya Ekonomi'den arkadaşlarım. Sohbet dönüp dolaşıp İzmir'e geliyor. Genel kanı İzmir'in üzerine sanki ölü toprağı serpilmiş olduğu şeklinde. "Ekonomi dergileri İzmir'de pek muhabir bulundurmaz" diyor
Oğuz. Sebebini de şöyle açıklıyor, "Ekonomik yaşam cansız. 80'li yıllardaki büyük şirketlerin hangileri ayakta kalabildi? Belki biraz Arkas adını duyuruyor" diyor. Susuyorum. İzmir kendi halinde, kendi kabuğunda yaşamayı seven bir görüntü veriyor.
Yola koyulduğumda fark ediyorum İstanbul'un herbir köşesinde yeni yapılar, yeni alışveriş merkezleri, yeni yaşam alanları yükseliyor. Kentin yoğun temposunu hissediyorsunuz. 10 Yıl önce benim de bu temponun bir parçası olduğumu hatırlıyorum. Şimdi o kadar uzak geliyor ki... Dönüşte Bursa'dan geçiyoruz. Kent, büyük bir şantiyeye dönüşmüş adeta arı kovanını andırıyor. Keza Balıkesir, Manisa da öyle. İzmir'e akşam saatlerinde giriyoruz. Zarif bir gerdanlık, huzurlu bir tatil beldesi gibi.
İyilikle kalın.