• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
BESİM KAZADO

Günler yine dolu dolu

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 02 Haziran 2014, 18:38
Geçtiğimiz günlerde üst üste birbirinden güzel üç düğüne, üç mutlu güne katıldım. Pazar günü sevgili dostum Şenay Düdek'le brunch'ta buluştuk. Şeküre'nin yeni mekanına da uğramanı ihmal etmedim

Yarınki seyahat anılarına (Uzakdoğu) geçmeden İzmir'de bir tur atmak istedim. Mevsim olarak düğün sezonu olan bugünlerde üst üste 3 mutlu güne davetli idim, cuma ve cumartesi. İlki benim İzmir'de vazgeçemediğim Nilgün-Yıldıray Taşyuran çiftinin kızları Özge'nin mutlu gecesiydi.
Herkesin derdine deva olan Yıldıray'ın, düğünü haftalarca önce anons ederken bile heyecandan sesi titriyordu. Kolay değil canından çok sevdiği 2 kızından küçüğünü de evlendiriyordu, artık Nilgün'le baş başa hayatlarına devam edeceklerdi. Yani tüm düğünlerdeki gibi 'Yüksek, yüksek tepelerde ev kurmasınlar... Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim' türküsünü okuyup minicik kuşunun yeni yaşamına, yeni evine uçmasının ilk gecesini buruk bir sevinçle kutlayacaktı. Umut-Özge Ünal çiftine mutluluk dileklerimi yolluyorum ve...

DAMATTAN HARMANDALI
...ve diğer peri masalına geçiyorum. Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi'nin sanatsever sahipleri Figen ve Dr. Mehmet Baz'ın 2 oğullarından Sami Baz'ın Aşkın Tırpan'la Kaya Thermal'de yapılan her şeyin mükemmel olduğu geceye. Gazetemizin genel yayın yönetmeni Şebnem Bursalı'nın şahitler arasında olduğu nikahtan, sazların karşıladığı dev salonda devam etti masal gibi hazırlanan düğün daveti. Damatla gelinin sunduğu açılış dansı ve damatın sunduğu 'harmandalı' gecenin damgalarıydı. Baz çiftine de mutluluk dileklerimi gönderiyorum veee...

DENİZ'İMİZİN MUTLULUĞU
...veee geleyim cumartesi düğününe. Yer Tenis Kulübü, yani İzmir'de ilk gösteri yaptığımız mekan, yanımda Şenay Düdek, yani yaşantımda apayrı yeri olan şu zamanda candan görüştüğüm en eski dost (taaa İstanbul yıllarımızdan...), bu iki güzellik yetmiyormuş gibi çok sevdiğim Deniz'in düğünü. Ne diyeyim? Kibar, asil, yakışıklı, çalışkan... Deniz için söylenecek o kadar pozitif şey var ki... Küçük bir hikaye anlatmadan geçemeyeceğim. Bu kadar meziyeti olanı bırakmazlar. Deniz'in de tabii ki peşine düşen ajanslar ona dizi imiş, film imiş haberler yollamakta gecikmediler. Bir gün Deniz bunları anlatmıştı. "Aklın bile kalmasın, sen İzmir'e lazımsın" demiştik. O kadar mutlu oldum ki o güzel günde. En az kendi kadar iyi meziyetleri olan ağabeyi ile el ele, tabii ki babalarının gözetiminde bu başarılı günlere geldiler ve 'Alsancak Unlu mamulleri' nin bayrağını zirveye getirdiler. Bu büyükbaba yadigarı firmanın sloganı '1924'ten beri ailemizin hamurunda var'. Ailenin hamuru kaliteli olursa böyle oluyor. Tüm bu başarılarının üstüne (ağabeyin mutlu yuvasının yanına) her şeyine yakışır, onu taşıyabilecek Sevim'le yaşamını birleştirince Deniz sevinçten gözlerimizi yaşarttı. Mutlulukların en güzeli sizin olsun, Sevim-Deniz Doğanoğlu ve tüm yeni evliler...

ŞEKÜRE'NİN MEKANI
Gün yok ki yeni yerler açılmasın. Takip etmek o kadar zor ki, hele benim için. Ancak tanıdık olacak, ne bileyim yakın olacak, temiz olacak, şık olacak... Abarttım galiba ama öyle bir yer açıldı. Hem de İzmir'e geldiğim günden beri tanıdığım birinin. Hem arkadaşım, hem şık, hem evime yakın, hem harika kahveleri var. Güney Amerika firması 'Brew'un süper kahveleri burada ve arkadaşım İzmir klasiklerinden Şeküre'nin yeri. Şeküre ayrıca bu markanın birbirinden güzel tatlarının mümesilliğini de almış. Alsancak, sayesinde yepyeni bir mekana kavuştu pırıl pırıl... Hem güzel kahveler, pastalar, hem güzel bir dekor ve servis hem de Şeküre'nin sıcak sohbeti.

ŞENAY DÜDEK'LE BRUNCH

Pazar öğlene doğru Şenay'ımla buluştuk ver elini Swissotel. Son yıllarda ülkemizde gördüğüm en başarılı brunch'lardan biri burada. Sadece görüntü değil, bir lezzet seli. Başta mutfağı tüm müdür, şef, garson ve komilerini tebrik etmek geldi içimden. Yanlız yanlış anlaşılmaması adına bir ufak noktaya değinmek istiyorum. Bizim her şeyimiz ve bilhassa benim en sevdiklerim çocuklardır. Tabii ki bize yakınlar çok sevilir ve başta gürültüleri hiçbir şeyleri rahatsız etmez bizi. Onlarla çok ilgilenen (bilhassa babalar) aileler vardı. Sesleri hiç rahatsız etmiyordu kimseyi. Ama 1-2 tanesi vardı ki... Özür dilerim pazar sizin pazarınız, restoran tabii ki sizin restoranınız, her şey sizin... Ama hani çığlık attıklarında yanda oturanları hatırlasak ne güzel olur! Bir de yanımızdaki masadaki hanımın çocuklarının, çocuk kulubünde eğlendiklerini duyunca bu gürültüye hiç mana veremedim.

BÜYÜKADA'NIN ATLARI
Üst üste 3 akşamımı geçirdiğim Alliance'ı hafta sonuna bıraktım. Sizinle başka bir konu paylaşmak istedim. TV'de belki izlemişsinizdir. Biri kanımı donduran bir haberdi. Çocukluğumun geçtiği Büyükada'dan. O zamanlar İstanbul'un değil, Türkiye'nin en kaliteli sayfiye beldelerinden biriydi ki şimdi de bazı atılımlar yaparak eski şöhretini almaya çalışıyor. Ama ne yazık ki bu haberi görünce dondum kaldım. Büyükada'nın en bariz özelliklerinden biri atlı arabalarıdır. Ya tüm adayı gezersiniz, ya evinize veya plaja gidersiniz... Çok özeldirler. Ama ne yazık ki şunlar dile geldi. Adadaki at sayısı 1200 civarı, fayton sayısı 226 imiş. Bunlar ciddi bir sektör oluşturuyor. Babadan oğula geçiyormuş. Faytonlar bakımlı da asıl bakılması gereken atlar?... Senede yüzlerce at telef oluyormuş, yani ölüyormuş. Hoyrat kullanılmaktan! Bunların çoğu bu işin atı değilmiş. Her sene de epey kaza oluyor ve de atların hatta insanların ölümlerine sebep oluyormuş bu kazalar. Ah arkadaşlar ahhh... Dünyaca ünlü New York Central Park'ın da faytonları ünlü bilirsiniz. Binlerce turisti gezdirirler. 170 tane imiş. Pırıl pırıldırlar ve yıllardır ne bir kaza olmuş ne bir at telef olmuş. Ne diyeyim...

BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ!
Veee Justin Timberlake... Her ünlü gibi geldi, yıktı ortalığı ve döndü. Tabii ki arkasından (hepsi iyi) polemikleri bırakıp. Genelde gece hayatı veya sosyetik mekanları yazan sevilen bir köşe yazarımıza soruyorlar ve "Her şey iyi de şov bekledim yoktu" diye cevaplıyor. Bu programın hemen arkasından aynı kanalda müzik otoritelerimizden Tolga Akyıldız'a aynı soru soruluyor ve şu cevabı veriyor Akyıldız: "Bu üst düzey sanatçılarla verdiğiniz ücrete göre anlaşma yapılır. Bu anlaşmaya göre şarkı adedinden, şov kapasitesine kadar her şey kararlaştırılmış olur. Onlar da bunu tatbik eder..." Sözüm meclisten dışarı, çok insan bana "Andrea Bocelli geliyor zaten. Sen neden Floransa'ya Las Vegas'a gittin dinlemeye?" diye sorunca, düşündüğüm cevap gibi. Floransa'da teatral gösterilerle, sanatçının kendi ülkesinde Floransa'nın tepesinde 'sessizlik tiyatrosu' -teatro del silenzio-da, L. Vegas'ta ise MGM'nin arenasında 15 bin kişi ile oranın özelliği Elvis'in finali ile yapılan muhteşem eklemelerle izledim. Bilmem anlatabildim mi? Yarın son seyahatim Uzakdoğu anılarıyla sizlerle bol bol oraları anacağız. Şükür kavuşturana...



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.