Sanatçı, 'güzelin arayışı'na çıkmış bir ruh gezgininden farksızdır.
Yeteneği, birikimi ve hayal gücüyle hayatımıza estetik derinlikler katan o içsel yolculuk hep sürer...
Sanatının adı, türü, yöntemi ne olursa olsun, hepsinin kullandığı enstrümanın ortak dili bize güzellikleri anlatmaktır.
Böyle olduğu için farklıdır sanatçılar; çoğu zaman dik başlı, karşıcı, anlaşılmaz ve kavgacı görünürler...
Oysa insanlığa çeki düzen verme sancılarına düşmek kadar büyük bir yürek kavgası var mıdır?
Acılarımıza çare olacak bir ilacı şekerle kaplar gibi, hayatımıza hem şifa hem de tat vermek zorundadır sanatçı?
***
Bu yüzden her anında kişiliği ve ürettikleriyle sağladığı 'algıyı' korumak ister.
Onun işi sahnede başlayıp bitmez. Evde, dışarıda, yerken, içerken, gezerken, trafikte, kısaca her yerde özen göstermesi gereken duyarlılıkları vardır.
Bunların en önemlisi de bizlere o güzellikleri yaşatmak üzere binbir yetenekle donatılmış bedenlerine ve zihinlerine gelebilecek bir tehlikeden kendilerini sürekli sakınma zorunluluğudur.
Hele ki vücudundan başka enstrümanı olmayan sanatçıların titizliği, kelebeğin kanatlarındaki tozu korumaya çalışması gibidir. Çünkü yaşam amaçları ve varoluş nedeni buna bağlıdır.
***
Nitekim Antalya'daki feci kazada, ne çarpışma görüntüleri, ne hurdaya dönen otomobil, ne çevredeki koşuşturma ve ambulans uğultuları, ayaklarını hissetmediğini fark ettiği anda 'Hayııırrr!' diye haykıran genç balet Bora Acar Zöngür'ün feryadı kadar beynimize saplanmadı! İçimize dokunmadı...
Sıkıştığı yerden henüz çıkarılan sevgili Bora, o anda hayatını kaybedebileceği bir iç kanama da geçiriyor olabilirdi ama aklına ilk gelen şey yatırıldığı sedyede ayaklarını yoklamak oldu.
Çünkü sanatçılığı, çok sevdiği bale ve onsuz bir dünya düşünemediği sahneler 'canından' daha önemliydi.
Böylesine feci bir kazadan sağ çıkan kaç kişi yaşadığına şükretmek yerine 'mesleğini' düşünürdü ki?Hem de olayın şoku içindeyken!
***
Aspendos Opera ve Bale Festivali'nden dönmek üzere yola çıkan o araçta dört arkadaşımız daha yaralandı.
İzmir Operası sanatçılarından otomobili kullanan balet Cihan Genek, eşi soprano Elif İpek Genek, bariton Nejat Beğde ve bariton Cihan Özmen'in tedavileri de henüz tamamlanmış değil... Ancak, kazanın büyüklüğüne bakınca ölümden döndüklerine bayram ediyoruz.
Kırmızı ışıkta durmayarak, hızla ilerleyen araçların önüne tur otobüsüyle fırlayan öküze gelince... Cinayete teşebbüsten hüküm giymesi gereken bu insan müsvettesi, üç gün sonra elini kolunu sallayarak yine direksiyona geçecek; kimbilir aynı kavşakta başka canları da tekerinin altına sürükleyecek!
Bencilliği ve öküzlüğü sayesinde, varlığını karanlığa ışık tutmaya adayan bir gencin dünyasını karartabileceğini düşünmeyecek bile...
***
Ama ben 20 yıllık gazeteciliğim boyunca; azmi, inancı, yaşama sevinci ve sevdiklerinden aldığı manevi güçle mucizeyi gerçeğe dönüştüren çok insanla karşılaştım. Onların haberlerini gıptayla, hayranlıkla sayfalarıma taşıdım, manşetlere çıkardım.
Bora da gençliği, gözlerinden ışık saçan enerjisi, hırsı ve olağanüstü dans yeteneğiyle bugüne dek sahnede hepimizi hayran bıraktı.
Yetiniyor muyuz, asla... Onun emin ellerde süren tedavisinin yanı sıra, etrafında kenetlenen dostlarının da sıkı sıkıya sarılmasıyla tekrar ayağa kalkacağına, azmiyle tüm sevenlerini eskisi gibi ağzı açık bırakacağına gönülden inanıyorum! Bora ayağa kalkacak...