Bir ülke düşünün ki haber gündemi ayda bir zor değişiyor, öyle sakin...
Bir ülke düşünün ki orada en iyi okullarda çocuğunuzu ücretsiz okutuyorsunuz. Devlet size bunu sunuyor.
Bir ülke düşünün ki kimseyle alıp veremediği, düşmanı filan yok.
Bir ülke düşünün ki orada kimse başkasının kaçak olarak kullandığı elektriğin bedelini ödemiyor.
Bir ülke düşünün ki gayrisafi milli hasılası yüksek. Sınıf ayrımı diye bir şey pek yok.
Bir ülke düşünün ki herkes sadece kendi işini yapıyor. Askeri siyaset yapmıyor. Siyasetçisi esnaflık yapmıyor. Şarkıcısı ahlak dersi vermiyor. Albüm çıkaran çıplak çello çalmıyor.
Bir ülke düşünün ki coğrafyası geniş. Bu yüzden göçmene kucak açıyor. Üvey evlat muamelesi de yapmıyor. Irkçılık diye bir şey yok.
Bir ülke düşünün ki suç oranları çok düşük. Kimse mini etek giydi diye tecavüzü hak etmiş olmuyor. Tecavüzcü çıksa bile, 'dua etsin, öldürmedik' filan diye savunma yapmıyor.
Bir ülke düşünün ki insanlar otomobillerinde öfkeyle kornaya basmak bir yana, direksiyonda gülümseyerek otomobil sürüyor.
İşte gördünüz, bahsettiğim ülkede yok yok... Başka ne yok? Bu ülkenin vatandaşının karnı doymuyorsa, eğitim eşitsizliği varsa, sokakta şiddet varsa durur mu elin oğlu? Basar gider!
Şimdi de bir çift düşünün ki; bu ülkeden sadece 'herşey aynı. Çok monoton' diyerek ayrılıp Türkiye'ye dönüyor. (Sanırım bize de yaranılmıyor...)
İşte bu ülkede bu yok! Maceraperest ve vatansever Türkler yok!
Salt tutku, salt tiyatro
İzmir Alsancak'da bir işhanı... İki büro birleştirilmiş, sahne yapılmış. 30- 40 kişilik de oturma yeri var. Burada kahramanca bir iş yapılıyor. Benzerini ancak İstanbul gibi bir dünya şehrinde görebileceğiniz bir tiyatro gösterisi... Oyuncular burnunuzun dibinde oynuyor. Yüzünüze konuşuyorlar. Samimiyet ve gerçeklik hissi öyle yoğun ki sandalyelerin rahatsızlığını ancak çıkışta fark ediyorsunuz. Karı koca Yüksekşan çifti, gündüz işlerinin haricinde tüm birikimlerini bu 'butik' tiyatroya dökerek tutkularını yaşatmaya çalışıyorlar. Bilet paraları ancak masrafı çıkarır. Bu tamamen bir gönül işi... Amatör bir sahnede profesyonel işler yapıp ağzınızı açık bırakıyorlar. Öyle dipdibesiniz ki büyük tiyatrolardaki o bol ıslıklı tezahüratlı alkışı bile yapamıyorsunuz. Tepkiniz büyük kalıyor. Ben yeni keşfettiğim Tiyatro Salt'ta Bahadır Yüksekşan'ın yazıp yönettiği 'Aşka Dair Mutsuz Perşembe Hikayeleri'ni izledim. Gürol Tombul hoca ile çalışmış bu genç ekip, sahneyi ağlattı bence. Ceren Şahin, Ferit Can, Sarbay Tokman... Hepsi çok başarılıydı. Bununla birlikte ikisi travesti dört karaktere abartısız can veren Bahadır'ı ayrıca kutluyorum.
Salt tutku, salt tiyatro
İzmir Alsancak'da bir işhanı... İki büro birleştirilmiş, sahne yapılmış. 30- 40 kişilik de oturma yeri var. Burada kahramanca bir iş yapılıyor. Benzerini ancak İstanbul gibi bir dünya şehrinde görebileceğiniz bir tiyatro gösterisi... Oyuncular burnunuzun dibinde oynuyor. Yüzünüze konuşuyorlar. Samimiyet ve gerçeklik hissi öyle yoğun ki sandalyelerin rahatsızlığını ancak çıkışta fark ediyorsunuz. Karı koca Yüksekşan çifti, gündüz işlerinin haricinde tüm birikimlerini bu 'butik' tiyatroya dökerek tutkularını yaşatmaya çalışıyorlar. Bilet paraları ancak masrafı çıkarır. Bu tamamen bir gönül işi... Amatör bir sahnede profesyonel işler yapıp ağzınızı açık bırakıyorlar. Öyle dipdibesiniz ki büyük tiyatrolardaki o bol ıslıklı tezahüratlı alkışı bile yapamıyorsunuz. Tepkiniz büyük kalıyor. Ben yeni keşfettiğim Tiyatro Salt'ta Bahadır Yüksekşan'ın yazıp yönettiği 'Aşka Dair Mutsuz Perşembe Hikayeleri'ni izledim. Gürol Tombul hoca ile çalışmış bu genç ekip, sahneyi ağlattı bence. Ceren Şahin, Ferit Can, Sarbay Tokman... Hepsi çok başarılıydı. Bununla birlikte ikisi travesti dört karaktere abartısız can veren Bahadır'ı ayrıca kutluyorum.
Siz siz olun, bir hafta da sinema bileti paranızı ayırıp onları izleyin. Ha, unutuyordum. Gitmeden önce bir telefon açıp oyun tarihlerini öğrenin, herşeyi de devletten beklemeyin. 0 542 451 98 90
Merak ettim
Nihat Doğan, mini etekle gezenler ve tecavüz ilişkisi üzerine ettiği sözleri eleştiren 650 kişiye dava açmaya hazırlanıyormuş. Hayır, bir TRT spikeri olarak, Ergenekon ve Balyoz davaları döneminde bağlı çete davalarının binlerce sayfa tutan iddianamelerini mahkemede seslendirmiş kişileriz. 650 kişiyi içeren bir iddianame kaç sayfa tutar, merak ettim. Ha, tabii bir de tüm bu davalı kişiler aynı kişiye yönelik bir eylemde (!) bulunduğuna göre bir çete sayılabilir mi? N'apiyim, merak etim...
Merak ettim
Nihat Doğan, mini etekle gezenler ve tecavüz ilişkisi üzerine ettiği sözleri eleştiren 650 kişiye dava açmaya hazırlanıyormuş. Hayır, bir TRT spikeri olarak, Ergenekon ve Balyoz davaları döneminde bağlı çete davalarının binlerce sayfa tutan iddianamelerini mahkemede seslendirmiş kişileriz. 650 kişiyi içeren bir iddianame kaç sayfa tutar, merak ettim. Ha, tabii bir de tüm bu davalı kişiler aynı kişiye yönelik bir eylemde (!) bulunduğuna göre bir çete sayılabilir mi? N'apiyim, merak etim...