İzmir'de 4 milyon insan yaşıyor; kendimi bildim bileli de, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti... Ankara ile aramızda yaklaşık 300 bin nüfus farkı var, bu 40 yıldır böyle...
Hiç değişmedi.
İzmir bir dünya kenti... Çocukluğumdan bu yana bu slogan hep var; başkanların dilinde, halkın dilinde, basının dilinde..
İzmir, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı... Hangi İzmirli'ye sorsanız böyle söyler size.. Bununla gururlanır, kendine bir pay çıkarır.
İzmir turizm kenti... 8000 yıllık bir tarihi geçmişi bulunan kent, maddi varlıklarıyla, antik kültürüyle, dünyada birçok şehrin elinden bulundurmak istediği eşsiz bir zenginliğe sahip...
İzmir, Türkiye'de "toplumsal bilinc" denilince akla gelen ilk şehir... Zira bu kentte yaşayan insanlar bilir ki, yaşam bir değerdir, insan ise hazine... Birlikte hareket etmek de ortak bir tavırdır.
İzmir, eğitimli insanların en yoğun yaşadığı şehir... Bir bilgi ve kültür merkezi... Yatırımlar az olsa da, kendisini kurtarmayı bilir. Bilinç düzeyi en yüksektedir.
İzmir bir sanat şehri... Tarihte de, günümüzde de, sanatın nefes aldığı bir kenttir İzmir... İnsanları güldüren, yaşama sevinci veren bir kimliği vardır.
Bu listeyi daha da uzatmak mümkün... Çünkü gerçekten Ege'nin incisi, birçok unvanı hakeden bir potansiyele sahip... Bir dünya gücü bu şehir...
Peki kullanabiliyor mu, işte benim de gelmek istediğim nokta bu...
***
İzmir, yıllardır bir suskunluk içinde... Hem kendini satamıyor hem de örnek olma kimliğini yitiriyor.
Ekonomik alanda gerilediği gibi, toplums al alanda da yalnızları oynuyor.
Muhalefet kimliği bir yana, gelen vuruyor giden vuruyor.
İstanbul eline geçen her olanağı kullanmak için binbir numara çevirirken, İzmir, yıllardır bir EXPO'nun peşine düşmüş gidiyor.
Hayaller, yatırımlar hep EXPO'ya göre...
Oysa bir büyük şehrin gelişme trendi, bir hedef üzerine yoğunlaşmamalı... Üzerindeki ölü toprağını atmalı İzmir... Yoksa kentte iyi şeyler de oluyor, bunun reklamını da iyi yapmalı.
Bu yüzden başka projeler, başka fikirler ortaya çıkarılmalı... Turizm, sanat, bilim, yaşam kültürü kimliğinde...
***
İşte bu ortamda İzmir'in kanaat önderlerine ihtiyacı var, genç beyinlere, yaratıcı isimlere...
Üstelik öyle bildik tanıdık, reklam peşinde koşanlar da değil; başka, farklı, geleceği gören, yaratıcı uyarılar yapan kişiler olmalı bu isimler...
Üniversiteler, meslek odaları, iş dünyası ne güne duruyor?
İzmir'de doğup büyümüş, bu hoşgörü toprağının değerini bilenler olmalı o mecliste...
Genç, yaşlı İzmir'i tüm sevenler, bir araya gelmeli.
İzmir'in geleceği yaratıcı insanların dağarcığında, bulup ortaya çıkarmalı.
Bunu yapacak kişi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu.. Hatta eleştirilmek pahasına yapmalı bu girişimi...
Sosyal projelerin birinde gençlerle yaşlıları buluşturan Kocaoğlu, "İzmir'in geleceği" konulu bir panel serisi düzenleyip, toplumu birleştirici, kenti daha ileri götürecek fikirleri de ortaya çıkarmalı.
Başkanlık, ortak aklın buluşma noktasıdır. Artık hareket geçmeli.
Hayata nasıl bakıyorsunuz?
Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve; "Gel, sana bir şey göstereceğim" diyerek kızını mutfağa götürmüş. Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Sonra masaya 2 tane tabak bir tane de boş bardak koymuş.
***
İlk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Sonra pişmiş yumurtayı diğer tabağa koymuş. Sonra da suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşalttıktan sonra kızına dönerek, "Kızım ne görüyorsun?", "Havuç, yumurta ve kahve". Kızını masaya iyice yaklaştıran baba bunlara daha yakından bakmasını istemiş. Kızının şaşkınlığını gören baba, anlatmasına devam etmiş:
Havuç haşlandığı için yumuşak bir hal aldı. Yumurta, artık pişmekten içi katılaşmış sert bir hale geldi. Kahve ise, (bir yudum alarak) harika olmuş. Tadı da çok hoş. Kız, iyice şaşırarak, "Baba, bunu bana niçin gösteriyorsun?" diye sormuş. Bak demiş babası, "Hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi; ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti, çözüldü.
***
Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu. Fakat ısıtılınca ne oldu; bu kahve çekirdekleri ısındı, gevşedi ve içinde oldukları suya yayıldı. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu eşsiz tadı da bir kahveye çevirdiler.
Ve kızına, "Kızım sen hangisisin" diye sormuş adam, "Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Havuç gibi sıkıntılara, problemlere rastlayınca çözülüyor musun, benliğini koruyamıyor musun? Yoksa yumurta gibi katılaşıyor, başta kendin olmak üzere kimseye faydan dokunmuyor mu? Yoksa sen kahve misin.. Kendini bitirmek uğruna, kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısın?
Karar ver yavrucuğum ve bence sen bir kahve ol hayatta... Kahve bulunduğu çevreyi değiştirir, mutluluk soluklarını etrafına yayar.
Peki dostlar biz hangisiyiz acaba?
GÜNÜN SÖZÜ
Komşunu sev ama bahçe duvarını yıkma.
G. Herbert
Bu dergide hayat var
İzmir'de belediyeler ya ayda bir ya üç ayda bir; vapurda, otobüste, marketlerde kendi hazırladıkları bir gazeteyi, dergiyi halkla buluşturur.
Aslında bu, belediyenin yaptığı çalışmaları anlatan, daha çok Başkan içerikli, kent projeleriyle yüklü sıradan bir çalışmadır.
Ne fotoğraflarda bir estetik vardır ne de yazı dilinde...
Birkaç dakikada bakılıp geçilir bu yayınlara... Çünkü insanı duraklatacak bir tadı, bir çekiciliği yoktur.
Oysa bu tür yayınları insan evine götürebilmeli, eşiyle çocuğuyla, arkadaşlarıyla paylaşabilmeli...
Kentini daha iyi tanımalı.
***
O sıradan yayınların dışında özel çalışmalar da var. Sözünü ettiğim örnek KNK Kent Konak Dergisi... Konak Belediyesi'nin, değme dergilere taş çıkartacak bir yayın organı olan KNK...
Gerçekte bir gazeteci olan Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan'ın çağdaş bakışı ve belediyenin yine gazetecilerden oluşan yayın kurulunun, haber ve fotoğraftaki ustalığıyla ortaya çıkan KNK, işte evinize götürebileceğiniz, dostlarınızla, sevdiklerinizle paylaşabileceğiz öyle keyifli, öyle moral veren bir dergi...
Turizm kentine yakışan bir yayıncılık örneği...
Burada, sayfa sayfa Başkan'ın yaptıkları değil, kent kültürü var. İnsanı, doğası, sanatı, eğitimi, sporu, tarihi, gelenekleri, yaşam tarzı, geçmişi ve bugünüyle...
Hayat var, yaşama sevinci var. Bunu hissedebileceğiniz akıcı bir dili, muhteşem fotoğrafları da var.
Her konu başlığı özenle seçilmiş, hiç bilmediğimiz ayrıntıları ve hiç görmediğimiz başkalığı, hiç tanımadığınız yetenekli insanlarıyla...
Son sayıda Göztepe var mesela, mask müzesi, rahmetli Hüseyin Baradan, cam sanatı, Saint Joseph Fransız Lisesi ve diğerleri...
***
Sözün özü; bir kentin belediye başkanlığını yapmak, yaptıklarını anlatma sanatı değildir; kenti tanıma, anlama, anlatma fırsatı da vermelidir.
Konak Belediye Başkanı Tartan, işte bu dünya görüşünü çok iyi özümsemiş bir isim...
Önce kent diyor, önce insan, önce çevre...
Yayınladığı dergi de işte bu anlayışın ürünü... Kendisi değil, halk dile geliyor, hayata gülümsetiyor, bu güzel şehri keyifle yaşamaya motive ediyor.
Dergi, yaşadığın kentin kimliğini hissettiriyor sana... Var mı daha ötesi?