İzmir son yıllarda, gökdelenler şehri olmaya aday bir değişim içinde...
Heris Tower, Mavi Kule, Pirinç Center, Orkide Alışveriş merkezi, Salhane İş Merkezi, Sunucu Plaza bunun çarrpıcı örnekleri... İzmir'i çevreleyen ve kente yeni bir ruh katan bütün bu görkemli binaların mimarı da Selim Gökdemir...
Doğma büyüme İzmirli... Ailesi Gümüşhane eşrafından, ancak o buralı... 1960 doğumlu, yani bizden... Aynı kuşağın çocuklarıyız. Yani İzmir'i, çocukluğundan beri benim gözümle gören, kentin nasıl geliştiğini, ne tavizler verdiğini, yıllarca önlemeyen çarpık kentleşmesini, yolunu, suyunu, kimliğini bilen, değerlerinin farkında bir İzmirli...
Yaptıkları ortada...
Kentin değişiminde başrolde oynuyor.
***
Geçtiğimiz günlerde, iki sav attı ortaya Gökdemir... İlki benim yıllardır söyleyegeldiğim, köşe yazılarımda satır aralarına serpiştirdiğim bir gerçek üzerine...
İstanbul'un artık dolduğu, sınırı dayandığını, bu nedenle gelişme sıranın İzmir'e geldiğini, Türkiye'nin ikinci büyük merkezi olmaya aday bir şehir olduğunu özellikle...
Gökdemir, bunu daha da ileri götürüp bir tespitini paylaşmış ve kendisiyle yapılan bir röportajda noktayı koymuş:
"İstanbul, yatırım imkanları açısından sınıra dayandı. Bu kentte her sektörde maliyet arttı. Anadolu'daki birçok şehir de gelişme kaydetti. Ancak büyüklükleri itibarıyla zamana ihtiyaçları var. İzmir ise yakın bir gelecekte ülkemizin yatırım yapılabilecek öncelikli kenti olarak dikkat çekiyor. Şu an içinde bulunduğumuz coğrafyada ve hem kendi ülkemizde hem uluslararası ve ulusal yatırımlar açısından en iyi yatırım yapılabilecek şehir olarak İzmir geleceğe damgasını vuracak. Gelecek İzmir iddiasını taşıyorum ve paylaşıyorum."
Bu tespitlere harfi harfine katılıyorum. Çünkü görünen köy, bazen kılavuz da ister.
***
Fikirlerini paslaştığı son günlerde, İzmir'e kimlik kazandıracak bir girişimin de müjdesini verdi Gökdemir...
Bu bir kentin varoluş projesi adeta... Yıllardır kendine bir marka değeri arayan İzmirli'ye de açık kapı...
Gazetemde okuduğuma göre, Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı Selim Gökdemir'in yaptığı Megapol Grubu, sinema sektörünü İzmir'e çekmek amacıyla bir Alman ortakla film stüdyosu kuracak. Gökdemir, İzmir'in son yıllarda film platosu haline geldiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Sektörü İzmir'e çekmek istiyoruz. Avrupa'nın en iyilerinden olan Alman bir firma ile ortak stüdyo kurmak istiyoruz. Görüşmelerimiz son aşamaya geldi. Stüdyoyu birlikte kuracak ve yöneteceğiz. Hedefimiz yerli yapımların yanında dünyaca ünlü yapım şirketlerini de İzmir'e çekmek."
****
İşte budur, yıllardır söylenip de bir arpa boyu yol alınmayan sinema sektörüne dev bir adım atmak diye buna derim ben...
Bu, İzmirli duruşun bir göstergesidir.
Kentine değer kazandırmak için mücadele veren bir büyük düşünce... Peki para kazanmayacak mı? Kazanacak elbette, hangi işadamı boşa kürek çekmek ister?
Burada en önemli fark, İzmir'de kazandığını, İzmir'e harcamak... Ardında kalıcı bir eser bırakmak... Yatırımlarını İzmir'de döndürmek.
Yıllardır holding merkezlerini İstanbul'a taşıya taşıya, İzmir'i yalnızlığa iten işadamlarını düşündükçe...
Önemli bir fark ortaya çıkıyor.
Selim Gökdemir ve Megapol, çocuklarımızı İstanbul'a kaptırmamak uğruna, yeni kapılar açmaya çabalıyor.
Şimdi bu, "kentlilik bilinci" değildir de nedir?
Asuman'a biraz zaman tanımalı!
Var mısın Yok musun adlı, adı Acun Ilıcalı ile özdeş yarışma, bir süre önce, yeni kanalında ancak farklı bir sunucuyla ekrana geldi: Asuman Krause...
Bence Acun Ilıcalı'dan sonra, gelse gelse Asuman Krause gelirdi bu yarışmanın başına... Zaten Acun gibi fenomen olmuş bir ismin ardından, ancak Asuman bu yarışmayı toparlayabilirdi.
Bence şu an başka bir isim yok, inanın Mehmet Ali Erbil bile değil...
Asuman Krause tam isabet...
***
Neden derseniz, Krause yıllardır Wipe Out gibi, ve yine Acun Ilıcalı'dan devraldığı Feac Factor gibi, stres sınırı yüksek, diyalogları seri olan yarışmalarda başarılı bir performans gösterdi; tek kaldı, örnek oldu.
Var mısın Yok musun'un da, aslında bu tip yarışmalardan farkı yok; zamanla amansız bir yarış var ve sunucunun, geniş bir topluluğa ve konulara hakim olma becerisinin olması gerekiyor.
Gösteri dünyasında bu işi hakkıyla yapacak iki isim var, biri Mehmet Ali, diğeri de Asuman Krause...
Ancak Asuman, yarışmanın ilk bölümlerinde, bu becerilerini sergilemekten uzak kaldı. Tutuktu, beklenen randımanı gösteremedi.
Sanırım heyecandan...
Ancak bu demek değildir ki, başarılı olamayacak.
Bence ona biraz zaman tanınmalı...
***
Zira, Asuman Krause, Acun Ilıcalı gibi bir fenomenin bıraktığı yerden devam etmeye çalışıyor. O da bunun farkında ve bu açıdan gergin...
Yoksa onun, insanları avucunun içine alması an meselesi...
Bu nedenle, Asuman Krause'yi daha yolun başında, "Bu yarışmayı yürütemez", "Acun gibi değil, yetersiz" gibi betimlemelerle yargılamak, fazla önyangı...
Bence, biraz sabır gösterilirse ve yayıncı kuruluş Asuman'da diretirse, yakında Acun Ilıcalı'nın esamesi bile okunmaz.
Yarışma yine popüler olur.
Sözün özü; Asuman Krause yarışma için doğru bir seçim, yakında kendi tarzını da izleyiciye kabul ettireceğinden hiç kuşkum yok.
GÜNÜN SÖZÜ
Kimseye kirli ayaklarıyla beynimde gezme fırsatı vermem.
Gandi