• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Başkasının yerine kendinizi yaşayın! HÜROL DAĞDELEN

Başkasının yerine kendinizi yaşayın!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30 Kasım 2011, 15:46
Bakmayın siz, her şeyin sütliman göründüğüne, toplum gergin, insanlar şaşkın... Çünkü, Türkiye yazdan beri müthiş bir olay bombardımanı altında...
Bu yüzden, gelişmeleri her ne kadar sessiz izliyorsa da, yüreklerde fırtına kopuyor.
Bakar mısınız yaşananlara...
Şike tutuklamaları, art arda yaşanan Ergenekon davaları, tutuklu milletvekilleri, Van depremi, işsizlik, Dersim isyanının gündeme taşınması, politikacıların gergin tavırları, bir türlü düzelmeyen moraller, Suriye ile restleşmeler, maaş yetmeyince kredilere yüklenmeler, giderek büyüyen kuşak çatışmaları, ödeme günü gelince karalar bağlamalar; politikada, sosyal yaşamda ve futbol dünyasında bitmeyen "son dakikalar"...
Bunları, bu kadar kısa sürede yaşamak, değişim sarmalına ayak uydurmak kolay değil...
Bu yüzden halk, içe döndü; yani en tehlikeli boyuta...
***
İşte bunun için, eğlence mekanları eskisi gibi değil, ıssız ve yetersiz...
Kimse sotağa çıkmıyor, hep içeride... Eskiden İzmir böyle miydi; hava soğuk bile olsa, insanlar evden dışarı çıkıyor, sokakları renklendiriyordu.
Şimdi bakın, geceler artık yalnızların mekanı olmuş...
İşte bunun için, televizyonda yerli dizileri izleme oranı, son yılların en büyük izleyici sayısına ulaşmış durumda...
Sporda, özellikle futbolda yaşanan şike soruşturması kapsamında, büyük bir güvensizlik hakim.
Adalet terazisi, yine geç, yine güç kararlar arafesinde...
Kadına şiddet sürekli yükselişte... Erkekler ise sürekli kendini sorgulama trendinde...
Eşinin eline bakan erkek sayısı, her geçen gün artıyor, peşinden kıskançlıklar yaşanıyor.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, görkemli törenlerle evlenip, aylarca mutluluk mesajları veren, envayi çeşit fotoğraflar çektiren ünlü kadınların, bir süre sonra yaşadığı hayattan bıkıp sabah sabah programlara çıkarak, kocasından şikayetçi olması, "sürekli dayak yiyordum" diye sızlanması...
Benim o saf halkım onu da dert edinir iyi mi, şu soruyu da sormaz hiçbirine... "Bana ne senin hayatından, sen benim neler çektiğimi biliyor musun" diye...
***
İşte sorulması gereken soru bu: Kendi hayatımızı ne zaman yaşayacak, ne zaman etki altında kalmayı bırakacağız?
Ne zaman, oynanan oyunlara dudak büküp, "Beni kandıramazsın" diyeceğiz?
Ne zaman, dizi kahramanlarının peşine takılmayı bırakıp, oyuncularla özdeşleşme yerine, kendi bilincimizi geliştirme yönünde dümen kıracağız?
Bir gün bu gerçekleştirebilir; kendimiz olmayı önemser, gerçeklerle yüzleşir ve toplumsal bilinci desteklersek...
Onun için; bırakın politikacı, futbolcu, oyuncu istediği temsili sahneye koysun. Sadece izleyip geçin, aslolan sizsiniz çünkü...
Sizin hayatınız sadece size ait... Başkalarının girmesine izin vermeyin, güçlü olun.

Kibrit çöpünün hikayesi...

Ben kibrit çöplerini insanların yaşamlarına benzetirim. Kibrit kutusu insanın yaşadığı toplumu ifade eder bir bakıma. Bazı kibrit çöpleri vardır bir amaç için yanarlar, kimi bir sigara yakar, kimi bir ocak, kimi boş yere yanıp tükenir hiç bir işe yaramadan, kimi ise bir ormanı bir evi büyük bir alanı yakar kül eder kendisiyle birlikte...
Kibrit kutusunu açıp baktığınızda hepsi aynı gibi gözükse de birbirinden farklı kibrit çöpleri vardır. Bazıları yanmayacak kadar incedir, yakarken kırılır zannedersiniz ama bilirsiniz ki en iyi onlar yanar.
Bazıları da epeyce kalın. Zannedersiniz ki yanınca yeri göğü yakacak ama yakınca bir bakarsınız fıs diye bir ses çıkarır kendisini bile yakamaz, sadece ucundaki kimyasal madde alev bile almadan kararır gider.
Kimileri eğri büğrüdür ama yinede bir kibrit çöpünden beklenen fonksiyonları eksiksiz yerine getirirler. Her zaman en üstteki kibrit çöpleri en önce yanar.
***
Bir büyüğümüzün çok sevdiğim bir lafı vardır: 'Bir ağaçtan binlerce kibrit çöpü çıkar, bir kibrit çöpü bir ormanı yakar.'
Yanıp bitme hayatın bitmesi gibidir, ucundan başlar yavaş yavaş dibine doğru sonunda da kapkara bir şey kalır. İşte insan yaşamı da bu kibrit çöplerine benzer.
Kimi insanlar vardır kötü işler yaparlar, orman yakma misali, kimi insanlar vardır kendinden beklenileni asla yerine getiremezler, kalın kibrit çöpleri gibi kendi kendilerini yok eder giderler, kimi insanlar vardır bir lambanın fitilini yakarlar kendileri yok olup gitse de ışığı kalır.
***
Bazı kibrit çöpleri de aykırı insanları ifade eder, tüm kibrit çöpleri aynı yöne bakarken onlar tam tersine bakar kutuda. Kutu açıldığında ilk onlar göze çarpar ve herkesten önce yanarlar. Aykırılık başa beladır.
Bazı kibrit çöpleri birbirine yapışmıştır. Dikkat ederseniz onlar da kafadar insanlar gibidirler. Kanka misali biri yanınca diğeri de yanar. Ama en tehlikelisi kendisiyle birlikte kutuyu da yakan kibrit çöpleridir. İçinde bulundukları toplumu çökertirler.
Bazı kibrit çöplerinin ucunda kimyasal maddesi yoktur. Ne yaparsa yapsınlar yanamazlar. Toplumun içerisinde ot gibi yaşar giderler. Toplum nereye onlar oraya.
Siz hangi kibrit çöpüsünüz hiç merak ettiniz mi?

GÜNÜN SÖZÜ
Doğadan kopanın, kalbi katılaşır
Kızılderili atasözü

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.