Bu fotoğraf 60 yılların sonu ve 70'li yılların başından kalma... İzmir'in ve özellikle Karşıyaka'nın ünlü fotoğraf sanatçılarından Vehbi Moğol'un arşivinden bana ulaştı.
Çok iyi hatırlıyorum bu görüntüyü... Türkiye'nin, en önemli siyasi savaşlarının yaşandığı yıllardan bir iz... Sağ-sol çekişmesi, ülkenin yüreğini kanatıyor.
En önde görünen yarım kalmış inşaat, opera binası... Belki 10 yıl öylece kaldı, bitmedi, sonunda uzun tartışmalardan sonra, bir gecede yıkıldı.
Tam karşısında Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi hizmete girdi. Opera sanatçıları, modern bir binaya kavuşmayı beklerken, Elhamra ile yetinmek zorunda kaldı.
Hala da öyle...
İnşaatın bulunduğu alan ise şimdi metronun çıkış kapısı ve otobüs duraklarıyla çevrili...
***
Dikkat ederseniz, o yıllarda daha Yeni Karamürsel binası yok, keza Büyükşehir Belediyesi, İZSU binası ve birer beton yığını olan SSK binaları da...
Sağ kol daha çok eski depolarla sınırlı... Hatırlıyorum da rahmetli başkan İhsan Alyanak, buraları birkaç günde yıkmış, büyük tartışmalar yaşanmıştı. Şimdi o bölgede sıra sıra iş hanları var...
Günümüzde büyük bir parka dönüşen Konak Meydanı, o yıllarda tozlu, bakımsız.. Denizin kıyısında sadece eski Konak iskelesi görünüyor.
Solda, gençliğimde "Tarla" diye anılan, hatta belediye otobüslerinin bir dönem cirit attığı o geniş alana, o dönemde de çözüm bulunamamış...
Gerçekten tarla...
Şimdi parkın içine kalan ana cadde ise o yıllarda vızır vızır işliyor. Caddenin sonuna doğru görünen çok katlı bina inşaatı ise, bugünkü Akbank binası...
Fotoğrafın çekildiği Varyant'tan bakıldığında, Konak Camii ve Saat Kulesi, zar zor seçiliyor.
***
Aynı alandan, aynı bakışla çekilen fotoğrafta ise bugünün Konak Meydanı var. Çok yüksek olmayan, şekilsiz binalarla çevrili meydan, dev bir parkın çevresinde kurulmuş gibi...
Konak, geçmişte de, bugün de İzmir'in gözbebeği... Kentin ana damarı, merkezi, can suyu...
Ama hiçbir çekiciliği yok.
Şehri yönetenler, İzmir'in bu şekilde gelişmesine öncülük etmiş... Plan, program böyle yapılmış.
***
Biz de şimdi şöyle yapalım; o eski fotoğrafı, farklı bir bakışla inceleyelim.
O opera binasının tamamlandığını, tam da denizin kıyısında kurulu o heyhula belediye binasının olmadığı, bitişik nizam o şekilsiz SSK binaları yerine, sanat parklarının çevreyi süslediği, modern cam binaların körfeze baktığı, şimdi binaların arasında sıkışıp kalan Kemeraltı'nın daha çok öne çıktığı, parkın denize indiği, kentin ulaşımının alt geçitlerle sağlandığı, metro ve tramvayın aktif olduğu bir meydan...
Bence daha farklı olurdu; insanlar daha özgür hareket eder, kent bugünkünden daha çağdaş görünümüyle, dünya şehirleri arasına girerdi.
Hiç kuşkunuz olmasın.
İzmir hem konumu, hem de toplumsal bilinç gücüyle, böyle bir onuru hak ediyor.
Yeter ki, bizler, kente bakışımızı başkalarının insafına ve zevkine göre değil, özgür irademize göre yapalım.
***
Peki İzmir'in bu görünümü değişir mi?
Bilmem, ben sadece o eski fotoğrafı görünce, farklı düşünmek istedim ve bunu sizlerle paylaştım.
Belki şimdi bu düşünce ütopya... Ya gelecekte, neden olmasın?
İzmir hepimizin...
Hız kesici tümsekler hödüklere karşı gerekli!
Büyük şehirlerin derdi çok. Yaşam biçiminden trafik akışına; gerginliğinden kuru kalabalığına, uyulması gereken birçok kuralı olan, insan hayatının korunmasını amaç edinen toplumsal bilinci sağlıklı işlemesi gereken büyük metropoller...
Hatta bazen "Şans eseri yaşıyoruz" dedirten bir cehennem...
Bu yüzden, hayata bakışımız hep tedirgin, hep kuralcı...
Mimar Emin İpek de gördüğü ölümüne bir yanlışı da dikkat çekmek istemiş bana gönderdiği mailde... Ben de, dikkat çekmek adına noktasına dokunmadan yetkililere aktarıyorum.
***
"Yeni öğretim yılının başlamasından bu yana çok da uzun bir süre geçmemiş olmasına rağmen, üç öğrenci Buca Fen Lisesi önünde trafik kazasına uğradılar. Bunlardan biri 12 sınıf öğrencisi bir kız, bacağı çok kötü kırıldı, ameliyata alındı ve bu öğretim yılı sonunda girmesi gereken üniversite sınavlarına layıkıyla hazırlanması da riske girdi. Okul önlerinde bu tür kazaları önlemek için alınan önlemlerin başında, hız kesici tümsekler gelir. Hem geliş hem de gidiş yönünde, okula belli bir mesafe kala, bu hız kesici tümseklerden konur ki, sürücüler ister istemez hızını düşürsün.
Ne var ki, bütün okul önlerindeki yollarda hız kesici tümsekler varken, Buca Fen Lisesi önündeki Kıbrıs Caddesi'nde hız kesici tümsekler yok.
***
Okul müdürünün söylediğine göre, bir zamanlar varmış, sonra birileri kaldırmış.
Bu birileri kimse, şu ana kadar kazaya kurban gitmiş ve bundan sonra da kazaya uğrayacak öğrencilerin vebalini ve vicdani sorumluluklarını da üzerlerinde taşımaktadır.
Buca Fen Lisesi önünde kaza ihtimalini artıran bir neden de, okulun yol cephesindeki kaldırım genişliğinin darlığıdır. Üstelik bu kaldırımda, yer yer otobüs durağı, ağaç ve reklam panoları vardır ki, yola inmek zorunda kalmadan kaldırımda yürümek mümkün değildir.
Bu görev Buca Belediyesi'ne mi düşer, okulun kendisi mi yapmalı, sit kapsamında mıdır bilmiyorum ama, okulun yol cephesindeki duvarı hiç olmazsa bir metre kadar geri çekilirse, yola konacak olan hız kesici tümseklere ek olarak, kazaları önlemeye yönelik bir önlem daha alınmış olur.
Daha fazla öğrencinin canı yanmadan, ilgililerin, Kıbrıs Caddesi'nde gerekli yerlere hız kesici tümsekleri çok hızlı bir şekilde yapmaları ve mümkünse kaldırım genişliğini de arttırmaları yapacakları en hayırlı iş olacaktır."
***
Bu sözlere benim de bir eklemem olacak. Evet, okul önlerinde yapılan tümseklere bazı zihni sinirler, itiraz ediyor, kaldırtıyor.
Oysa yollarda, ralli gibi araç kullanan, insan hayatını hiç sayan, okul önlerinde yavaşlama gereği bile duymayan züppeleri ancak bu tümsekler durduruyor.
Zira trafikte insan hayatını hiç sayan hödüklere verilecek en büyük ceza, önüne engel çıkarmaktır.
Çocuklarımızın sağlıklı yaşaması adına...
GÜNÜN SÖZÜ
Yaşamak direnmek, sevmek güvenmektir. Şunu unutma, insan çoğu zaman dünyanın hakimi, bazen de küçük bir kalbin esiridir.
Mevlana