ŞEBNEM BURSALI
En başta söyleyeyim; bu yazı Yeni Asır'dan tarihi bir çağrıdır. Vandallar, yardakçılar ve bölücülerdir asıl muhatabı..
Tarihi bir çağrı yapıyoruz dedik...
Hatırlayalım, daha iki, üç hafta önce 2 emniyet görevlimiz şehit oldu, 31 kişi öldü, 125 polis ve 5 Jandarma erimizin de içinde olduğu 351 kişi yaralandı..
212 okul binası.. 67 emniyet binası.. 25 kaymakamlık.. 28 siyasi parti binası.. Çocuk yuvaları.. Kızılay kan merkezleri.. 780 belediye binası..
Toplamda bin 113 kamu binası yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi.
Yetmedi..
Belediye otobüsleri.. Ambulanslar.. Polis araçlarının içinde olduğu bin 177 araç kullanılamaz hale getirildi..
Tüm bu cinayet ve talan 6-7 Ekim'de, Kobani bahane edilerek 35 ilde çıkarılan olaylarda yaşandı. Terör örgütü, sınırlarımızın dışındaki olayları bahane edip bu rezaleti gerçekleştirdi. Şimdi de çıkmış, 1 Kasım yani bugün için yine ayaklanma çağrısı yapıyor, kabul edilemez bir ihanettir bu.
Sınırlarımızın dışındaki bir olayı bahane edip iç savaş provası yapmaya kalkan bu densizlerin yine bir eylem çağrısı yapmasına devletiyle, halkıyla eminim sert bir yanıt verilecektir.
Ama şunu da kimse unutmasın...
Hükümet, çözüm sürecinden asla vazgeçmeyecek...
Süreci, Kürt halkıyla beraber yürütecek..
Demokratikleşmede bir dirhem geri adım atılmayacak..
Demokrasiden de vatandan da vazgeçilemez!
ÖZGÜRLÜK ADASI OLARAK YAŞAMAK VARKEN....
Ortadoğu'da bir huzur adası olan ülkemizde, birlik-beraberlik ve huzurumuza hançer sokmak isteyenleri biliyoruz..
Özellikle de TC vatandaşlık numarası taşıyanların ihanet içinde olmalarını kabullenemeyiz..
Biz ki, Ege'ye şehitlerimizin onlarca cenazelerinin geldiği, kızgınlıklarımızın zirve yaptığı günlerde, yıllarda bile etnik nefret ve düşmanlık yapılmasına izin vermedik..
Demokrasimizin, vatanımızın, milletimizin, bayrağımızın, birlik ve bütünlüğümüzün kıymetini hep bildik.
Biz; sokaktaki insanımızın güvenle gezdiği, çocuklarımızın güvenle okula gittiği, 77 milyonun yüzündeki gülümsemenin eksik olmadığı ve televizyon haberlerinin evlerimizde bir kabus olmadığı günler ve ülke istiyoruz.
O nedenle...
Huzurumuzu ve ağız tadımızı bozmaya yönelik girişimleri reddediyoruz.
Özgürlüklerimizin sorumluluk duygusuyla yaşanmasını istiyoruz.
Şairin dediği gibi, "Vatanın gözyaşlarının dinmesini" istiyoruz.
Bunca acıdan sonra hakkımız değil mi bu?