Harita üzerinden baktığınızda kalkan balığına benziyor. Ama, haritayı ters çevirin aslında bir kalp, bir yürek resmi görüyorsunuz. Bu koca yüreğin içinde de; milyonlarca koca yürekli insanlar var. M.Ö. 7500 yılına kadar giden 30'a yakın uygarlığa evsahipliği yapmış, medeniyetin beşiğinden sözediyoruz. Çok değil, bundan yarım asır öncesine kadar da İstanbul ve Bursa'dan sonra 3. sanayi şehri aslında. Ama, bugün adı ne yazık ki; terörle anılıyor. Azılı teröristlerin en fazla yüklendikleri, bir kara bulut gibi üzerine çöktüğü Diyarbakır'da idim Cuma günü. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, AK Parti'nin 16 kadın milletvekili, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Lütfiye Selva Çam başkanlığındaki AK Parti Kadın Kolları yönetimi ile birlikte Diyarbakır'da ve Sur'da terör sonrasında kadın gözüyle gözlemde bulunmak üzere dolu dolu bir 12 saat geçirdik. İzmir'den gelen tek kadın gazeteci olarak, Ankara ve İstanbul'dan gelen 8 kadın gazeteci-yazar arkadaşımla birlikte duygularımızın çok karıştığı bir gezi oldu. Türkiye'nin en batısından neredeyse en doğusuna en uzun mesafeden benimle birlikte Genel Merkez Kadın Kolları yönetiminde başarıyla İzmir'i temsil eden Gerçek Tekin de memleketi olması dolayısıyla bizlere muhteşem bir evsahipliği yaptı..
EVLADINI KAYBETMİŞ AMA UMUDUNU KAYBETMEMİŞ ANALAR
Ben bugün sizlere 12 saatlik Diyarbakır'ı anlatırken, hepinizi oraya götürmekle kalmayıp, umutsuz olmamak için neden bu kadar çok sebebimiz var onu da anlatmaya çalışacağım. Her şeyden önce AK Parti Kadın Kolları'nı kutluyorum. Tek taraflı, çarpıtılarak ve ajite edilerek sosyal medya üzerinden tek bir kanaldan sunulan mesaj ve haberlerin doğru olmadığını, kadın gözüyle bizler üzerinden aktarmamıza fırsat tanıdıkları için kutluyorum. Sare Hanım'ı barış sürecinde kadın duyarlılığının altını bu denli kalın çizme noktasında son derece kararlı ve hevesli gördüğüm için kutluyorum. Ve; bir kutlamam da önce Diyarbakır'daki (Sur, Cizre ve diğer terörle yorulan ama yılmayan) büyük-küçük erkeklere. Terör örgütünün her tür provokasyonuna rağmen devlete ve millete güvendikleri, kendilerinin ve ailelerinin canları- malları-namusları alçak teröristler tarafından bu denli tehdit altındayken bile barıştan vazgeçmedikleri için kutluyorum onları. Ama; 12 saatlik izlenimlerimde en büyük kutlamayı devleti orada canıyla temsil eden asker-polis ve diğer kamu görevlileri ile Diyarbakır'ın belki evladını kaybetmiş ama asla umudunu kaybetmemiş kadınlarına gönderiyorum.
ROKETATARLA PSİKOLOJİK HARP
Sur'daki evleri teröristler tarafından yıkıldığı, eşyaları yakıldığı için Diyarbakır'a göç etmek zorunda kalan aileler bizleri evlerinde konuk ettiler. Güvenlik gerekçesiyle ne resimlerini çekebildik ne de isimlerini yazamıyoruz ama; ağızlarından çıkan her kelime öyle kıymetli ki; yüzlerce resim binlerce isim bu kıymeti karşılamaya yetmez. İsmine X Anne diyelim ona, yaşı daha 35 ama en büyüğü 19 yaşında 4 çocuğu var. 19'undaki evladını PKK dağa kaçırmış. Aynı evde yaşadığı diğer ailenin Y annesi, aynı yaştaki oğlunu PKK kaçırmasın diye olaylar tam başlamadan evvel Ankara'daki yakınlarına göndermiş ve kendi deyimiyle 'Ateşten kurtarmış.' Şimdi onun da yanında 3 küçük çocuğuyla kocası var ve Ankara'daki oğlunu da artık yanına getirmeye hazırlanıyor. Arada söze kocaları da giriyor: 'Kahvede otururken omzunda roketle yüzü maskeli PKK'lılar girip bize görünüyor sonra çıkıyorlardı. Bunu mutat aralıklarla yapıyor, psikolojimizi bozuyorlardı. Seçimde oyunuzu kime verdiniz diye sorup, HDP'ye vermemiz için baskı yaptılar. Geceleri hendekler kazdılar. Çıkan kumu temizlemeyi bize bıraktılar.'
DEVLETE TAM GÜVEN
Bunu dedikten sonra öyle bir söz ettiler ki; benim için zaten anlamlı olan o cümle ilk kez anlamını bu kadar pekiştirdi: '2 yıl kan dökülmedi. Evlatlarımız ölmedi. 100 gündür bize yine kan kusturuyor teröristler. Ama şimdi devletimiz geldi yine bizi kurtardı. Biz devletimize sonuna kadar güveniyoruz...'
HALK HDP'DEN ARTIK KOPTU
8 Mart'ta HDP'li eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş'ın ve Figen Yüksekdağ'ın yaptığı çağrıya sadece 30 kadının katılmasının; bölge halkının terörün Meclis'teki sözcüsü konumunda olan bu partiye ve PKK'ya olan desteğinin ne kadar azaldığının en güzel göstergesi olduğunun altını çiziyorlar. Çok değil, birkaç ay öncesine kadar böylesine bir çağrıda onbinlerce insanın gelmesi son derece doğal iken, bugün artık 50 kişiyi bile bulmamasının anlamı çok büyük onlar için... Hatta diyorlar ki; bugün seçim olsa, HDP sandıkta çok ama çok büyük hezimet yaşayacak. Terörden, teröristten artık çok yorulan ve gözle görülenin yanında görülmeyen de, hesaplanamayan onca kayıp veren bu insanlar sadece BARIŞ istiyor. Evlatları ölmesin. İşimiz, aşımız olsun. Çocukları okula gitsin istiyorlar. Çalışma ve İş Kurumu üzerinden hükümetin, her evden bir kişiyi istihdam etme politikası çok değerli bu insanların nezdinde. Ve, ayni ve nakdi hükümetin yaptığı yardımlar da öyle. Ama burada hemen araya girip söylemeliyim ki; sadece devletten beklemeden Türkiye'nin her yerinden kampanyalar düzenlenmesi gerekiyor.
FENERBAHÇE TESİS AÇIYOR
Terör en çok çocukları etkiliyor. O yüzden onlar için yapılacak herşey çok kıymetli. Keyifle anlatıyorlar. Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi için 45 Sur'lu çocuğun yine Diyarbakır'lı olan Aziz Yıldırım'ın davetiyle İstanbul'a gelmesi, maçı izlemeleri ve futbolcuların onlarla yakından ilgilenip aralarında o anda 30 bin TL toplayarak giysi ve oyuncak alınmasını sağlamaları herşeye bedel onlar için. Şimdi FB Kulübünün bir hazırlığı daha var ve bu belki de daha anlamlı ve daha kalıcı olarak. Kulüp, Diyarbakır'a bir Futbol okulu ve tesisi açmaya hazırlanıyor. Ve, çocuklar kadar anneleri ve babaları da hevesle heyecanla bekliyorlar bu tesisleri. Aslında buradan Beşiktaş ve Galatasaray Kulüplerine de çağrıda bulunmanın ve onlara da buraya tesis açmaları için harekete geçmelerini söylemenin tam zamanı...
BAĞLAR'IN NURDAN ABLASI
Kadın gözüyle Sur'u ve Diyarbakır'ı anlamaya çalışırken gözlerim kadar ruhumu ve kalbimi de aydınlatan bir kadın ile karşılaştım. Diyarbakır'ın Nurdan Abla'sı. İncecik bedenine, küçücük yüzüne rağmen kocaman gülüşü aydınlattı bu buğulu halimizi Nurdan Abla'nın. Bir buçuk yıl önce Foça'dan gelmiş Nurdan Özdemir ve Bağlar'ın Asayiş Şube Amiri olarak uyuşturucudan fuhuşa ve asayişe kadar her kötülükle o harika pozitifliğiyle mücadele ediyor. Bağlar Emniyet Müdürü Oğuz Yasan ve tüm ekiple birlikte hepsi birer kahraman olan emniyetçilerin de Nurdan ablası, 3 çocuğunu ve kocasını Foça'da bırakmış, günde 2 saatten fazla uyumadan görevinin başında sürekli. Nasıl dayanıyorsunuz diye soruyorum; 'Mesleğime ve insanlara aşığım' diyor. Diyarbakır'ın Nurdan Ablası bizim aracılığımızla evlatlarına, kocasına ve İzmir'e, Ege'ye güzel yüreğiyle selamını yolluyor. Bana boynundan çıkarıp hediye ettiği yeşil poşuyu boynuma takarken, bu koca yürekli harika kadına tüm kalbimle sarılıp öpmeden duramıyorum. Ege'de görev yapmış 2 başarılı mülki amir bugün Diyarbakır'ın emniyetini ve devletini temsil ediyor. Muğla Valiliği de yapan Hüseyin Aksoy'u vali olarak, Aydın Emniyet Müdürlüğü'nden 6 ay önce Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne atanan Adnan Taşdan'ı da, bu en zor dönemde üstlendikleri görevlerde herşeye rağmen moral ve motivasyon konusunda eksiksiz gördüm.
HDP'Lİ BELEDİYEDEN HİZMET YOK
Bir şehir merkezi düşünün.. Harita üzerinde tersten bakarsan kalbe benziyor ama onun kalbine teröristler girmiş. Hendekler kazmış, evlatları kaçırmış, genç-yaşlı-çocuk demeden günahsız insanları öldürmüş. Yakıp yıkma konusunda ne cami tanımışlar ne okul ne hastane. Ellerinde otomatik silahlar, omuzlarında roketatarlarla sokaklarda, kahve içlerinde psikolojik harbe devam etmişler. Kurşunlanmamış ev, acı düşmemiş aile bırakmamışlar. Terör örgütünün ve teröristlerin Meclis'te sözcülüğünü yapan partinin temsilcisi olan Büyükşehir Belediyesi de adeta halka zulmediyor. Her köşebaşı çöp yığını içinde. Esnaf ve halk kendi çöpünü kendi temizliyor. Ve belediye hizmeti dışında herşeyi yaptığını herkes biliyor, herkes söylüyor.
ANALARIN GÖZYAŞINI SİLMEK BOYNUMUZUN BORCU
İşte böyle bir şehirde, terör yorgunu insanlarla geçirdiğimiz 12 saatte tabii ki buruldum. Ama; hükümetin ve devletin artık teröre ve teröriste geçit vermediği bu ilde, yaraların en hızlı şekilde sarılmaya başlandığını, sadece devletle değil, halkla el ele bu rehabilitasyonun yapıldığını yerinde görmek ve gözlemlemek, 23 yıllık gazetecilik yaşamımın en anlamlı tanıklığıydı belki. Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Hanım, Sur başta olmak üzere bölgede yapılacak yenileme ve onarma çalışmalarını anlatırken, verdiği rakamlar, bu sürecin en hızlı şekilde yapılacağıyla ilgili hükümetin kararlılığı konusunda umudumu daha da yeşertti.
Sare Hanım ve AK Partili kadın vekiller ve kadın üyelerin Kadın Gözüyle Sur ve Diyarbakır'ı yerinde tespitinin, bugünden itibaren Ankara merkezli izlenecek politikalarda çok daha olumlu katkı yapacağına inanıyorum. Ben, kadın gözüyle Diyarbakır'ı anlatırken; terörün gölgesinde yorulan annelerin önünde bir kez daha saygıyla, hürmetle eğilmek istiyorum. Terör örgütünün, her evden 1 ölü politikasına rağmen, acıların en büyüğünü yaşayan, evlatlarını kaybettiği halde umudunu hiç kaybetmeyen bu anneler için ne yapsak az. Çocukları dağa kaçırılan ve henüz daha kurtarılamayan anneler de aslında PKK'nın elinde rehin sayılmaz mı? Zaten bundan dolayı PKK'ya karşı duruyorlar. İşte o yüzden; hükümetin ve devletin bu anneler için yaptıkları ve yapacaklarına sonsuz destek vermek bizim herşeyden önce insanlık görevimiz. Sadece devletten beklemeyip bizim de yapacağımız çok şey var. Her çocuğun yeri, yaşı kaç olursa olsun anasının kucağıdır. Nerede yaşıyor olursa olsun tüm analar, istedikleri zaman evlatlarını kucaklayabilsinler diye, her çocuk anasının kokusunu duyabilsin diye o anaların gözlerinin yaşını silmek hepimizin boynunun borcudur...