Hz. Peygamber, Medine'ye hicret edince on altı ay Kudüs'e doğru namaz kıldı. Fakat Kâbe'nin kıble olmasını çok arzu ediyordu. Ve namaz kılarken, dualarla beklediği vahiy geldi... "Artık yüzünü Mescid-i Haram'a (Kâbe'ye) doğru çevir."
Asr-ı Saadet döneminde Müslümanların ilk kıblesi, Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa idi. Ancak Müslümanların namazda Kudüs'e doğru yönelmeleri Yahudilerin ileri geri konuşmalarına sebep oluyordu. "Mademki Müslümanlar namaz kılarken bizim kıblemize dönüyorlar, demek ki kıblemiz haktır, kıblemiz hak olunca dinimiz de haktır. Öyleyse bizim dinimize neden dönmüyorlar?" diye dedikodu çıkarıyorlardı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bu konuşmaları duyup üzülüyor ve Kabe'ye doğru dönülmesini arzu ediyordu. İbn Sa'd bu hususta İbn Abbas'tan gelen şöyle bir rivayeti nakleder: "Hz. Peygamber, Medine'ye hicret edince on altı ay Kudüs'e doğru namaz kıldı. Fakat Kâbe'nin kıble olmasını çok arzu ediyordu. Cebrail (a.s.)'e şöyle dedi: "Ya Cebrail, istiyor ve arzu ediyorum ki Allah benim yüzümü Yahudilerin kıblesinden çevirsin." Hz. Peygamber'in bu arzusuna Cebrail (a.s.) şöyle cevap verdi: "Ben sadece bir kulum. Sen Rabbine dua et ve ondan iste." Rasûlullah (s.a.v.) da yine Kudüs'e doğru namaza durdu ve başını semaya kaldırdı. Namazı henüz bitirmemişti ki şu ayet-i kerime nazil oldu: "(Ey Rasulüm, vahyin gelmesi için) yüzünün göğe doğru aranıp durduğunu görüyoruz. Bunun için seni razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid- i Haram'a (Kâbe'ye) doğru çevir. Ne şekilde olursanız olun, yine yüzlerinizi Kâbe tarafına döndürünüz." (Bakara, 144) Bu ayet gelir gelmez Peygamberimiz namazın içinde olduğu halde yüzünü Kâbe'ye doğru çevirdi.
HZ. ÖMER DEĞİŞTİRDİ
Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in İsrâ hadisesi gerçekleştiğinde, İslam fetihleri devri başladı. Bu hadisede Kâbe ve Mescid- i Aksa'nın aralarında manevi olarak bağlantı kuruldu. İslam Ordusu, Ubeyde Bin Cerrah önderliğinde şehri kuşattı. Patrik Safronyus şehrin anahtarını Hz. Ömer'in kendisine vermek istedi ve Hz. Ömer şehre geldi. Maddi olarak bağlantı Hz. Ömer (r.a)'ın şehre gelmesiyle gerçekleşti (636). Şehri aldıktan sonra bir emaname (güven fermanı) yazıldı ve Hz. Ömer (r.a) şehrin ismini İlya'dan Kudüs'e çevirdi. Kudüs, M.S. 638 yılında II. İslam Halifesi Ömer bin el-Hattab tarafından fethedildiğinde Bizans hakimiyeti altındaydı. Müslümanlara Suriye ve Filistin kapılarını açan Ecnâdeyn (634) zaferinin ardından Bizans'a ait birçok şehir fethedilmiş, Suriye Yermük (636) zaferiyle Bizans'ın elinden alınmış ve sıra Filistin'in bütünüyle fethine gelmişti. Yermük savaşından sonra Filistin bölgesindeki işlerinin başına dönen Amr bin As (r.a.), şehrin etrafındaki kasaba ve şehirleri fethettikten sonra Kudüs şehrini kuşattı. Bizanslılar şehri savunmaya çalıştı. Kuzey Suriye'nin fethi ile uğraşan Ebu Ubeyde'nin Kudüs'e doğru gelmeye başladığını duyan Hıristiyanlar barış isteğinde bulundu. Ayrıca şehri teslim etmek için halife Hz. Ömer'in (r.a.) bizzat gelip almasını şart koştular. Ebu Ubeyde durumu Hazreti Ömer'e bildirdi. Kudüs'ün tesliminin kendisinin oraya gitmesine bağlı olduğunu öğrenen Hz. Ömer ashabın ileri gelenlerini toplayarak onlarla bu konuyu istişare etti. Hz. Ali ile Hz. Ömer, Halife'nin Kudüs'e gitmesinin yararlı olacağı görüşünü savundular. Hz. Ömer, Hz. Ali'yi hilafet görevine vekil bırakarak Hicri 16 Recep'de Medine'den çıkıp Kudüs'e doğru yola koyuldu. Kudüs'ü teslim olmak üzere son derece mütevazı şekilde, bir at sırtında ona refakat eden birkaç Muhacir ve Ensar'dan oluşan küçücük bir kafile ile yola çıktı. Medine'den çıkıp Suriye ve Filistin'e gideceği duyulan halifeyi görmek için, halk yollara döküldü. İslam'ı en ince teferruatına kadar bütün detayları ile kavramış ve içine sindirmiş olan Hz. Ömer tevazunun zirvesinde idi. Yol arkadaşı ile bineğini değiştirerek kâh atlı, kâh yaya gidiyordu. Suriye'ye ulaştığında Câbiye denen yerde Halid bin Velid ve Yediz bin Ebu Süfyan gibi ileri gelen kumandanlar onu karşıladılar.
HZ. BİLAL'İN AĞLATAN EZANI
Hz. Ömer ilk önce Mescid-i Aksa'yı ziyaret edip Hazreti Davud'un mihrabına vardı. Kuran-ı Kerim okuyup ve huşu ile secdeye kapandı. Daha sonra da Hıristiyanların kilisesini ziyaret etti. Onun Kudüs'e gelmesi üzerine burada toplanan kumandanlara gerekli olan nasihat ve emirleri verdi. Hz. Ömer, Kudüs'te geçirdiği günlerin birinde Peygamberimizin müezzini Hz. Bilal-i Habeşi'yi (r.a.) çağırarak ezan okumasını ve Müslümanları namaza çağırmasını rica etti. Bilali Habeşi (r.a.) Rasulullah'ın (s.a.v.) vefatından sonra hiç ezan okumadığını ve okumamaya karar verdiğini fakat Halife'nin hatırı ve Kudüs'ün fethi için bir defaya mahsus olarak bu emri yerine getireceğini söyledi. Hz. Bilal'in sesinin gökyüzünü çınlattığını duyanlar Rasulullah döneminin birden gözlerinin önünde canlandığını hissettiler ve birçoğu gözyaşlarını tutamadı. Hz. Ömer'de uzun müddet hıçkıra hıçkıra ağladı. Müslümanlardan Kudüs'ü sulh yoluyla ilk fetheden kişi Hz. Ömer (r.a.) oldu.
İKİNCİ FATİH EYYUBİ
Hz. Ömer (r.a) devrinden sonra Emeviler şehri kontrol altına aldı. 661 ile 750 yılları arasında hüküm sürdüler. Abbasiler 750 ile 878 yılları arasında Kudüs şehrine hakim oldu. 1071 tarihinde Selçuklular şehre hakim oldu. Daha sonra Fatimilerle yaptıkları çatışmalardan dolayı Haçlılar 88 yıl Kudüs'ü işgal etti. Toloni, İhsidi ve Fatimiler (Mısırlılar) zamanında Kudüs ve Filistin Mısır'a tabi oldu. 1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü Hittin Savaşı'nda Haçlıların elinden geri aldı. Kudüs halkına en iyi şekilde muamele yaptı. Kübbetü's Sahra'nın üstündeki haç işaretini kaldırttı. Şehrin yenilenmesine çok önem verdi. Mescid-i Aksa'ya Nureddin Zenki'nin hazırladığı minberi hediye etti. Bu minberin işlemesi İslam şaheserlerindendir.
Selahaddin Eyyübi'nin vefatından sonra Fransızlar Kral Federik zamanında Kudüs'ü tekrar ele geçirdi. İngilizlerin elinde 11 yıl boyunca kaldı. 1244 yılında Salih Kral Necmettin Eyyüp tarafından tekrar Müslümanlar tarafından geri alındı. 1243 ile 1244 yılları arasında Moğollar saldırıda bulundular ve şehri aldılar. Memluküler 1259 yılında Ayn Calut savaşında Seyfeddin Kutz ve Zahir Bibars önderliğinde Moğolları yendiler. 1517 yılına kadar Filistin Kudüs dahil Mısır ve Şam'a hakim olan Memluklerin hakimiyetinde kaldı.
NEREDE 21. YÜZYILIN SELAHADDİN EYYUBİ'Sİ
Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni Ercan Demir'in Kudüs izlenimleri ile devam edelim: Ümmetin paramparça olduğu bir dönemde, tüm Müslümanlar için umut olmuş isimdir Selahaddin Eyyübi. Aradan geçen 830 yılın ardından Kudüs'te bugün yine her bina, her canlı ve her Müslüman böyle bir kurtarıcı bekliyor. Arzın Kapısı Kudüs'ün Hristiyanların hakimiyetinde olduğu işgal yıllarında Mabed Tepesi putperestleştirildi. Adeta çöplük haline geldi. Bütün bunlara rağmen, Kudüs manevi varlığını korudu. Nitekim tarihler M.S. 620'li yılları gösterdiğinde, yani Hicret'ten 16 ay önce İsra Suresi'nde anlatıldığı üzere, Hz. Muhammed (S.A.V) Burak isimli binekle Mekke'den Kudüs'e geldi, Mescid- i Aksa üzerindeki mübarek kayanın üzerinden huruç etti ve o büyük Miraç hadisesi yaşandı. Hem Müslümanların ilk kıblesi olması hem de Mirac hadisesi, Kudüs'ün Müslümanların gönlünde silinmez ve vazgeçilmez bir yer olmasına yol açtı.
EFSANE KOMUTAN
1187 yılına gidip Kudüs'ün Müslümanlar tarafından alınmasından ve efsane komutan Selahaddin Eyyübi'den söz edelim. Eyyübi Devleti'nin kurucusu Selahaddin Eyyübi; dağınık bulunan, kendi aralarındaki çekişmelerle zayıflayan, bir türlü birlik olamayan Müslümanları birleştirip Kudüs'ü Hristiyanlardan geri alan komutan. Mehmet Akif Ersoy'un, "Sen ki, son ehli salihin kırarak savletini Şarkın en sevgili Sultanı Selahaddin'i" diyerek övdüğü büyük komutan. Ümmetin paramparça olduğu bir dönemde, emperyalistlerin çizmesi altında ezilen, ihtilaflardan, ırkçılıkta, ihanetlerden usanmış tüm Müslümanlar için umut olmuş isimdir Selahattin Eyyübi. Kudüs'ün fethine kadar hep çadırda kalan, yemeyiiçmeyi unutan, gülmeyi kendine haram eden abide bir yönetici Selahattin Eyyübi.
HARP MEYDANI
Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin'in Sultanı Selahaddin Eyyübi, Mısır'daki şii Fatimi Halifeliği'ne son vererek Sünniliğe döndüren isim.
Bütün hayatı harp meydanlarında geçen, Ortadoğu'da Haçlıların belini kıran, asla eski gücüne kavuşamayacak hale getiren, Türk ve Arapları birleştiren komutan, Avrupalıların hafızasında bugün canlılığını koruyor. Kudüs'te bugün huzur yok. Planlar sinsi ve acımasız.Geçmişte zulüm görenler, kıyıma uğrayanlar bugün yaşadıklarını Filistinlilere yaşatıyorlar. Kudüs günümüzün barışa en çok hasret duyulan, dostluğa en muhtaç şehri olarak 21. yüzyılın Selahaddin Eyyübi'sini bekliyor.
TOLGA TEKİN