1918'de kurulan ve tarihte Türklerin kurduğu ilk cumhuriyet olan Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade'ye atfedilen bir sözdür yazımın başlığını teşkil eden cümle:
"Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez."
Gerçi Azerbaycan aydınları arasında sembol değeri olan bu sözün ilk olarak Azerbaycan'ın istiklal şairi Ahmet Cevat tarafından bir şiirinde kullanıldığı söylenir ama, kim söylemiş olursa olsun, Oğuz neslinden gelen Anadolu Türkleri ve yine Oğuz neslinden gelen Azeri Türkleri için ruh coşkusu yaratan bir vatanseverliği ve bağımsızlık aşkını ifade eder. Belki de bayrağa bu kadar yüksek bir değer atfettikleri için iki devletin bayrağı da çok anlamlıdır.
Türk bayrağı hilal ile İslam'ı, yıldız ile Türklüğü ve al rengiyle vatan için dökülen kanları sembolize etmiştir. Azeri bayrağı ise, yeşil rengi ile İslam'ı, kırmızı rengi ile bağımsızlığı ve mavi rengi ile Türklüğü temsil eder. Ve iki devletin Türk soylu vatandaşları hangi görüşte olursa olsunlar, birbirinin bayraklarını gördükleri vakit hoşnut olur ve içlerinde bir kardeşlik duygusu taşıdıklarının farkına varırlar.
***
Ancak, ne yazık ki bir süredir garip bir şekilde iki ülke arasında bayrak üzerinden bir tartışma yürütülmekte. Daha doğrusu Azerbaycan yöneticilerinin kafasının arkasındaki düşünce ne ise, Türk bayrağına yönelik bazı tasarruflarda bulunmaktalar. Önce Türk şehitliğindeki bayrakları indirdiler, ardından Diyanet İşleri temsilciliğindeki bayrakları. Üstelik bu anlaşılmaz tutumlarını hem Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları sonrasında hem de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun her bir kelimesi çok şey söyleyen açıklamalarının sonrasında sürdürdüler. Başbakan, "Azeri toprağını toprağımız, Azeri bayrağını bayrağımız biliriz" dedi.
Bakan Davutoğlu ise, "O bayrak Azeri halkının onuruna emanet edilmiştir" sözünü sarf etmiştir ki, bu söz taşa söylense eritir. Taşa söylense eritir ama Azeriler'de "tık" yok. Yaptıkları, şimdilik isimlendirmekten imtina ettiğimiz eylemi sürdürüyorlar. Davutoğlu Azerbaycan'a gitti, bakalım neler olacak, ne değişecek.
***
Ben bu tatsız ve can sıkıcı tartışmayı burada keseyim ve o indirilen bayrakların altında yatan şehitlerin orada, Anadolu topraklarından uzakta ne aradığını anlatayım: 1918 yılında Azerbaycan'ın başkenti Bakü Ermeniler tarafından işgal edilir. Halil Paşa komutasındaki Türk ordusu gelir ve Bakü'yü Ermeniler'den kurtarır.
Azerbaycan'ın hür ve bağımsız bir devlet olarak kendi ayakları üstünde durabilmesi uğruna, 1130 Mehmetçik canını vermiş ve şehit olmuştur. İşte İlham Aliyev yönetiminin kaldırdığı Türk bayrakları o şehitlerin başucunda dalgalanan bayraklardır. Yazımı, Azeriler'in yakınlarda vefat eden büyük şiir ustası Bahtiyar Vahapzade'nin bir şiiri ile bitireyim. Ama önce bu şiirle ilgili sarf ettiği cümleyi okuyalım:
"Bugün hemin mazarın etrafında bizim ayaklarımızı bastığımız o toprak da, o şehirde, Türk askerlerine borçludur. Bunu, bu şiirimle milletime telkin etmek istemişim" diyor Azeri şair Vahapzade.
Yolun kenarında tenha bir mezar
Üstünde ne adı ne soyadı var
Yolcu arabayı durdur bu yerde
Bir sor kimdir tenha kabirde
O bir Türk askeri kahraman metin
O, öz kardeşine yardıma geldi
Kurşuna dizilen milletimizin
Haklı savaşına yardıma geldi
Uzaktan ses verip sesine geldi
O dönmedi ülkesine
Düşman sağlarını o soldan sağa
Biçti dostlarıyla cepheyi yardı
Toprağın yolunda düştü toprağa
Senin toprağın sana gaytardı
Kendi koruduğu hem can verdiği
Yolun kenarında defnedildi o
Uğrunda canını kurban verdiği
Toprağı kendine vatan bildi o
Yolcu, arabayı bu yerde eğle
O mezar önünde sen tazim eyle
El aç, dua eyle onun ruhuna
Ayak bastığın yer borçludur ona