Son dönemde CHP'yi, daha doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu'nu izleyenler bazı arayışların, bazı yeni yönelişlerin içerisinde oldukları kanaatine varabilir. CHP yönetimin yaptığı son iki kurultay bence, Kılıçdaroğlu'nun muhaliflerini tasfiyesi bakımından değil, kurultayda dile getirdiği yeni fikirler açısından önemlidir. Nedir o yeni fikirler? Bir kere CHP'nin ezeli sorunu olan dindarlarla arasındaki mesafeye müdahale etti Kılıçdaroğlu. Başörtüyle ilgili söyledikleri yeni bir tutumdur ve özünde esaslı bir değişim iradesini yansıtıyor. Aynı şekilde kuvvetli demokrasi vurgusu, ulusalcı CHP formatından sosyal demokrat CHP formatına geçişin habercisi gibi görünüyor. Aslında bu değişimin ipuçlarının arkasında Kılıçdaroğlu'nun kendini korumaya dönük çok zekice bir siyaset de yatıyor. CHP gibi her şeye rağmen hala alternatif olma şansı olan bir parti, eğer dindarlara el uzatıyorsa, demokrasi söylemiyle en açık bir şekilde kamuoyuna angaje oluyorsa, bu CHP'nin geri dönülmez bir yola ve yöne girdiğini gösterir ki, bunun anlamı ufukta Kılıçdaroğlu'nun yöneteceği bir CHP var demektir.
***
Benim izleyebildiğim kadarıyla Kılıçdaroğlu, cesur kararlar alabilen bir siyasetçi. İlk bakışta ürkek, güvensiz ve çekinken görünüyor, ancak siz onun önüne bir fikri, eylem planıyla birlikte inandırıcı bir biçimde koyarsanız şaşırtacak ölçüde cesur hamleler yapabiliyor. Mesela din-CHP ilişkilerini normalleştirme girişimleri bu türden bir hamledir. 1997 yılında İngiltere'de Tony Blair'in yaptığı tam olarak böyle bir siyasi çıkıştı. Anlaşılıyor ki bu yeni tutum ayaküstü alınmış bir kararın sonucu değil. Zira CHP önümüzdeki günlerde İslam ülkelerindeki sosyal demokrat grupları Türkiye'de bir araya getiriyor ve Ortadoğu'nun genel meselelerini tartışmaya açıyor. Daha sonra benzeri bir organizasyonu Avrupa sosyal demokratları için gerçekleştirmeyi düşünüyorlarmış. Dünyaya açılan, küresel ilişkiler geliştiren bir CHP. Bunların önemli girişimler olduğunu kim inkar edebilir ki?
***
Yeni perspektifler, tarihi sorunların çözümüne dönük yeni hamleler, küresel ilişkiler kurma çabaları... Bunlar tamam ama bütün bu iyi gelişmeleri insanların zihin gündeminin önceliği olmaktan çıkaran o grup toplantılarındaki arızalı konuşma üslubunu ne yapacağız? Başbakan Erdoğan'ı "en büyük bölücü" olarak suçluyor Kılıçdaroğlu. Konu Başbakan olunca soğukkanlılığını kaybediyor ve ayarı bozuluyor. Bu tür bir polemik şehveti CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na hiçbir şey kazandırmadığı gibi, neler yapmak istiyorsa onları gölgeliyor. Kemal Bey'in danışmanları bunu nasıl göremiyor, anlamıyorum, yoksa bu polemik dili onlara da mı haz veriyor? Oysa bilmeliler ki, Kılıçdaroğlu'nun Başbakan'a yönelik her polemik cümlesi, onu, Başbakan Erdoğan'ın tutsağı haline getiriyor.
CHP kendini özgürleştiremediği sürece işi hala çok zor!