Dün Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde yaşanan olaydan herhalde sadece bu ülkenin örfüne ve değerlerine saygısı olmayan sevinç duyabilir.
Ben bir yandan "keşke Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu o kürsüden o ucuz politika kokan konuşmayı yapmasaydı ve keşke Başbakan Erdoğan da bu ucuz siyaset nutkuna böyle tepki göstermeseydi" diye düşünüyorum ama bir diğer yandan da Başbakan'ın tepkisinin devlette baş gösteren şımarıklığa ve edepsizliğe "dur" diyecek bir değer taşıdığına inanıyorum.
O nedenle de duygularım "ağzına sağlık Recep Tayyip Erdoğan" diyor.
Çünkü anlıyoruz ki yargıçlar ve bazı meslek odaları hukukun üstünlüğü meselesinden "yargıçların üstünlüğü"nü anlıyorlar.
Yüksek yargı kurumlarının protokol toplantılarında bizzat yargıçlar ve onların sivil toplumdaki uzantıları, kendi davet ettikleri siyasetçileri makam, mevkisine bakmadan, kimin adına orada bulunduklarına itibar etmeden dövmeyi, aşağılamayı, azarlamayı itiyat haline getirdiler.
Kökenine indiğiniz vakit bu tür eylemlerin altından milletin tercihlerine duyulan düşmanlık çıkar.
DEVLET ADABI VE DEVLET ADAMINA SAYGI
Süleyman Demirel bize hep şunu söylerdi: "Devlet protokoldür."
Elbette protokol denen ritüeller saygı, nezaket ve zerafetle örülü davranış kalıplarını içerir.
Türk devleti kesintisiz 2 bin yıl süren, bunun bin yılını yine kesintisiz olarak Anadolu ve bölge coğrafyasında sürdüren bir devlettir.
Bu devletin erkanının uyması gereken bir adabı vardır.
Bu adaba uyanlara devlet adamı diyoruz işte.
Son günlerde yaşananlar ise bu devletin içinde, bulunduğu yerin öneminin farkında olmayan, devlet kültüründen bihaber, sonradan görme brokratlarla dolu olduğunu gösteriyor bize.
Maalesef yargı bürokrasisi bunların içinde en görgüsüz ve en küstah olanlarını barındırıyor.
Bu millet 1960 darbesinden bu yana yüksek yargı vesayetinde yaşatıldı ve her fırsatta aşağılandı. Ancak köprülerin altından çok sular geçtiği halde aynı alışkanlıklarına devam ediyorlar.
Başbakanın dünkü isyanı, daha geçen ay milletin yarısının oyunu almış bir Başbakan'ı, devlet başkanının huzurunda, bir yüksek yargı mekanında azarlayan zihniyete isyandır.
Başbakan dün o tepkisiyle devlet adabına uygun davranmayanlara, görüntü ne kadar kötü olursa olsun, bir ders vermiştir.
Bundan sonra hiç kimse o kürsülerden seçilmişleri azarlayamayacaktır.
Ölçü konmuştur.
PORTRE VE KİM BUNLAR?
Önce Metin Feyzioğlu...
Barolar Birliği Başkanı olmaktan daha öte portre unsurları olduğu kesin.
Bir kere tek parti döneminin teorisyenlerinden Turhan Feyzioğlu'nun torunu.
O Turhan Feyzioğlu ki CHP azıcık demokrasiye dümen kırmak istedi diye CHP'den ayrılıp ayrı parti kurmuştu.
12 Eylül darbesi olunca ilk akla gelen başbakan adayı haliyle dede Turhan Feyzioğlu olmuştu.
Bir gün sabah uyandık ve hayatımıza kepçe kulaklı bir profesör girdi.
Biraz zaman geçince anladık ki profesörün siyasi ihtirasları var. Birileri onu CHP'nin başına hazırlıyorlar.
Sonra Barolar Birliği Başkanlığı...
Hukuk üzerinden siyasi makam devşirme peşinde olduğu bütün davranışlarına sinmiş durumda.
Bazı yüksek yargı mensuplarıyla birlikte siyasi muhalefet boşluğunu doldurma çabaları...
Darbe suçundan yargılananların kuyruğunda dolaşıp durmalar ve onlara fon oluşturmalar...
Fakat birçok çevrenin de desteği ile oluşturmaya çalıştığı "kurtarıcı portresi"nin bir eksikliği var:
Türkiye'de bir daha 27 Mayıs olamayacak...
Dedesinin yaptığı işi, yani Menderes'i asma türünden bir eylemi bu millet bir daha yaşamayacaktır.
Metin Feyzioğlu zihniyet atalarının çok gerisinde birisi.
Ne Hüseyin Nail Kubalı, ne Sıddık Sami Onar...
Bir şey olmak için çok cesur davranıyor ama zamanın ruhunda yaşamadığı çok açık.
Onun için onunla ilgili kolayca tespit yapabiliyoruz:
Ondan bir şey olmaz!
ŞİMDİ İDRİS KÜÇÜKÖMER OKUMA ZAMANI...
Herkese tavsiye ederim, ben ikinci kez okudum. Prof. İdris Küçükömer'in yazdığı "Düzenin Yabancılaşması" adlı kitaptan söz ediyorum.
Kitabın önemi şurada: İdris Küçükömer bir sosyalist, yani hakiki bir solcu. Kesin bir tespit yapıyor: Türkiye cuntacı, elitist, kemalist CHP'den kurtulamadığı sürece gerçek sol bir akım çıkaramaz.
CHP gericidir, muhafazakarlar ilericiliği temsil eder.
CHP ve onun zihniyeti yanlış ve dayatmacı tarzından dolayı halkı kaybetmiş, düzene yabancılaştırmıştır.
Dün yaşanan olayı ve ondan önce yaşanan benzerlerini İdris Küçükömer'in tezleri üzerinden değerlendirmek çok anlaşılır bir tablo çıkartır bize.