Eminim milyonlarca kişi yılbaşı ikramiyesinin hayali ile yaşıyordur. Bugünü de sayarsak iki gün kaldı milyarderin veya milyarderlerin belli olmasına. O ana kadar birçok kişi zengin olunca neler yapacağını düşünüyor.
İlk akla gelen işten ayrılmak oluyor. Galiba çalışmayı sevmiyoruz ya da sevdiğimiz işte çalışmıyoruz. Bu nedenle de hemen, yan gelip yatma hayalleri kuruyoruz.
İkinci sırada ise ev, araba almak geliyor. Öyle zor ki bunlara sahip olmak, ilk fırsatta hemen başımızı sokacak bir ev ve sorun çıkarmayacak 0 km. bir araba düşlüyoruz.
Biz ailecek, iki kez büyük ikramiyeye yaklaştık. Biri 80'li yılların sonlarındaydı. Ben çok inanmam şans oyunlarına. Daha doğrusu kendimi kaptırmam. Yılbaşı gibi özel günlerde bir-iki bilet alırım, o kadar. Kocam ise neredeyse her çekilişte şansını dener. Bilet yine onun tarafından alınmıştı anlayacağınız.
TESELLİ İKRAMİYESİ
Büyük ikramiye ise 2 milyar liraydı. O günlerde arabamı değiştirmek üzereydim. Alacağım araba, Skoda Favorit ise yanılmıyorsam 16 milyon liraydı. Ve benim 2 milyon lira eksiğim vardı.
Bir hafta boyunca ağlandım durdum, "İki milyon lira lazım!" diye. O kadar çok sızlandım ki, arkadaşlarım dayanamayıp, "Tamam, aramızda para toplayıp vereceğiz sana" bile dediler.
Ve bir akşam eve geldim. Kocam gazeteyi tutuşturdu elime, piyango sonuçlarının bulunduğu sayfanın katlanmış olduğu gazeteyi. Bir elinde de bilet vardı. Numaralara baktım. Bizim biletle, büyük ikramiyenin numaraları aynıydı, sonuncusu hariç.
Tek numarayla büyük ikramiyeyi kaçırmış, teselli ikramiyesi kazanmıştık. Tesellinin miktarı da 2 milyon liraydı...
SAYISAL LOTO
Geçtiğimiz cumartesilerden birinde ise sayısal loto oynadı, her hafta sonu olduğu gibi. Bileti de getirip çantama koydu. Uğur getirsin diye de, cüzdanımın içine yerleştirdi. Gece haberlerini dinlediğimde, altıyı bir kişinin bildiğini ve o kişinin de İstanbul dışından olduğunu öğrenince oralı olmadım bile. Kocama da, "Kazanan sen değilsin" dedim.
Ertesi sabah yine gazeteyi tutuşturdu elime. Yine bir numara yanlıştı. Beş tutturmuştu yani.
Büyük ikramiye 800 küsür milyardı. Beş bilene ise 1,5 milyar lira veriliyordu. Cüzdanımda da 1,5 milyar liralık bir çek vardı...
Bu sefer biletleri doğru yere koydum umarım. İstediğim miktar belli zira. Büyük ikramiyeyi istiyorum! Tesellilerle yetinmeyeceğim. Hayallerimin peşinden gitmek için daha fazlasına ihtiyacım var...
Hayatında hiç bilet almayan, loto-spor toto oynamayan geleceğini talih oyunlarına bağlamayanlar da var ama.
Biri çok yakın arkadaşımın kocası. Genç bir girişimci. Onun duası şöyle Tanrı'ya; "Bana çok para ver ama çalışmamın karşılığında. Asla piyangoyla değil."
ESKİ YAZI
Aslına bakarsanız o da kumar oynuyor. Büyük bir riske giriyor kazanmak için. Bu devirde, bu ülkede girişimci olmak kolay mı? Ama o önce aklını, sonra parasını, son olarak da şansını kullanıyor.
Günün sözü ise şöyle. Ayşenur Yazıcı'dan duydum geçenlerde. Epsilon Yayınevi'nin yılbaşı kutlaması yemeğinde: "Ödev, bir hayale inanmaktır. Armağanı ise inandığını görmek."
Herkese bugünden sağlık, mutluluk, huzur, bol para, şans ve bir dolu hayaller diliyorum. Umarım her şey, herkesin gönlünce olur. Bu dünyada hepimize yetecek kadar sevgi, imkan ve gelecek var zira. Yeter ki görmesini bilelim, isteyelim ve onu paylaşalım...
Bu yazıyı 2003'ün son günü yazmışım. Altı yıl önce. Ne yazacağımı düşünerek bilgisayar başına oturduğumda dizüstü bilgisayarımın tuşlarına dokunamadım bir türlü. Ne 2009'un önemli olaylarını hatırlamak istedim, ne güncel olaylardan söz etmek. Bu yazıyı hatırladım birden. Yeni Asır'daki ilk yeni yıl yazım.
Biliyorum ki çoğumuz için, Türkiye için, dünya için kötü geçti 2009. Yeni yıldan çok şey bekliyoruz. Beklemek de hakkımız. İyi ve güzel şeylere ihtiyacımız var çünkü. 2010 herkesin gönlüne göre olsun. (Bu arada o yılbaşı büyük ikramiye çıkmadı. Belki bu yıl!)