Pek çok Türk vatandaşı gibi ben de merak ediyorum, Halkalı'da meydana gelen patlamadan sonra PKK'ya destek veren, meydanlarda Apo'nun resimlerini taşıyarak zafer işareti yapan kadını, erkeği, genci yaşlısı Kürtlerin ne düşündüğünü. Onların Güneydoğu'da görev yapan ve elinde silah, dağlarda terörist peşinde koşan Mehmetçiklerin öldürülmesine duyarsız kaldıklarını tahmin ediyoruz. Mehmetçik'ten çok diğerlerine ağladıklarını, üzüldüklerini de. Peki Halkalı'da servisle işlerine giden askerlere ve o serviste parasızlıktan dolayı özel kursa gidemediği için Mehmetçik Dershanesi'ne giden genç kız için ne düşündüler? Gözlerinden yaş geldi mi anaların, "vah vah" dediler mi, "Onun ne suçu vardı?" diye düşündüler mi?
BUSE NİYE ÖLDÜ?
"Ne istiyor Kürtler?" diye soruluyor. Gerçekten ne istiyorlar? Ayrılmak mı? Bağımsız devlet olmak mı? Hayır. Peki, ne?
Geçtiğimiz ay İstanbul'da yapılan kadın liderler zirvesinde Diyarbakırlı Kürt kadın, Kürt kimliğini vurgulayarak Kürt kadınların kendi dilleriyle konuştukları için mağdur edildiklerinin altını çizince ve Kürtçe eğitim hakkından söz edince ortalık karışmıştı.
Kadınlar Türkçe bilmediği, çocuklar annelerinden Kürtçe öğrendiği, öğretmenler de Kürtçe bilmediği için okulun ilk üç ayının boşa geçtiğini anlatarak zaman kaybına dikkat çekmek istemişti. Yani bütün bunlar eğitimin Kürtçe olması için mi? O yüzden mi Buse öldü? O yüzden mi Eylül bebek gibi onlarca bebek, çocuk babasız kalıyor?
Kimileri de Türklerin ne istediğini soruyor. Ankara'dan ötesini görmeyenler var. Doğuda oturanların büyük çoğunluğu bırakın Ankara'nın batısını Ankara'ya bile gitmemişler. Batıda oturanların çoğu da Ankara neyse de, ötesine ayak basmamışlar. Ama her sorunu paylaşıyorlar.
ÇARESİZLİK VE ÖFKE
Bu paylaşım artık Batılı'nın canını yakıyor ve onun refahını, yaşam düzeyini engelliyor. Üstüne üstlük canından oluyor. Üzerine titrediği, öpmeye kıyamadığı oğlu öldürülüyor, gelinleri kocasız, torunları babasız kalıyor.
Kısacası, terörün açtığı yaralar büyüdükçe kafalara takılan sorular artıyor ve bu da ister istemez gerilimi körüklüyor. Çaresizlik yerini öfkeye bırakıyor. Öfke intikam duygularını harekete geçiriyor. Uzmanların dediği gibi gerçek tehdit de bu noktada başlıyor. Esas tehlike bu. Ama bu tehlike 30 yıldır devam ediyorsa insanın da sabrı bir yere kadar gelip dayanıyor. Ve artık vatandaş 30 yıldır önüne sunulan çözümlerden farklı bir çözüm sunulmasını bekliyor. Yeni diye alınan kararların nesi yeni? Ve çözümse bunlar, niye daha önce uygulanmadı? Evet, bu son iki yılın, on yılın sorunu değil ama bu sorunu çözmek için açılım yaptığını söyleyen hükümetten, hakiki somut adım bekliyor vatandaş.