Temmuz başında açıklanan verilere göre, ekonomi 2010 yılının ilk 3 aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.7 oranında büyümüştür.
Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde çift haneli rakamlarla büyümesi, bu konuda OECD ülkeleri arasında rekor kırması, Türkiye açısından hiç şüphesiz sevindirici gelişmelerdir.
Ancak bu noktada büyüme oranını değerlendirirken, bazı gerçekleri de göz ardı etmemek gerekmektedir.
1- Piyasalara yansımıyor:
Yüzde 11.7'lik büyüme oranını, ekonomik krizin sona ermesi şeklinde yorumlamak yanlış olacaktır. Ekonomide yaşanan olumlu gelişmeler, üretici ile tüketicinin buluştuğu çarşı ve pazarlara yansımamakta, piyasalardaki güvensizlik ve belirsizlik ortamı hala devam etmektedir.
Çünkü ekonomik büyümeye karşın, henüz istihdam oranlarında ümit verici bir gelişme yaşanmamaktadır. Hemen hemen her sektörde piyasalarda sıkıntıların sürdüğü gözlenmekte, özellikle esnaf ve sanatkarlar gibi sınırlı sermayeli ekonomik birimler çok zor günler yaşamaktadırlar. Esnaf sanatkarlar maalesef iç ve dış siyasetteki gelişmeler karşısında ikinci planda kalmaktadırlar.
2- Daralmayı telafi etmiyor:
Türkiye ekonomisinde geçen yıla göre değişen fazla bir şey olmamasına karşın, ilk çeyrekte yüzde 11'lik büyüme oranı yakalanmıştır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi, 2009 yılının ilk çeyreğinde yaşanan yüzde 14.5 oranındaki daralmadır.
Geçen yılın ilk 3 aylık döneminde ekonomi yüzde 14.5 oranında küçülmüştür. Dolayısıyla bu yılın ilk 3 ayındaki büyüme önemli olsa da, istikrarlı bir büyüme çizgisini ifade etmemekte, geçen yılın kaybını telafi edememektedir.
Yani durum, kaybedilen değerlerin bir kısmının geri kazanılmasından ibarettir. Bu açıdan, açıklanan parlak büyüme oranı, her şeyin iyi olacağı yönündeki bir beklentiye neden olmamalıdır.
3- İhracat geriledi:
Dikkate alınması gereken bir diğer nokta ise, ihracattaki artış hızının Haziran ayında önemli ölçüde gerilemesidir. Bu durum ise özellikle üçüncü veya dördüncü çeyrekteki büyüme oranlarını olumsuz etkileyecektir. İthalattaki hızlı artış nedeniyle, ekonomideki ticaret açığı yüzde 35 oranında büyümüştür.
Ülkemizde birçok sanayi sektöründe, üretimlerin ithal hammaddeye dayandırıldığı düşünüldüğünde, bu durumun Türk ekonomisi için parlak bir sonuç olmadığı görülmektedir.
HENÜZ ERKEN
Sonuç olarak açıklanan büyüme oranını olumlu bir gelişme olarak kabul etmeli ancak ekonominin gerçeklerini gölgelemesine müsaade etmemeliyiz. Yüzde 11.7'lik rekor büyümenin rakam olarak cazip görünse de, ekonominin eski çizgisine dönmesine yetmediğini unutmamalıyız.
Özetle, büyüme oranının iyi günlerin bir göstergesi olduğunu söylemek için henüz çok erken.