Titanik batığını ziyaret, Meksika'da büyük beyaz köpekbalıklarıyla yüzmek, Yeni Zelanda'da aktif yanardağın yanında gemiyle dolaşmak, roketle uzaya gitmek, Everest'in zirvesine tırmanmak... Titanik batığını görmeye giden, ancak korkunç şekilde patlayan gözlem aracı Titan'daki beş kişi hayatını kaybetti. Sefer ücretinin kişi başı 250 bin dolar olması, zenginlerin neden böyle tehlikeli seyahatleri istediği sorusunu akıllara getirdi. Titanik batığını ziyaret etmenin yanı sıra Meksika'da büyük beyaz köpekbalıklarıyla yüzmek, Yeni Zelanda'da aktif yanardağın yanında gemiyle dolaşmak ve roketle uzaya gitmek gibi tehlikeli maceralar da tercih ediliyor. Seyahat acentası yetkilileri, bu tür maceraların yeni deneyim arayışındaki cebi dolgun gezginler arasında giderek daha da popülerleştiğini söylüyor.
YAŞAMIN SIRADANLIĞINI KIRMAK
Harvard Üniversitesi'nden psikolog Ellen Langer, zenginlerin büyük bir tehlikeye atılmak için para harcama isteğinin nedenlerinden birini, "günlük yaşamlarının sıradan doğasını kırmak" şeklinde ifade etti: "Çoğumuz, yaşanmamış hayatların içine hapsolmuşuz ve çoğu zaman zihinsel olarak boşuz. Tehlikeli bir şey yapmak, bizim zihinsel olarak uyanık olmamızı gerektirir ve zihinsel uyanıklık hem kelimenin tam anlamıyla hem de mecazi anlamda canlandırıcıdır." Zenginlerin normal tatillerden sıkılmış olması da başka bir sebep. "Tipik tatil olarak gördükleri şeylere o kadar alışmışlar ki, çoğu biraz riskli ama benzersiz deneyimler aramaya başlıyorlar. Ayrıca bu insanların egoları da seçimlerinde rol oynuyor."
SINIRLARI ZORLAYAN İNSANLAR
Lüks seyahat acentesi Knightsbridge Circle'ın genel müdürü Peter Anderson, New York Times'a yaptığı bir açıklamada "Heyecan peşinde koşmak ve çevresinde övünmeye hak kazanmak için seyahatlerinin sınırlarını sürekli zorlayan pek çok insan var" diye konuştu. Anderson'a göre bu yolculuklar, zenginlerin "hava atma haklarını elde etmek için sınırları zorladığı" bir alan. Örneğin, Antartika'ya yapılan yolculuklar bunlardan birisi. Soğuk ve zorlu koşulları ile Antarktika, ziyaretçilerine çok lüks bir deneyim sunamıyor. Buna rağmen her yıl binlerce kişi bu kıtayı ziyaret ediyor. Çünkü insanlar, bu çılgın yolculuklarla kendilerini başkalarından daha farklı hissedebiliyor. Ayrıca, son günlerde gündem olan uzay yolculuklarına adlarını yazdıran kişilerin bekleme listesi uzayıp gidiyor...
SEVGİYE KOŞAN ATLAR
Ağrı Dağı'nın cefakar atları, yazın dağcılık faaliyetinin tüm yükünü çekerler. Hem dağcıların kişisel eşyalarını hem de ekibin yiyecek, içecek mutfak malzemelerini, kısaca tüm kamp malzemelerini, tırmanış sezonu boyunca durup dinlenmeksizin 3200 metrede konumlanmış olan ana kampa boğaz tokluğuna taşırlar. "Boğaz tokluğu" derken, öyle tıka basa doymak anlaşılmasın; zira mideleri fazla şişerse sırtlarında onca yük ile dağın 3200 metre yüksekliğine tırmanamazlar. Anlayacağınız; yarı aç, yarı tok bütün sezon boyunca köleler gibi çalışır, yük taşırlar. Sonbahar geldi mi, işler yavaşlar. Dağda kış şartları kendini hissettirmeye başladığında ise Ağrı'ya tırmanma turları son bulur. Yazın dağın o coşkulu hali, yerini soğuk ve fırtınaya bırakır. İşte o zaman, bütün yaz çalışmış olan atların sıcak ahırlarında dinlenme zamanı geldiğini sanmayın. Bu fedakar atlar doğaya kış şartlarında başlarının çaresine bakmaları için salınırlar. Ne yiyip içerler, o karda tipide nerede barınırlar? Kaç tanesi dağda kurtlara, ayılara yem olur? Kimse bu soruların cevapları ile ilgilenmez ve Ağrı'nın cefakar atlarının istatistiğini tutmaz, çünkü bilirler ki sağ kalanlar ilk yazda yine koşa koşa onlara gelecek. Vefasız sevgiliye tekrar tekrar dönmek gibi, yazlık sahiplerine döner gelirler. Adeta sevgiye, iki lokmayı paylaşmaya, güveni hissetmeye koşarlar.
BİTMEYEN ADRENALİN TUTKUSU
Başarılı kişilerin, her alanda başarılı olacaklarına dair bir inancı vardır. Bu, tehlikeli yolculuklar yapsalar da hiçbir sorun olmadan üstesinden gelecekleri düşüncesini doğurabilir ama olaylar Titan denizaltında olduğu gibi bazen ters gidebilir. Zenginlerin ruh halini bilmem ama; hem Kuzey Kutbu'nda, hem Antarktika kutup noktasında ve yeryüzündeki daha birçok coğrafyada riskli serüvenler gerçekleştirmiş bir gazeteci olarak, bu benim için adrenalin tutkusu ile açıklanabilir. Bering Boğazı'nda kıtalar arası buzul yürüyüşü yaparken veya Japonya'da Osmanlı'ya ait Ertuğrul Fırkateyni'nin batığına dalarken, bu serüvenleri ilk yaşayan kişi olmanın coşkusu her şeyin üzerinde idi. Ölüme yakınken yaşamın muhteşemliğini zirvede hissetmek, her seferinde kendi sınırlarımı zorlamak, aşmak ve keşfetmenin hazzı paha biçilmez; başka hiçbir şey ile de değişilmez. Bunun içindir ki dünyanın her yerinden macera tutkunları, sınırlarını zorlayacak yeni ve birbirinden riskli serüvenlere koşmaya devam edecekler. Uzaya gitmek ister miydim? EVET. Titanic'e dalmak ister miydim? EVET.
Tırmanırken şimdiye kadar 200'den fazla dağcının hayatını kaybettiği Everest, hem riskli hem de pahalı. Kişi başı ücret 100 bin dolar olmasına rağmen, cesetleri çiğneyerek tırmanıp Everest'in zirvesini fethetmek isteyen dağcılar kuyruğa girmiş durumda... Bazı zenginler için ise, riskli keşifler bir yaşam tarzı haline gelmiş: Özel sermaye alanında milyonlar kazanan Victor Vescovo, beş okyanusun tümünün derinliklerini ziyaret etti ve patlayarak yok olan Titan Denizaltında bulunan milyarder Hamish Harding, uzaya da gitmişti. Evrest'in zirvesine tırmanırken dağcıların karşılaştığı üzücü görüntüler, belki biraz moral bozuyor ancak büyük bir olasılıkla başarma azmini de kamçılıyor.