Sonbaharın gri tonlarına esir olmayın. Aksine, hazan mevsiminin en güzel yaşandığı kentlerden biri olan İzmir size muhteşem olanaklar sunuyor. İzmir'in hemen yanı başında olmasına rağmen en küçük ve en az tanınan ilçelerinden biri olan Kınık, köklü tarihiyle göz kamaştırıyor. Oğuz boylarına uzanan kadim Türk kültürü burada en canlı şekilde yaşatılıyor. Sonbaharda kısa gezi rotalarına İzmir Kınık'ı mutlaka ekleyin.
Doğal ve tarihi güzellikleriyle İzmir'in Bakırçay havzasındaki bu bakir ve şirin ilçesini en kısa sürede gezmenizi öneriyoruz. Yaklaşık 30 bin nüfusuyla sakin kalmayı başaran Kınık'ın adı ise tarihçilere göre "nerede olsa azizdir" anlamına gelmektedir. İlçe bugünkü adını oğuz Türklerinin 'Bozoklar kolunun' Kınık boyundan almaktadır.
MAMURT KALE
K
ınık'ın köklü tarihi Mamurt tepede başlamaktadır. Bu bölgede Cilalı Taş Dönemi'nden kalma yeşil (Nefrit) taştan yapılmış bir balta bulunmuştur. Karadere Mamurt Kale'de aralarına çamur konarak yapılmış taş temeller Kalkolotik ve Bakırçağ kültürüne örnek olarak gösterilmektedir. Bölgede Kibele Tapınağı kalıntıları bulunmaktadır. Büyük kesme granit parçalar, büyük gövdeli sütunlar, sütun ayakları yıkıntı halinde durmaktadır. Bir bölümü ne yazık ki bilinçsizce yağmalanmıştır. Bölgeye ulaşımın zor olması ise bazı parçaların yerinde kalmasını sağlamıştır.
DİNLENMEK İÇİN SAKIZ ADASI
İ
lçenin merkezini gezdikçe ve sıcakkanlı insanlarını tanıdıkça burayı daha da seveceksiniz. Türk kültürü ve mimarisinin izleri sizi büyüleyecek. Çarşısını mutlaka gezin. Sakız Adası dinlenmeniz için iyi bir seçenek. Cuma günleri kurulan pazarda Madra ve Yunt dağlarından köylülerin getirdiği yöresel ürünleri tavsiye ederiz. Kınık'ın geçmişi Roma İmparatorluğu'na uzanıyor. Kentin, ilk çağ yerleşim merkezi olan Gambreion'un yerine kurulduğu sanılmaktadır. Karadere Ormanları içindeki Mamurt Kale-Kibele Tapınağı ile bazı kalıntılar tarihinin çok eskiye uzanışının kanıtıdır.
ULUBEY VE LEYLEK YAYLASI
G
üzeller güzeli Kınık, eşsiz bir coğrafi konuma sahiptir. Kara ve Sultan Dağlarının kuzey eteklerinde, Bakırçay ovasının güney kıyısında kurulmuştur. Doğusu ve güneyinde Manisa ve Soma, batısı ile kuzeyi ise Bergama ilçeleriyle çevrilmiştir. Kınık Ovası'nı doğudan batıya doğru akan Bakırçay sulamaktadır. Yılda üç ürünün alınabildiği bereketli bir ovaya sahiptir. Ulubey ve Leylek yaylaları görülmeye değer doğal güzellikleri barındırır. Oksijen deposu kızılçam ve meşe ormanlarında huzur bulacaksınız.
GAMBRİON KENTİ
GAMBRİON kenti sırtını yasladığı Yunt dağlarından elde edilen kömür ve demir madenleri sayesinde maden işçiliğini geliştirmişti. Madenleri iyi bir şekilde değerlendiren Gambrion'lular ürettikleri ürünleri dışarıya pazarlıyorlardı. Bu madenler önceleri Lydia krallığı tarafından işletiliyordu. Perslerin bölgeyi işgal etmesinden sonra madenler Perslerin eline geçmiştir. Persler uzunca bir süre bu bölgede kalmışlardır. Perslerin güdümünden kurtulmak için Gambrion halkı daha sonraları Spartalıların safına geçmişlerdir.
BEŞİKTAŞ TEPESİ
B
eşiktaş tepesi Kınık'ı en yüksek noktadan gören ve tarihi izleriyle geçmişten önemli ipuçları barındıran önemli bir yere sahiptir. Tepe, ismini bebek beşiğine benzetilmesinden almıştır. Tepenin üzerinde bulunan iki mağara birçok hikayeye konu olmuştur. Burası da defineciler tarafından yağmadan nasibini almıştır. İki mağaradan biri doğal diğeri ise insan yapımıdır. Girişi kapalı olan bu mağaranın suçluları hapsetmek ya da erzakların saklanması için kullanıldığı düşünülmektedir. Mağaranın Bergama Kalesi'ne kadar ulaştığı sadece bir halk efsanesidir.
ASAR KALE
K
ocaömer köyü yakınlarında Asar denilen bölgede elle yapılmış tümülüs görüntüsünde bir tepe vardır. Buraya Asar kale denmektedir. Aslı hisar olup Osmanlı döneminde bu adı almıştır. Asar tepesinin tarihiyle ilgili olarak elimizde yazılı bir kaynak olmamasına karşın tepenin güney yamaçları gezildiğinde büyük çaplı bina temellerine rastlanır. Burada bulunan Roma ve Bergama sikkeleri, yetiştirilen zeytinlerin, çıkarılan yağların, şarapların, tahılların vb. toplandığı yer olduğu çıkan büyük küplerden anlaşılmaktadır.