Kızım masal dinleme yaşını geçince yazmaya başladım
Halil Fincan... Bizim gazetenin yazar abisi... Yani bizim çocuklar öyle diyor. Hepimizin işi yazmak olduğu halde kitap yazmak bambaşka bir dünya çocukların gözünde... Hep sessiz sakin... Spor Müdürü olmasına rağmen sadece spor konuşan insanlardan değil. Kahve molalarında sohbetlerimiz hep sinema ve edebiyat üstüne. Aslında bu röportaj, kahve molalarımızda benim onun ağzından cımbızla aldığım cevaplar desem yeri
- Cumartesi
- Burcu Ilgın
- Giriş Tarihi: 31 Ağustos 2024
Halil Fincan'ın çocukluk dönemi karikatür çizerek geçmiş... 13, 14 yaşlarında mizah dergilerinde karikatürleri yayımlanmış, ki bunların içinde ilk parasını kazandığı dönemin popüler mizah dergisi Gırgır da var. Lise döneminde resim öğretmeni sayesinde bir karikatür sergisi açan Halil Fincan 1999 yılı itibariyle ile ise medya dünyasına adım atıyor. Muhabirlik, editörlük, Spor Müdürü Yardımcılığı derken şu anda Yeni Asır'ın spor servisi ona emanet... İlk kitabı yetişkinler için öykülerden oluşan Güzleşme. Sonraki 5 kitabı hep çocuklar için yazdı...
Neden çocuk kitabı yazmayı tercih ettin?
Hayatımdaki yazma mesaisinin çeşitleri dönemleri var. Mizah yazılarından şiire, spor yazılarından, öykülere, sinema yazılarından, çocuk kitaplarına uzanan geniş bir zaman dilimi. Sorunun kendi adıma açıklaması çok basit. Aslında eskiden hep çevremdeki çocuklara masallar, hikayeler anlatıyordum. Daha doğrusu uyduruyordum. Ve o çocuklar gün gelip büyüdü. Kızımda da böyle oldu. Bilinen masallardan çok benim uydurduklarımı sevdi hep. Sonra bir baktım. Masal dinleyecek yaşı geçmiş. O halde ben de yazayım dedim. Sebep sadece bu da değil tabii ki. Çocukların heyecanına ortak olmak, onlar için karakterler ve masalsı dünyalar yaratmak inanılmaz keyifli. Hayır asla kolay değil. Her kelime o kadar önemli ki. Onları daha ilk sayfadan hikayenin içine çekip ilgilerini sabit tutmak zorundasınız.
Yazım sürecini anlatır mısın?
Bunun benim için dört evresi var. Fikir, geliştirme, yazma ve çözümleme. Bazen bir karakter beliriyor çevresi boş. Bazen de bir konu beliriyor karakteri yok. Sonra kafamın içindeki play tuşuna basıp bir çizgi film gibi izlemeye başlıyorum. Yani önce izliyorum. Baktım her şey akıyor, işte o zaman bilgisayarın başına oturuyorum. Bir gazeteci olarak günün büyük bölümünü zaten yazmaya ayırdığımdan bu vakitlerin özel olmasını istiyorum. Hikayenin akıp gideceğini bildiğim anlarda geçiyorum klavyenin başına. Yazdıklarımı önce eşime okurum. Düşünceleri benim için çok değerli. Öyle hemen "Çok güzel olmuş" demez. Sorar, sorgular. Bu benim yazma heyecanımı diri tutar.
NEFES ALMAYA BENZİYOR
Mesleği sürekli yazmak olan birinin hobisi nasıl yazmak oluyor?
Kağıt, kalemle mutlu olabilen bir çocuktum ben. Boş bir kağıtla bir kalem verdiğiniz zaman beni unutabilirdiniz. Elbette sokakta da çok oynadım. Fakat kağıtla kalemin verdiği mutluluk paha biçilmezdi. Gençliğimde de bu böyleydi. Sadece yazmadım, çizip durdum hep. 40 seneden uzun bir süreyi kapsıyor bu. Yani hal böyleyken günün birinde yazmaktan sıkıldığım zaman bir sorun var demektir. Mesleğime dair spor haberleri, spor yazıları ve röportajlar da çok keyif aldığım anlar. Yalnız dedim ya bunun yıllara bölünmüş çeşitli dönemleri var. Hepsinden de ayrı ayrı tat alıyorum. Böyle olunca yazmak nefes almak gibi geliyor artık.
Kitabın çıktığında hissettiklerini anlatır mısın?
En güzel aşamalarından biri de bu. Misal tek başına evinin herhangi bir odasında bazen duvara bakarak, bazen bir kafeteryada, bazen de sahil kenarında denizi izleyerek yazdığın ve sadece senin bildiğin karakterler ve hikayeler artık senin olmaktan çıkıyor. Kitap çıktığında o kitaptaki her şey artık çocukların. Hayal dünyaları için bir araç belki de. Belki bu hikayeler de içinde yazar olan bir çocuğun yol haritası olacak diye heyecanlanıyorum. Bir hikayeyi bitirince her şey bitmemiş olmuyor tabii. Üzerinden tekrar tekrar geçiliyor. Her gün gazeteye haber yetiştirme ve bunu hatasız gerçekleştirme çabası içinde olmanın burada da faydası büyük. Buna zorluk değil de tatlı telaş diyebiliriz belki. İkinci sorunun cevabı da diğer cevaplarda gizli aslında. Yazmaya ayırdığım vakit benim için kayıp vakit değil ki. Her metin ayrı bir tecrübe. Yazarken basılacak mı basılmayacak mı diye sorgulamıyorum. O anlar benim özel anlarım...
Karakterlerin isimleri nasıl çıkıyor ortaya?
Birdenbire. Hepsi aynı anda çıkmıyor elbette. O gün masa başında seninle olan ilham ne diyorsa o. Bazen karakteri yazıyorum ama ismini bilmiyorum. Çocuğunuza isim koymak gibi aslında. İçime sinmeyenler de oluyor tabii. Fakat gün içinde bazen vapurda, bazen yemek yerken, bazen bir maçı takip ederken o hep aklımdadır.
İmza günlerinde çocuklarla buluşma anlarındaki hislerini anlatır mısın?
"Bu buluşmalar iki taraf için de heyecan verici anlar. Yazar okurunun fikrini, okur yazarın fikrini merak ediyor. Sorular, yorumlar, fotoğraf çektirme anları hepsi çok özel... Sosyal medya sayesinde Türkiye'nin birçok yerinden öyle güzel yorumlar geliyor ki işte o yorumlar sizin klavyenin başında çakılı kalmanızı sağlıyor.
BOL KOŞTURMACALI BİR MACERA: İMZA KARGA
Yeni kitabın İmza Karga'dan konuşalım biraz da. Ne anlatıyor İmza Karga? Çocuk kitapları dışında bir şey yazıyor musun?
İmza Karga, en uzun sürede yazdığım kitap oldu sanırım. Diğer kitaplara göre daha katmanlı bir hikaye. 5 farklı krallıkta geçiyor. Semboller, sihirli objeler, devler, uçan atlar. Bol koşuşturmalı bir macera. Yine diğer kitaplarımda olduğu gibi kısa bir zaman diliminde birçok hikaye iç içe geçiyor. Hem fantastik hem de eğlenceli bir şeyler yazmak isterken İmza Karga çıktı ortaya. Çocukların keyif alacağını düşünüyorum. Çocuk kitapları dışında yetişkinler için de bir fantastik macera düşüncem var. Hatta yazmaya başladım bile. Fakat acelem yok. Gün gelir belki onunla ilgili de konuşuruz.
ÇOCUK KİTAPLARI
- Dünyanın En Tuhaf Köpeği
- Bay Kaduf'un Acayip Makinesi
- Bay Kaduf'un Zıp Zıp Koltuğu
- Yaramaz Uzaylı
- İmza Karga