Havlayan bir köpeği, tüylü bir örümceği veya size korku veren bir tehdidi hayal edin. Bu hayale beyniniz ve vücudunuz gerçek bir tehditle karşı karşıya gibi tepki verir. Bunu güvenli bir ortamda tekrar tekrar hayal ettiğinizde ise kısa sürede beyninizin bu tehdide tepkisi azalmaya başlayacaktır. 1950'den beri klinisyenler, birinci basamak tedavi olarak m kullanıyorlar. Bu hastaların korkularıyla güvenli ve kontrollü bir ortamda yüzleşmelerini sağlıyor. Maruz bırakma terapisi, korkuya neden olan şeye güvenli bir ortamda tekrar tekrar maruz kalmayı içerir ve bu sayede korkunun kaynağını, bu kaynakla karşılaştığınızda hissettiğiniz tehdit duygusundan ayırmanızı sağlar. Fakat bu yöntemin beyni nasıl etkilediği veya hayal gücünün nörolojik olarak gerçek deneyimlerle nasıl karşılaştırılabileceği hakkında çok az şey biliniyordu. Ayrıca, bazı koşulları yeniden oluşturmak zor olduğundan veya tehdit edici uyaranlar hastalar için çok bunaltıcı olabileceğinden bu terapi her zaman uygulanabilir değildi. Bu nedenle araştırmacılar korku ve hayal gücü arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak için bir çalışma yürüttü.
BAZI FARKLILIKLAR
Araştırmadaki 68 katılımcıya, belirli bir sesi duyduklarında rahatsız edici fakat acı vermeyen bir elektrik şoku uygulanarak bu sesi tehdit olarak ilişkilendirmeleri sağlandı. Katılımcılar sesten korkmayı öğrendikten sonra üç gruba ayrıldı: İlk gruba, şok almadan aynı sesleri tekrar dinleterek geleneksel maruz bırakma terapisi uygulandı. İkinci gruptan, aynı sesleri şok almadan hayal etmeleri istendi. Üçüncü gruba ise yine şok verilmeden sadece kuş cıvıltıları veya yağmur sesi gibi rahatlatıcı sesler hayal etmeleri söylendi. Araştırmacılar, beyin aktivitesini ölçmek için fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) kullandılar. Tehdit edici sesleri hayal eden ve duyan gruplarda beyin aktivitesinin oldukça benzer olduğunu gözlemlediler. Özellikle sesleri işleyen işitsel korteks, öğrenilmiş korkuyla ilişkili nükleus akumbens ve risk sonrası beyne sinyal gönderen ventromedial prefrontal korteks bölgelerinde benzer aktiviteler görüldü.
ANIYI ŞEKİLLENDİRMEK
Katılımcılar, sesleri tekrar tekrar duyduklarında veya hayal ettiklerinde adeta korkmayı bıraktılar; yani hayal edilen deneyim, gerçek deneyim kadar etkili oldu. Öte yandan, üçüncü grupta başka beyin bölgeleri aktive oldu, ancak ses ile elektrik şoku arasındaki olumsuz ilişki asla ortadan kalkmadı. Kısaca bu çalışma, korku yaratan şeyleri hayal etmenin, gerçek dünyada bu korkutucu şeylerle karşılaşmakla benzer bir etki yarattığını gösteriyor. Bu, insanların korkularını daha iyi kontrol etmelerine ve yönetmelerine yardımcı olabilir. Çalışmanın baş yazarı Marianne Cumella Reddan şöyle belirtiyor: Eğer size zarar veren ya da olumsuz etkileyen bir anınız varsa hayal gücünüzü kullanarak bu anıyı yeniden şekillendirebilirsiniz. Bu, düşünme ve deneyimleme şeklinizi değiştirmeyi sağlar. Bu sonuçlar, hayal gücümüzün duygusal deneyimlerimizi yönetmede ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.