Edremit Körfezi'nin kuzeyinde Kazdağları'nın 450 metre rakımlı Kumluca mevkisindeki 21 bin 300 hektarlık alana sahip işletmesi için Uşak'ın köylerinden 7 yıl önce ambarları temin eden Olcay, 14 metrekarelik iç bölümü çift kişilik ve tek kişilik yatak, duş, elektrikli ısıtıcı gibi malzemelerle, dışını ise tuvalet ve 4 metrekarelik terasıyla konaklanabilecek duruma getirdi.
Olcay, AA muhabirine, bu tahıl ambarlarını bölgedeki ustaların yardımıyla puzzle parçaları gibi sökerek Edremit'e taşıdıklarını, işletmesinde ise montajını yaparak konaklama hizmetine uygun hale getirdiklerini söyledi.
Bunların eskiden evlerin avlularında bölümler halinde insan ve hayvan yiyeceklerinin, tohumların saklandığı ahşap yapılar olduğunu belirten Olcay, "Bunları kapılı, merdivenli, yüksek tavanlı yapmışlar. İçinde bir yaşanmışlık, bir geçmişi olan, insanların hatıralarının yaşadığı yapıları buralara kazandırmak istedik." dedi.
Olcay, tahıl ambarlarını Uşak'taki gibi büyük taşların ve ahşap tabanın üzerine monte ederek turizme kazandırdıklarını dile getirdi. Ziyaretçilerden olumlu geri dönüşler aldıklarını aktaran Olcay, şöyle devam etti:
"Bunları buraya kazandırdığımız için her gelip kalandan teşekkür alıyoruz. Güzel bir yapı, bize göre bir değişiklik oldu. İnsanlar geldiği zaman bunun hazır bir şey olmadığını, içinde bir yaşanmışlığın olduğunu, eski bir yapının olduğunu, asırlar önce ürünleri saklamak amaçlı yapıldığını, bizim de bu şekilde turizme kazandırdığımızı kendilerine anlatıyoruz. Onlar da daha mutlu oluyorlar. Değişik bir duyguya kapılıyorlar."
"HEPSİ BEDEN GÜCÜYLE YAPILMIŞ"
Mustafa Olcay, ahşap tahıl ambarlarının dönemin koşullarında gerekli aletlerle ustalar tarafından yapıldığını anlattı. Ambarlardaki ince işçiliğe dikkati çeken Olcay, "O zaman tabii çağın gereği makineler yok, elektrik yok. Hepsi beden gücüyle, nacakla, rendeyle, törpüyle, keserle, testereyle yapılmış. Hatta bazı yerlerinde sıcak demir olarak yapılan büyük çiviler kullanmış ama geri kalan hepsinin birleştirmesi ağaçtan yapılmış çiviler. Hepsi tek tek kürdan gibi kalem gibi işlenmiş." diye konuştu.
Turizmde klasiğe rağbetin arttığını söyleyen Olcay, Kazdağları'nda özellikle eski köy evlerine dışarıdan gelip yerleşenlerin, o yılların yaşamına ait izleri arayıp bulmaya, kullanmaya çalıştığını vurguladı.
Ahşap yapılarda doğallık olduğunu, bunun insana kendisini iyi hissettirdiğini dile getiren Olcay, şunları kaydetti:
"Yeni yapıları kötülemek amaçlı değil ama eskinin serinliğini, doğallığını, sıcaklığını yenilerde göremiyorum. Biz içine girdiğimizde hala o sıcaklığı, o duyguyu yaşıyoruz. Bunu gelip kalanlar da anlatıyor. Nedenine gelince; eski bir ağaca dokunuyorsun, diyorsun ki 'Buna benden önce kaç kişi dokundu, ne yaşadı, burada neler konuşuldu, ne duygular yaşandı?' Bunları düşünüp çok sevinenler oldu, ağlayanlar oldu, oynayanlar oldu. Çok çok değişik bir yaşam var ama yeni olanlar güncel; 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl. Hikayesi yok. Onun için biz bunları buraya kazandırmaktan çok mutluyuz. Gelenler de mutlu olarak ayrılıyor.
Kazdağları, bitkisiyle, fauna ve florasıyla endemik türleri barındırıyor. Biz bunu da düşünerek böyle eski yapıları tercih ettik. Yoksa buraya güzel güzel, modern, içinde jakuzisi çok modern olan klimalı yapılar da yapabilirdik ama Kazdağları'mızın o mitolojik yapısına da uygun olsun diye bu eski tahıl ambarlarını bungalov şekline dönüştürüp turizme kazandırdık ve bundan da mutluyuz."