Tıbbi sekreter olarak çalıştığı özel hastaneden evlilik sebebiyle istifa eden genç kız, ihbar ve kıdem tazminatı alamayınca İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Çalışan, noter kanalıyla evlilik sebebiyle istifa ettiğini iş yerine bildirmesine rağmen işverenin tazminat ödemeye yanaşmadığını öne sürdü. Davalı işveren ise istifa dilekçesiyle kendisinin sonlandırdığını, çalıştığı süre boyunca birçok kez hakkında şikayet olduğunu ve kendisine uyarı, kınama ve ihtar cezaları verildiğini dile getirdi. Çalışanın hastadan para alıp muhasebeye teslim etmediğinin tespit edilmesine karşın bunu dalgınlığı sebebiyle yaptığını beyan ettiğini, iş akdinin bu sebeplerle feshedilebileceğini bildiğinden kendisinin istifa dilekçesi verdiğini iddia etti. Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak kıdem tazminatı, ücret alacağı ve kasa tazminatı alacağının reddine, diğer taleplerin kabulüne karar verdi. Kararı davacı temyiz etti.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda, hatalı işlem konusunda davacı işçinin savunması dikkate alındığında haklı fesih sebeplerinin bulunmadığına dikkat çekildi. Kararda şöyle denildi:
"Davacı işçinin dosyaya sunduğu tarihli dilekçesiyle henüz iş yerinde çalıştığı sırada evlilik sebebiyle iş sözleşmesini sona erdirdiği ileri sürülmüş olup, davacı işçi bakımından bu beyanın bağlayıcı olduğu kabul edilmelidir. Davacı noter kanalıyla gönderdiği ihtarnamede de evlilik sebebiyle iş yerinden ayrıldığını belirtmiş olup, kıdem tazminatının yasal koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Mahkemece ihbar tazminatının reddine ve kıdem tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kıdem tazminatının reddi ile ihbar tazminatı bakımından olumlu olumsuz karar verilmemesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir."
İHA