KONUK YAZAR PROF. DR. KEREM ALKİN
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün son paylaştığı veriler, Türkiye'nin, Çin, Güney Kore ve Endonezya ile birlikte, 2019'un son çeyreğinden, 2021'in son çeyreğine, ekonomisini 'Kovid-19'a rağmen en yüksek oranda pozitif toparlayacak ilk 4 ülke arasında olduğuna işaret ediyor. Rusya ve ABD'nin de sıfıra yakın bir pozitif toparlanma yakalama ihtimali güçlü. Japonya'dan başlayarak, 2021 sonunda dahi hala yüzde 1 kayıpta olacak, Almanya'nın yüzde -2, Fransa'nın yüzde -2,5, İngiltere'nin yüzde -7, Euro Bölgesi'nin yüzde -3, Hindistan'ın yüzde -3,5, İtalya, Güney Afrika ve Meksika'nın ise yüzde -4 civarı kayıpta kalacağı 1-2 yılı konuşuyoruz.
YÜZDE 3,2'LİK BÜYÜME
Yani, bu ülkeler 2021 sonunda dahi, 2020'de pandemiden dolayı uğradıkları kayıpları hala telafi edememiş olacaklar. 2021'de negatif büyüme yaşayacak ekonomi beklenmese de, ekonomilerin 4'te 3'ü 2020 kayıplarını 2021'de kapatamayacak. Türkiye için ise, yılı -0,2 ile 0,3 arası bir GYSH büyümesi ile tamamlandıktan sonra, OECD 2021 için yüzde 2,9, 2022 için ise yüzde 3,2'lik bir büyüme öngörüsü paylaşmış. Bu nedenle, Türkiye Ekonomisini ayakta tutmak için alınan tedbirler, bilhassa ağustos sonundan itibaren, enflasyonu ve cari açığı yükseltici bir trende de sebep oldu. Bu durum, Ekonomi Yönetimimizi 2021 yılını daha düşük bir büyüme ve daha sıkılaştırılmış para ve maliye politikası tedbirleriyle, ekonomik aktivitesi göreceli olarak 'soğutulmuş' bir yıl olarak geçirmeye zorlayabilir.
TEK HANELİ ENFLASYON
Bilhassa son açıklanan yüzde 14'ün üzerine çıkan manşet enflasyon, tüketici enflasyonu, ekonomi yönetimini para ve maliye politikası patikasını daha da 'sıkılaştırma'ya zorlayacak. Alınacak tedbirlerle, en geç ilkbahar ortası veya yaz başı yıllıklandırılmış manşet enflasyonu tek haneye indirme tercihi öne çıkabilir. Bununla birlikte, enflasyonu ve cari açığı dizginlemek adına, ekonomi politikalarını 'sıkılaştırma' adımlarının 'ince ayar' ve 'hassas' adımlarla yürütülmesi yerinde olacaktır. Çünkü ekonomiyi gereğinden fazla soğutmak, bu defa reel sektör açısından ciddi ciro kayıplarını ve işsizlik artışını gündeme getirecek. İşte tam bu noktada, bilhassa 2021 merkezi yönetim bütçe harcama imkanlarının önemi bir kez daha kendini hissettiriyor. Özellikle kamu yatırımlarının aralıksız sürmesinin gereği noktasında. Kamunun tüketim harcamalarının büyümeye etkisi hayli sınırlı tutulsa da bilhassa, kamu yatırım harcamalarının büyümeye etkisinin özellikle gelir dağılımını düzeltecek şekilde yürütüleceği bir süreç gözlemleyeceğiz.
ETKİN KULLANILMALI
Üstelik, bu konu küresel sistemin de gündeminde olacak. Nitekim, IMF de, pek çok uluslararası kurum da, 2021 yılında önde gelen ekonomilerde kamu yatırımlarının, kamu harcamalarının küresel pandeminin yaralarının sarılması ve reel sektörün desteklenmesi noktasında etkin bir şekilde kullanılmasının şart olduğunu ısrarla hatırlatıyorlar. Bu nedenle, 2021'i ekonomi politikalarında 'ince ayar'la yürütmemiz gerekecek.
TÜRKİYE YILI POZİTİF KAPATABİLECEK 4 ÜLKE ARASINDA
1929 büyük buhranından bu yana dünya ekonomisinin karşılaştığı en ağır ekonomik krizin yaşanmasına sebep olan küresel pandemi döneminde, dünya GSYH'nda daralmanın yüzde -4,4, küresel ticaretteki daralmanın ise yüzde -10 beklendiği bir 2020'de, Türkiye bu yılı Çin, Endonezya ve Güney Kore ile birlikte pozitif kapatma olasılığı olan tek 4 ülke arasında girmeyi başardı. Bu başarı, 'neoliberallerin' savunduğu 'ortodoks', alışılmış, standart yaklaşım ve tedbirlerle değil; tersine 1929 büyük buhranının öne çıkardığı 'keynesyen' yaklaşımın savunduğu 'heterodoks', yani alışılmışın dışındaki tedbirlerle elde edildi. Çünkü, geniş bir ekonomist kesiminin farkında olup ta dillendirmediği esas konu, bu krizin, 1929 büyük buhranı gibi, aynı anda hem 'arz', hem de 'talep' şokunun, 'İkiz Şok'un yaşandığı bir kriz olması. İkiz şokta, aynı anda hem üretim ve arz, hem de tüketim ve talep kırılma yaşar. Neoliberal 'ortodoks' tedbirlerle, büsbütün tüketim, talep üzerinde baskı oluşturursanız; bu durum üretim, arz ve istihdamla ilgili sorunu daha da derinleştirir. Reel sektördeki iflasları genişletir, işsizliği arttırır ve ülke ekonomisini içine düştüğü 'derin çukur'dan çıkarmak çok daha sosyal, toplumsal ve ekonomik maliyet ve çok daha fazla finansman gerektirir. Bu nedenle, Türkiye bu zorlu süreci, ekonomiyi, üretimi 'durdurmamayı' başararak, bilhassa, İVME paketi gibi adımlarla, Türk ekonomisinin ithalata bağımlılığını azaltacak özel sektör yatırımlarını destekleyerek, daha fazla finansman imkanı sağlayarak; böylece 'enflasyon' ve 'cari açık'ta kalıcı iyileştirmeyi sağlayacak, fiyat ve finansal istikrarı sürdürülebilir kılacak adımları atarak yürüttü. Aman,