Y ve Z kuşağı ‘kapitalizm’i terbiye edecek

KONUK YAZAR PROF. DR. KEREM ALKİN
1928 ile 1945 arası doğan 'Sessiz Kuşak', 1946 ile 1964 arası doğan 'Yüksek Doğurganlık Kuşağı' ve benim de içinde yer aldığım 1965 ile 1980 arası doğan X Kuşağı açısından, 'kapitalist sistem'le ilgili sorgulama oldukça zayıf.
Çünkü, 1929 Büyük Buhranı'na, 2. Dünya Savaşı'na ve hemen ardından Soğuk Savaş dönemine bizzat şahit olmuş bu üç kuşak açısından, bu tür felsefi sorgulamalar geniş bir kesim için lükstü. 1929-1980 arası dönem, küresel ekonomi-politik açısından, ülkelerin, toplumların, işletmelerin ve hane halklarının adeta bir var olma mücadelesi verdikleri bir dönemdi.
Bu nedenle, kapitalizmin 'kar odaklı' anlayışını, üretim faktörleri arasındaki gelir dağılımı adaletsizliğini, kapitalizmin açmazlarını ve bizzat kriz doğuran zafiyetlerini yeterince konuşmadık.
Bu başlıklara yönelik tartışmalar ağırlıklı olarak entelektüel kesimin kendi sorgulamaları arasında kaldı, geniş kesimlere mal olmadı. Bugün ise, bu konularla yeterince ilgilenmedikleri düşünülen Y ve Z kuşağı, tam tersine, kendilerinden önceki üç kuşağın asla sorgulamadığı bir yoğunluk ve içerikle kapitalist sistemi sorguluyor. Çünkü, 1981 ile 1996 arası doğmuş Y veya Milenyum Kuşağı ile, 1996 sonrası doğmuş Z Kuşağı yaşama, dünyaya 'kar' penceresinden değil, 'amaç', 'gaye', 'maksat' penceresinden bakmakta.
DEĞERLERE DAYALI KAPİTALİZM
Yani, ekonomik, ticari, siyasi ve toplumsal hayatta atılacak her adımın, alınacak her kararın mutlaka 'insanlık yararı'nı da gözeten bir yönü olması gerektiğine, bir amaç veya gayeyi gözetmesi gerektiğine özel bir ihtimam gösteriyorlar. Y ve Z kuşağının ekonomik yaşamının vazgeçilmez bir parçası haline gelen ve gelecekte ülke ekonomilerinde daha da büyük bir paya sahip olacakları anlaşılan 'paylaşım ekonomisi' şirketleri, var olmalarının en önemli gerekçesinin 'kar' değil, 'değer' ve 'işlevsellik' boyutunda bir anlam ifade ettiğini belirtiyor ve gösteriyorlar. Bir örnek vermek açısından, Airbnb, Trump'ın göçmen karşıtı tutumunu reddettiğini göstermek adına, 100 bin göçmen için kısa süreli ücretsiz ikamet edebilme imkanı oluşturdu.
Y ve Z kuşağı, ille de kapitalizm olacak ise, 'Bilinçli Kapitalizm'i, 'değerler'e dayalı bir kapitalizmi tercih ettiğini vurguluyor. Bu nedenle, gelir dağılımını gözeten, servetin tabana yayılmasını savunan, küresel ekosistemi koruyacak ve iklim değişikliğine duyarlı bir kapitalizm talep ediyorlar. Bu tablonun bir uzantısı olarak, ABD'den başlayarak, bilhassa gelişmiş ülkelerde 'ağır' bir sorun oluşturan 'cinsiyetler arası ücret adaletsizliği' sorunu, son dönemde en çok mücadele ettikleri konular arasında yer almakta. Yine, 'aşırı sağcılaşma' ve 'aşırı solculuk', 'sistemik ırkçılık' gibi, insanlığı tehdit eden meseleler için de tepkilerini güçlü bir şekilde göstermekteler.
ABD'de 1928 ile 1980 arası doğmuş 3 kuşak, sırasıyla yüzde 60, yüzde 49 ve yüzde 45 oranında hükümetlerin reel sektör ve bireyler için ciddi manada çaba sarf ettiğini belirtirken, bu oranlar Y kuşağında yüzde 34'e, Z kuşağında ise yüzde 29'a geriliyor. Y ve Z kuşağının ortalama yüzde 67'si ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunları çözmek için hükümetlerin daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini düşünmekte.
Önümüzdeki dönemde, bu iki kuşağın uluslararası finans sistemi ve kapitalizmin 'yozlaşmış' yönleriyle ilgili, Game Stop ve Wallstreetbets gibi, daha ciddi bir sorgulama içerisinde olacaklarına birlikte şahit olacağız.
KÜRESEL İŞSİZLİK 220 MİLYON
'Kovid-19' küresel virüs salgınının (pandemi), 1918-19 İspanyol gribi salgını ve 1929 büyük buhranından 100 yıl sonra, dünya ekonomisini ne kadar ağır etkilediği üzücüdür ki küresel istihdam piyasası verileriyle de kendisini gösteriyor.
2008 Küresel Finans Krizi'nden ise dört kat daha fazla istihdam kaybı ile karşı karşıyayız. Birleşmiş Milletler'in bir alt kurumu olan Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) tüm 2020'yi kapsayacak şekilde gerçekleştirdiği hesaplamalar, kamusal ve toplumsal hayata getirilen kısıtlama ve karantinaların tüm sektörlerde sebep olduğu çalışma saati kaybının küresel ölçekte yüzde 8,8 azalmaya ulaştığına işaret ediyor.
ILO'nun son raporu, yüzde 8,8 azalmanın, 114 milyon kayıtlı işsiz dahil, toplam 255 milyon tam zamanlı iş kaybı anlamına geldiğini açıklamakta. Esnaf ve KOBİ'lerin dijitalleşmeye ayak uyduramamaları, tüm sektörlerde artan rekabet ve KOBİ'lerin ortaya koyduğu var olma mücadelesine bağlı olarak, son bir kaç yıl içerisinde küresel ölçekte önce 149 milyona, ardından 165 milyona, 2019'da ise 187 milyona yükselmiş olan küresel işsizlik, küresel pandemiyle yüzde 1,1, yani 33 milyon kişi daha artarak, ne yazık ki 220 milyona ulaştı.
ILO'nun son raporundaki bir başka kritik önemde tespiti ise, işini kaybedenlerin önemli bir bölümünün de, küresel pandeminin uzaması nedeniyle, iş aramaktan vazgeçmiş olmaları. Özellikle, en fazla işe alım yapan restoran, bar, mağaza, otel gibi hizmet sektöründeki işletmelere ardı ardına getirilen kısıtlamalar iş arama eğilimini olumsuz yönde etkilemiş durumda. ILO, iş saatlerinde yaşanan kaybın 2021'de ve gelecek yıl da sürmesini beklerken;
81 milyon kişinin de kendini işsiz olarak kaydettirmediğine ve istihdam piyasasında da yer almadıklarına işaret ediyor. Beyaz ve mali yakalı istihdam kaybının ekonomik değeri küresel ölçekte 3,7 trilyon dolara; yani, küresel GSYH'nın yüzde 4,4'ü kadar bir gelir kaybı anlamına geliyor ve bu tablodan en fazla gençler ve kadınlar etkilenmiş durumda.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.