DİYABET ya da daha sık bilinen ismiyle "şeker hastalığı" genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklanan sık görülen bir sağlık problemidir. Dünya çapında görülme oranı günden güne artmaktadır. Tip 1 ve Tip 2 diyabet olmak üzere iki türü vardır. Tip 2 diyabet toplumda daha yaygındır ve diyabet teşhisi konan yetişkinlerin yaklaşık %90'ını Tip 2 diyabetli bireyler oluşturmaktadır.
YAŞAM TARZI DEĞİŞMELİ
İNSÜLİN, glukozun kandan hücrelere geçişini düzenleyen en önemli hormondur. İnsülin yetersizliği oluşması ya da insüline karşı hassasiyetinin azalması, Tip 2 diyabetin oluşmasında önemli iki etmendir. Hastalığın seyrinde oldukça önemli rol oynayan tedavinin başı yaşam tarzı değişikliğidir. Beslenme tedavisi, fiziksel aktivite ve orta düzeydeki ağırlık kaybı diyabet riski olan bireylerde diyabet gelişimini geciktirmekte ve hatta önlemektedir. Yapılan bir çalışmada yaşam tarzı müdahalesi yapılan bireylerde kan basınçları, kan lipitleri, insülin düzeylerinde azalma ve insülin yanıtında iyileşme gözlenmiştir.
SAĞLANMALI
DİYABET ile ilişkili risklerin azaltılmasında vücut ağırlığı yönetimi önemlidir. Sağlıklı bir vücut ağırlığına ulaşmak, bunu korumak ve kilo alımını önlemek hedefler arasındadır. Kilolu ve insüline dirençli obez bireylerde vücut ağırlığında %5 civarındaki azalma bile insülin direncinin azaltılmasında etkilidir. ayrıca, bireye özgü olacak şekilde genellikle 3 ana ve 2-3 ara öğün olacak şekilde öğünler planlanır. Öğünlerde tüketilen besinlerin porsiyon miktarının azaltılması ile fazla kalori alınması önlenir.
DİYET VE FİZİKSEL AKTİVİTE
BESLENME alışkanlıklarındaki değişiklikler ve fiziksel aktivitenin artırılması, Tip 2 diyabet için kullanılan metformin grubu ilaçların tek başına kullanımı kadar etkili olabilir. Bir araştırmada, diyet ve fiziksel aktiviteyle diyabet riskininin %57, metformin kullanımının ise yalnızca %34 oranında azaltıldığı bildirilmiştir. Fiziksel aktivitedeki artış insüline direnci azaltabilir. Orta şiddette düzenli yapılan egzersiz, hareketsiz yaşam tarzı olan bireylere göre, Tip 2 diyabet gelişme riskini yaklaşık %30 oranında azaltmaktadır. Hafif şiddette egzersiz ile başlanmalı, orta şiddete doğru yavaş yavaş artırılmalıdır. Haftada ortalama 3 gün tercihen yürüyüş gibi orta yoğunlukta fiziksel aktivite yapılması önerilir.
GLİSEMİK İNDEKSİ DÜŞÜK BESİNLER
GLİSEMİK indeksi yüksek olan muz, üzüm, karpuz, incir, havuç gibi besinlerin tüketimine dikkat edilmelidir. Beyaz şeker, pirinç ve beyaz ekmek kan şekerini hızlı yükseltirken; kuru baklagiller, yeşil sebzeler ve tam tahıllar gibi posa oranı yüksek besinler, kan şekerinin dengede kalmasını sağlar. Glisemik indeksi düşük bu besinler kan şekeri kontrolünün sağlanmasına yardımcıdır.
HAFTADA İKİ KEZ BALIK
BESLENME önerilerinde, eğer aksi önerilmemişse günde 130 gramın altında olmayacak şekilde glisemik indeksi düşük karbonhidrat kaynakları önerilmektedir. Diyetin toplam yağ ve kolesterol alımı azaltılmalı, haftada en az iki kez balık tüketilmeli ve diyette posa alımına dikkat edilmelidir. Ayrıca diyetle sodyum alımının azaltılması, sebze ve meyve tüketiminin arttırılması, yağı azaltılmış süt ürünlerinin kullanılması, sigara ve alkol tüketiminin sınırlandırılmasının olumlu etkileri görülür.