Tıbbi uygulama, sağlık mesleği mensubu bir kişinin mesleğini icra ederken uyguladığı teşhis, tanı ve tedavi aşamalarında uyguladığı eylemlerdir. Burada bahsi geçen sağlık mesleği mensubu kişi hekim olabileceği gibi, hemşire, anestezi teknisyeni, ebe, vb. sağlık mesleği mensubu kişiler olabilir. Her tıbbi girişimin kendisine özgü risk ve sapmaları bulunmaktadır.
Dolayısıyla, oluşabilecek her kötü sonuçtan hekimin sorumlu tutulması beklenemez.
Tıbbi uygulamalar sonucu maddi tazminatın kaynağı ya ölüm ya da bedensel zararlar sonucu doğmaktadır.
Fakat tıbbi uygulamanın sonucunun bir komplikasyon mu olduğu veya hatalı tıbbi müdahale mi olduğu konusu sübut bulduktan sonra tazminat hesabına gidilir. Bu ayrım tıbbi bilirkişilerce yapılacak inceleme sonucu ortaya çıkar.
MALPRAKTİS KAVRAMI
Her operasyon neticesinde hekimin öngöremeyeceği birtakım olumsuzluklar yaşanabilmektedir. Her tıbbi müdahalenin normal sapmaları ve riskleri vardır.
Bu sapma ve risklere tıbbi komplikasyon denmektedir.
Buna göre hekim operasyonu tıbbi standartlara uygun olarak gerçekleştirse dahi hastanın özelinde ve kişiye has olarak veya hastanın kendi kusurlu davranışları nedeniyle birtakım olumsuz ve öngörülemeyen sonuçlar ile karşılaşılabilir. Bu durumda hekimin görevi komplikasyon yönetiminde uyguladığı prosedürlerin tıbbi standartlara uygun olmasını sağlamaktır.
Tıbbi kötü uygulamada tıp alanında gerçekleşen malpraktis olarak tanımlanabilir.
Sağlık mesleği mensubu kişilerin mesleğini icra ederken ki uygulamalarının hatalı, kötü ve/veya eksik olması sonucu ortaya çıkar. Tanı, teşhis, tedavi süreçlerinin herhangi birisinde görülebilir. Tıbbi müdahalenin tıbbi kötü uygulama sayılabilmesi ve sağlık personelinin haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için bir takım şartlar vardır. Dolayısıyla tıbbi kötü uygulamadan kaynaklı, uygulamadan sorumlu olan kişi ve/veya kuruma yöneltilecek tazminat davalarında dört unsur ortaya çıkmaktadır.
Bunlar; hukuka aykırı eylem, kusur, zarar ve illiyet bağıdır.
Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır.
Tıbbi kötü uygulama sonucu tazminata hükmedilebilmesi için hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve illiyet bağı unsurlarının tamamlanmış olması gerekmektedir.
Daha sonrasında tazminat hesabı yapılabilecektir.
Zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının belirlenebilmesi için her şeyden önce, zararın hesaplanması gerekir.
Genel olarak tazminatın amacı kişinin iradesi dışında ekonomik yönden malvarlığında veya kişilik haklarında meydana gelen zararın giderilmesidir.
İKİ TÜR TAZMİNAT VAR
Tazminat maddi tazminat ve manevi tazminat olarak ikiye ayrılır. Manevi tazminat kişinin duyduğu acı ve ıstırabın karşılığı olarak hâkimin takdir yetkisinde bir tazminat türüdür.
Maddi zararda kesin hesap yapılabilirken, manevi zararda kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Maddi tazminat ise yine hâkimin takdir yetkisini kullanabildiği fakat daha çok içtihatlara göre net bir hesap yapılarak tespit edilen bir tazminat türüdür. Maddi zarar, kişinin malvarlığında iradesi dışında yaşanan eksilmedir.
Tedavi giderleri, çalışma gücünün kaybı, eşinin veya yakınının sağlığının bozulması ya da ölmesi nedeniyle destekten yoksun kalma, ölüm nedeniyle meydana gelen giderler, cenaze masrafları mal varlığında eksilmeye neden olur ve buna maddi zarar adı verilir. Tıbbi kötü uygulamadan kaynaklanan maddi zararlar iki halde ortaya çıkmaktadır. Bunlar ölüm ve bedensel zararlardır.
Ölüm sonucu ortaya çıkan maddi tazminat cenaze giderleri ile destekten yoksun kalma tazminatıdır. Bedensel zararlar sonucu ortaya çıkan maddi tazminat türleri ise iş gücü kaybı, kazanç kaybı, ekonomik geleceğin sarsılması ve tedavi giderleridir. Fakat tıbbi kötü uygulamadan sonra hemen ölüm gerçekleşmemiş, ölen kişi bir süre bedensel olarak zarar görmüş durumda yaşamak zorunda kalmış ise, iş gücü kaybı ve tedavi giderleri yine talep edilebilir.