Kemal Sunal'ın minik partneri Garip'in Fatoş'u 36 yılda bambaşka birine dönüştü! Son hali inanılmaz..
Ece Alton ünlü sanatçı Kemal Sunal ile 1986 yapımı Garip filminde rol almıştı. Memduh Ün'ün yönetmenliğini üstlendiği film büyük bir izleyici kitlesine ulaşmıştı.
Filmdeki Fatoş karakteri seyirciyi hem güldürdü hem ağlattı. Minik yaşta oyunculuğuyla kendisine hayran bırakan Ece Alton, şimdilerde 42 yaşında.
Yıllar sonra ortaya çıkan Alton, görenleri şaşkına uğratak "bu o mu?" sorularını akıllara getirdi. 42 yaşında olan Ece Alton değişimi ile ağızları açık bıraktı. Peki Ece Alton şimdi ne yapıyor?
Oyunculuğu bırakan Ece Alton Assos'da bir otel işletiyor. Bir otel sahibi olan Ece Alton, vaktinin çoğunu çapa yaparak, tuvalet temizleyerek, ütü ve çamaşırlarla boğuşarak hatta ve hatta pişi kızartarak geçiriyor.
Hollywood'dan uyarlanmasıyla dikkat çeken Yeşilçam'ın bir dönemine damga vuran Garip filmi Charlie Chaplin'in klasiği The Kid'den uyarlanır. Memduh Ün'ün yönetmenliğini üstlendiği filmde, Kemal Sunal ve Ece Alton başroldeydi. Filmde Fatoş'u canlandıran Ece Alton, Eda Solmaz'a konuşarak, oyunculuğa nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
"Babam mimar, annem piyanist. Ben ise enerjisi yüksek bir çocuktum, çok da televizyon seyredilmeyen ama annemin işten dönünce bana uzun uzun kitap okuduğu bir evdeydim.
Bazı sabahlar, farklı karakterleri oynayarak kahvaltıya inerdim, böyle çok eğlendiğimi hatırlıyorum. Annemin bir arkadaşının dikkatini çekmişti bu durum ve 'Bir deneme çekimine mi gitseniz?' demişti.
Her şey reklamlarla başladı. Reklamlardan sonra ise Alton, "Garip" filminin seçmelerine katılır: "Seçmelerde çok ama çok fazla çocuk vardı. Gülenlerin yanı sıra ağlayanlar da... Memduh Ün'ü ilk görüşümü hatırlıyorum.
'Bakın çocuklar, bu iş şen şakrak değil. Her zaman, uzun saatler, uzun çalışmalar, bir sahne var sizi denize atıyoruz, inşaatta intihar girişimi sahnesi var' demişti.
O anlattıkça bazılarımız büzüldükçe büzüldü. O sırada fırlayarak, 'Ben 6. kattan denize atlarım' dedim. Fatma Girik'in elinden tutarak verdikleri rolü oynadığımı ve uzun bir sohbet ettiğimizi hatırlıyorum. Okumayı yeni sökmüştüm, senaryoyu ise kısa bir sürede büyük bir istekle ezberlemiştim. Galiba benim için bir filmde başrol oynuyorum heyecanı ve hevesi olmamış hiç. Yeni ve keyifli bir meşgale başlamış dünyamda. Ben onu görev edinmişim ve elimden geleni yapmaya çalışmıştım. Sete her gün keyifle gittim."
Alton, "Keşanlı Ali Destanı', 'Beyaz Bisiklet', Halit Kıvanç ile 23 Nisan sunumu ve devamında reklamlarda rol aldım. Rekabet, baskı, beklenti yoktu ama yaş ilerledikçe mutlaka olacaktı. Ergenliğime geldiğimde artık başka şeylerle ilgileniyordum. Kırılmamış olmam, aksine çok keyif almam tamamen ailemin yarattığı beklentisiz ortamdı. Bu, çocukları akışına bırakın demek değil.... Baskı ya da beklenti yaratmaya değecek konular da var. Bir film senaryosunu ezberlemesi için isteksiz olan bir çocuğu dürtmek gereksiz. Ama hayatı boyunca kullanacağı çarpım tablosu için elzem.
Benim için film senaryosu ezberlemek doğal bir şeydi ama çarpım tablosu için desteğe ihtiyacım vardı."Alton, "Garip" filminde oynadığını öğrenen insanların tepkilerini gülerek anlatıyor: "O filmde oynadığımı bilmeyen birinin gösterdiği tepki, hâlâ gülümsetir beni. Üniversitede birden benden bağımsız 'Garip' filmi konuşulmaya başlandı. Hoşlandığım çocuk, 'Nasıl güzel bir şey olmuştur o hatun' dedi. Ben, sus pus... Aylar sonra ilk buluşmamızda, tutamadım artık anlattım. Çok güldük. Güzellik neydi ki, beraber çok gülebilmenin yanında?"
Ece Alton, 8 yaşına geldiğindeyse TRT'nin 1987 yılındaki önemli işi "Gecenin Öteki Yüzü" dizisinde oynar. Bu sefer Haluk Bilginer, Zuhal Olcay ve Müşfik Kenter'le yan yanadır. Alton, o sete dair anılarını şöyle anlatıyor: "Füruzan senaryosunu yazmıştı, Okan Uysaler'in yönetmenliğini üstleniyordu, Gülsüm Karamustafa da sanat yönetmenliğini...
Bambaşka bir çocukluk dönemi benim için. Sette, Füruzan ve Gülsüm Karamustafa, 'Uzun Çoraplı Kız Pippi'nin serüvenlerini anlatırdı. Makyöz Nevin Hanım'ın sihirli kutuları ve sonsuz sabrını hatırlıyorum. Beyoğlu'ndaki o zaman terk edilmiş, eski haliyle, ünlü Vardar Apartmanı'nda çekimler yapılırdı. Zuhal Olcay ile her gün geçmişte yolculuğa çıkardık. Bütün bu insanlar sayesinde benim hiç yaşamadığım bir dönemi deneyimledim.
Hatıraları belleğime atabilmek açısından yaşım da biraz daha elverişliydi. Bu sette çok anım var. Büyümeye başlamışım, tepkilerime, tepkileri tartıyorum, ölçüyorum, öğrenmeye devam ediyorum...
Yine şanslıymışım ki muhteşem insanların içindeyim. Aile dostumuz olan yüce Müşfik Kenter'in yanında berisinde bir sette olmak... Tüm ekibiyle, her anıyla film içinde bir filmdi. Öğrenme, eğlenme ve uygulama yeriydi set benim için."
"Okulda, sınıfta arkadaşlarımdan benim durumumla ilgili hiçbir ayrıcalıklı tavır görmedim. Devlet okulundaki 60 kişilik sınıfımda; kayırmak, yüceltmek, küçük görmek yoktu.
Gazetelerde röportajlarınızın çıkmasıyla, çocuk olarak başka kulvarlarda diğerlerinden bir adım ileri ya da geri konulmadığınız, ailenizin ve çevrenizin; size, sizmişsiniz gibi davrandığı bir Türkiye'ydi."