Çanakkale'de 5 bin 600 yıllık geçmişe sahip Troya Örenyeri'nin bulunduğu Hisarlık Tepe'nin, 1871 yılında dönemin Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Saffet Paşa tarafından kamulaştırılmasıyla Alman arkeolog Schliemann'ın çıkaracağı eserlerde hak sahibi olması engellendi. Troya Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, "Eğer Hisarlık Tepe kamulaştırılmasaydı, Schliemann çıkarılacak eserlerde tamamen pay sahibi olurdu" dedi.
1870'te Troya'yı bulmak için Çanakkale'ye gelen Heinrich Schliemann, resmi olmayan kazılara başladı. Dönemin bazı tarla sahiplerinin şikayeti üzerine kazılar durduruldu. Bunun üzerine Hisarlık Tepe'deki Troya Antik Kenti'ni bulmak isteyen Heinrich Schliemann, dönemin Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Saffet Paşa ile görüşerek, burayı almak istediğini söyledi.
Gereken izni göndereceğini belirten Saffet Paşa, bir memur görevlendirerek Hisarlık Tepe'yi kamulaştırdı. Hisarlık Tepe'nin kamulaştırılmasıyla aynı zamanda kazı yapmak isteyen Heinrich Schliemann'ın çıkaracağı eserlerden hak talep etmesi de engellendi.
'ÇALINAN HAZİNELERİN GERİ ALINMASI İÇİN OSMANLI DEVLETİ BÜYÜK ÇABA VERDİ' Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, Anadolu topraklarının, dünya kültür mirasında süper güç olduğuna dikkat çekti. İnsanlık tarihindeki pek çok gelişim, aşama ve sıçramanın bu topraklarda gerçekleştiğini ifade eden Aslan "İşte bu topraklardaki en önemli yerleşmelerden bir tanesi de Troya'dır.
Troya Örenyeri resmi kazıları, günümüzden 150 yıl önce başlamıştır. 1870'li yıllarda bu bölgede Troya'yı aramaya gelen Heinrich Schliemann, dönemin yasalarını ve bazı zayıf noktalarını kendi lehine kullanmak isteyerek, kazı çalışmalarına başlamıştır. 1870 yılında resmi olmayan kazıları, o dönemdeki bazı tarla sahiplerinin şikayeti nedeniyle durdurulmuş ve Troya Höyüğü'nün bir bölümü Saffet Paşa tarafından kamulaştırılmıştır. Böylelikle hem Troya eserlerinin pervasızca kaçırılması önlenmiş hem de Osmanlı Devleti'nin Troya'ya verdiği önem görülmüştür.
Fakat daha sonraki yıllarda Heinrich Schliemann, yaptığı kazılarda farklı yollar ve yöntemler deneyerek önemli buluntuları ve hazineleri çalmıştır. 1873'te çalınan hazinelerin geri alınması için Osmanlı Devleti'nin verdiği büyük bir çabanın olduğunu görüyoruz. Atina'daki dava süreci de gene Osmanlı Devleti'nin, Troya eserlerini geri almak, sahiplenmek için verdiği mücadeleyi görebiliyoruz" dedi.
'SAFFET PAŞA 3 BİN KURUŞA KAMULAŞTIRIYOR' Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük de Troya ile ilgili hatırlanması gereken ismin dönemin Maarif Nazırı Saffet Paşa olduğunu söyledi. Saffet Paşa'nın, 1869 yılında çıkardığı kanun ile eserlerin yurt dışına çıkartılmasının engellendiğini belirten Gölcük, "Fakat kanunda bir açıklık var. Açıkça, 'Eğer eserler özel mülkiyette çıkarsa, çıkanların tamamı şahsa aittir' diyor. Schliemann 1871 yılına gelindiğinde Troya'nın kurulu olduğu Hisarlık Tepe alanının 40 dönümünü Kumkale köylüsünden satın almak istiyor. Çünkü satın aldığında araziden çıkan her şey yüzde 100 kendisinin olacak.
Fakat Saffet Paşa çok uyanık bir devlet adamı. Schliemann izin için kendisine gittiğinde amacını soruyor. Hisarlık Tepe'de Troya Antik Kenti'ni çıkartmak istiyorum, bir yer alacağım kendime diyor. Kendine nereden yer alacağını soruyor. Şuradan, tam bu noktadan yer alacağım diyor. Saffet Paşa, Schliemann'a 'tamam siz gidin, izni size göndereceğim' dedikten sonra diğer kapıdan memuru çağırıp Hisarlık Tepe'yi kamulaştırma talimatı veriyor. Saffet Paşa 3 bin kuruşa, 40 dönümlük araziyi kamulaştırıyor.
Eğer Hisarlık Tepe kamulaştırılmasaydı, Schliemann çıkarılacak eserlerde tamamen pay sahibi olurdu. Saffet Paşa, Hisarlık Tepe'yi kamulaştırdı. Devlet olarak çıkanlar için bizim mülkiyet hakkımız doğdu. Aslında içinde bulunduğumuz 2021 yılı sadece Troya Örenyeri kazılarının 150'nci yılı değil, Hisarlık Tepesi'nin kamulaştırılmasının da 150'nci yılı. Bu sadece bir mülkiyet kamulaştırması değil, Troya'daki hakkınızı elde edişiniz" diye konuştu.
'ESKİ ESER KANUNUNDAKİ İLK DAVAYI AÇIYORSUNUZ' 1873 yılında Heinrich Schliemann tarafından eserlerin Atina'ya kaçırdığını da hatırlatan Gölcük, şöyle devam etti: "Eserlerin kaçırıldığı anlaşılır, anlaşılmaz İzzetin Efendi soruşturmacı olarak Çanakkale'ye gönderiliyor. İzzettin Efendi eserlerin nasıl kaçırıldığını anlamaya çalışıyor. Atina'da Müze-i Hümayun Müdürü Anton Dethier'i gönderip, dava açıyoruz. Şu çok önemli, bir eski eser davası nasıl olur dünyada bunun örneği yokken, siz bu konuda gidip dava açıyorsunuz.
Bu da dünyadaki ilk eski eser davasıdır. Dava açılıyor, ilk mahkeme kaybediliyor ardından dava kaybedilir, kaybedilmez gazetelere protesto yazıyorsunuz. Diyorsunuz ki, 'Bunları alan satan olursa peşini bırakmayacağım.' Bugünkü anlamda temyize gidiyorsunuz. Bir daha mahkeme açıyorsunuz, mahkemeyi kazanıyorsunuz. Heinrich Schliemann altınları saklamış, altınlar Atina'da bulunamıyor. Altınları araştırması için iki tane hafiye tutuyorsunuz. Şu mücadelenin büyüklüğüne bakın.
İlk kanunu çıkartıyorsunuz, yurt dışına çıkartmak yasak. Kamulaştırmayı yapıyorsunuz, arkeolojik alandaki ilk kamulaştırmalardan birisidir ve eski eser kanunundaki ilk davayı açıyorsunuz. İlk hukuk mücadelesini başlatıyorsunuz. Troya'da eser korumacılığı konusunda 1800'lü yıllar çok büyük bir mücadeleyle geçmiş.
Bu mücadelenin ve geleneğin devamı olarak bugün de Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi Başkanlığı, eski eser kaçaklığı konusunda dünyada en etkili ve büyük mücadeleyi veren kurumların başında geliyorlar."
TROYA ÖRENYERİ KAZILARI Troya Örenyeri'nde ilk resmi kazılar, (SOR) 1871 yılında amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından başladı. 1893-1894 yılları arasında kazılar Wilhelm Dörpfeld, 1932-1938 yılındaki kazılar Amerikalı arkeolog Carl W. Blegen ve 1988-2005 yılları arasındaki kazılar ise Alman arkeolog Manfred Korfmann tarafından gerçekleştirildi.
2013 yılından bu yana ise Troya Örenyeri kazıları Prof. Dr. Rüstem Aslan başkanlığında yapılıyor.