Yenidoğan Çetesi davasında ikinci gün! Hemşireden kan donduran ifade
Yenidoğan bebeklerin ölüme yol açarak kazanç sağlayan Yenidoğan çetesi dün ilk kez hakim karşısına çıktı. 47 sanığın yargılandığı ve 5 gün sürecek davada sanıkların dinlenmesine bugün de devam ediliyor. Dün mahkemede çete lideri Fırat Sarı aylık 400 bin lira geliri olduğunu ifade ederken hemşire ise "Hasta 5 gün entübe kaldıysa 10 gün yazıyorduk, SGK'dan fazla para almak için daha fazla entübe yazıyorduk." dedi.
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak bebeklerin ölümüne neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık dün ilk kez hakim karşısına çıktı. Hakan Doğukan Taşçı'nın savunmasının alınmasının ardından duruşma bugüne ertelendi.
FIRAT SARI: AYLIK GELİRİM 400 BİN
Çete lideri Fırat Sarı, kimlik tespitinin yapıldığı sırada bekar olduğunu ve aylık gelirinin ortalama 400 bin lira olduğunu söyledi. İlker Gönen ise kimlik tespiti sırasında, evli ve üç çocuklu mesleğinin ise doktor olduğunu belirtti.
'PARA ALINMAK İÇİN EVRAK ÜZERİNDE OYNANIYOR'
Duruşmada ilk olarak, "Yenidoğan çetesinde" 11 hastanenin hasta kabulünden sorumlu olan hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nın savunması alındı. Taşçı'nın davanın diğer tutuklu sanığı hemşire Hasan Basri Gök ile yaptığı ve iddianamenin delilleri arasında yer alan görüşmeleri kan dondurmuştu.
Taşçı, mahkemede hâkim karşısında verdiği ifadesinde özetle şunları söyledi:
* Yoğun bakımda gece bilakis doktor durmuyor. Acil müdahale olması gerektiğinde biz müdahale ediyoruz. Aile, doktor ya da muhatap bulamayınca, aileye kendimizi doktor olarak tanıtıyorduk bilgi veriyorduk 'Gerçeğe aykırı mı?' diye sorarsanız, evet gerçeğe aykırıydı. Hasta 5 gün entübe kaldıysa 10 gün yazıyorduk, SGK'dan fazla para almak için daha fazla entübe yazıyorduk.
'İYİ VE KÖTÜ HASTA ŞABLONU VAR'
Hemşire Taşçı, "Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, bu çocuk nasıl bir şey mesajı üzerine, basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var, bizden yazılı istemiyorlardı. Bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf listesi yapıyorduk. SGK'ya bildirmiyorduk. Hasta 5 günlük entübe iken 10 günlük gösterilmiş. Hasta üç günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK'dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi bir şey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu bizde satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesi'nden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK'yı dolandırmak gibi bir amacım yok" diye konuştu.
'ÇEK FİŞİ GİTSİN DENİLDİ'
Taşçı, "Bazen doktor Şehmuz Çelik adıyla hasta kabul ediyorum. Kaya Bebek ile ilgili, 'Çocuk gözümün önünde öldü' sözlerimin üzerine, Gece 3 civarı Batuhan Çelik aradı, arkadaşım, ellerinde bebek olduğunu ve doktora ulaşamadığını, doktorun 'çek fişi gitsin' dediğini söyledi. Rıza Hocaymış doktor, ama tanımıyorum, çocuk doktoru olarak biliyorum. Hasta kötüydü, ben de telefondan yardımcı olmaya çalıştım. O bebek öldü. Aileye böyle bir durum olmadığı gibi gösterdiler. Batuhan hemşire yardımcısıydı, arkadaşımdı. Ama o değil, doktorun müdahale etmesi gerekiyordu" şeklinde konuştu.
'BORÇ YÜZÜNDEN ÖLEN ÇOCUĞUN NAŞI VERİLMEDİ'
Mahkeme Başkanının, '14 hastam var. Biraz hasta mı beklersek diye konuşmuşsun' mesajını hatırlatması üzerine, Taşçı, "Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, parası olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, 'Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?' dedi. Ancak 44 gün yaşadı. Çocuk öldükten sonra, Çocuğun babaannesi aradı, 'Bebeğin naaşını vermediler' dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler" dedi.
NE KADAR CEZA İSTENİYOR?
* Doktorlar Fırat Sarı ve İlker Gönen'e 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis.
* Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'e "ihmali davranışla kasten öldürme", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis.
* Aralarında hemşire Hasan Basri Gök'ün de olduğu diğer sanıklar hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları talep edilmişti. İddianamede ayrıca malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve şirketler lehine 'dolandırıcılık' suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep edilmişti.
'FIRAT SARI'NIN HEMŞİRESİYDİM'
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök, "Sevkler 112 bilgilendirmeden yapılıyordu bu durumda doktorlar üzerinden yapılıyordu. Bu durumdan para Kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm birşey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi.Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı'nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi. Serdarova bebeğin ailesinden para istediğimiz konusunda ise Fırat Sarı aradı, sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. Amaç ise SGK'dan daha fazla para almaktı. Mahkeme başkanının Mehtap ile 'Çocuğu öldür' mesajlaşmasını sorması üzerine Gök, 'Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyor bu da bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep oluyor. Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için birşey söyleyemem." cümleleriyle yanıt verdi. Gök, Fehmi Alperen ile 'Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?' mesajlaşmasını ise, 'İstanbul'u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da Ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olmasını istiyordu onunla ilgili konuşmamız" cümleleriyle açıkladı.
'112 BUNU FARK ETMİYORDU ÇÜNKÜ SİSTEM ÜZERİNDEN AYARLIYORLARDI'
Basri Gök, savunmasının devamında, "Çocuğun nabzı düşüktü, bebeği görmediğim için 'Çocuğu öldür' diyerek konuşmuşumdur. Basamakları düşürmemizin sebebi dikkat çekmekti. Osman bebekle ilgili epikriz kötüleştirmekten bahsettik çünkü şablonlara yazmamız gerekiyordu. Mahkeme Başkanının '3 gün yaşayan bir bebeği 6 gün yaşamış gibi sisteme girmişsiniz. 'Dikkat etsinler' demişsiniz, bu ne demek?' sorusuna karşılık Gök, 'Bebek 3 gün yaşamış ama 6 gün sistemde kalmış. Fark edilir diye böyle dedim. Şehmuz hocaya ulaşamıyorlardı. O yüzden Doğukan doktor gibi konuşuyordu. 112 bunu fark etmiyordu çünkü sistem üzerinden ayarlıyorlardı. Kaya bebekle ilgili anneyi sevk ettiler. Doğum yapıyordu, acil sevk edilmesi gerekiyordu. O hastaneye gitmesi çok saçmaydı. Opara bebekle ilgili ise, bebek 1 günde ex oldu. Yenidoğan servisine sevk edilmemesi gerekiyordu. Şehmuz hoca ilgilenmedi. Zaten hiçbir bebekle ilgilenmiyordu. Epikrizini Doğukan ile birlikte ben yazdım.Doğukan soruşturmadan bilgi almıştı, 'Hakkımızda büyük bir soruşturma var' dedi bize. 'Artık bıktım, sapasağlam bebekleri entübe ediyorsunuz' diye bir konuşmam var, çok uzun süre yatışta bekleyen bebeklerle ilgiliydi ama sağlam bebekler için değil" dedi.
'FIRAT SARI İLE HERKES İLETİŞİM KURABİLİR'
Savcının, 'İlaçları bebeklere az az ver sözlerine ne diyorsun?' sorusu üzerine Gök, " Rengin hoca bebekleri odalarda fazla bekletiyordu. Yenidoğan sağlam bebeklere bu tarz ilaçlar verilmiyor. Savcının, Hakan ve Doğukan ile aranızda 'Kalp hastasını sevk etmiyorum, ameliyat parasından 140 bin lira alacağınız konusunda ne demek istiyorsunuz?' sorusuna ise Gök, 'Böyle bir sevk olmadı hatırlamıyorum; ama bu bebek Türkmen bebek olabilir kendi aramızda konuştuğumuz saçma konuşmalar. Fırat Sarı ile herkes irtibat kurabilir aramızda bir hiyerarşi yok. Epikrize uygun dosya düzeltme, akciğer grafiği uyumlu değil mi bakılıyor. Epikriz raporlarını 1 sene sonra değiştiremiyoruz. Sanık Fırat Sarı'nın avukatının 'Epikrizlerin son halini kim imzalıyor?' sorusuna ise, Gök 'İmzalayanı bilmiyorum, imzalandıktan sonra değiştirmesi mümkün değildir" yanıtını verdi. Sanık avukatının, il dışı sevklerde 112 dışında sevk olabilir mi sorusuna Gök "Olabilir özellikle tıp merkezlerinden çocuklar geliyordu. '112 a'dan z'ye sorar kastın neydi?' sorusuna karşılık Gök, 'Beni yanlış anlamışsınız 112 alfabetik sırayla hastaları dağıtır' şeklinde cevap verdi. Gelen bebeklerin çoğu ex zamanında gelen bebeklerdi zaten durumu kötü olan sevk edilmemesi gereken bebekler geliyordu. 112'nin şehir dışı algoritmasını bozma konusunda bilgim var şahit oldum" dedi.