İşte Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk açıklamalarından öne çıkan satıbaşları:
"Biz bu sistemi kurarken şöyle bir karar varmıştık; sistemlerin birbiri ile bağlantısını dikkate almadan herhangi bir değişiklik yapılmayacak, bu değişikliklerin yeri ve zamanı dikkate alınacak. Her zaman söylüyoruz, biz acele etmiyoruz. Bundan dolayı eğer kendi işlemlerimizi yürütürken acele edersek, fizibilite raporlarını dikkate almaksızın bir genellemeyle yola çıkarsak elbette bir takım sıkıntılarımız olacak.
"ÖĞRETMENLERİN EĞİTİMİNE ÇOK ÖNEM VERİYORUZ"
Öğretmen eğitimlerine çok dikkat ediyoruz. Böyle bir sistemi ortaya koyabilmek temel koşullardan dolayı öğretmene bağlıdır. O yüzden birkaç gün değil, birkaç hafta değil birkaç yıl süren öğretmen eğitimlerinden bahsediyoruz. Sınıfta öğretmenleri güçlendirmeden bu tasarının hayata geçmesi mümkün değil. Önümüzdeki aylarda bunun detaylarını paylaşacağız.
"KATILIMI ÇOK ÖNEMSEDİK"
Biz bunu yaparken katılımı çok önemsedik. Çünkü bu tek başına bir akademik tasarı değil. Bu kişisel bakış açısına sahip bir tasarım değil. Yüzlerde öğrencinin, eğitmenlerin, uzmanların desteğiyle bunları birleştirerek yüksek katılımla bir yere varmaya çalıştık. Sadece benim ve arkadaşlarımın kişisel deneyimleri yetmez.
"BİLİMSEL METOTLAR PEŞİNDEYİZ"
Biz bir deneme tahtasıyla ilgilenmiyoruz. Biz bilimsel metotlarla neyi nasıl yapabilirizin peşindeyiz. Bütün bunları milli birlik ilkesi altında ele almak zorundayız. Biz çocuklarımız için bir öz gelecek yazmak istiyoruz.
"GENÇLER AYNI SORUYU SORUYOR"
Buradan şöyle bir şey söylemek mümkün, 5 milyon liseli gencimizin sorusunu defalarca duyduk; siz bizi neye hazırlıyorsunuz? Bizim de sorumuz bu oldu. Biz gençleri neye hazırlıyoruz. Bu sorunun cevabını şimdiden vermek elzem.
"BEYNİMİZE YAZILIM YÜKLEMENİN..."
Biz öğretmenlere de sorduk. 'Öğrenciler bu kadar yıl içinde öğrendiklerini içselleştiremiyor' dediler. Neye hazırlıyoruz sorusu o kadar önemli ki. 2040'lara doğru inanılmaz bir çağ geliyor. Tekillik dediğimiz bir çağ. Beynimize yazılım yüklenmenin mümkün olduğu bir çağa doğru gidiyoruz. Türkiye eğitime sadece sınıflarda yapılan bir iş olarak çerçeveleyemez.
DERS SAYISI KONUSU
Eğitim ekonominin ve demokrasinin ayrılmaz bir paydasıdır. Neden dünyadaki gelişmiş dediğimiz ülkelerin okullarında az ders var da bizde çok diye sorduklarında bunun bir cevabı olması gerekiyor. Ders sayılarında azalma olması, çocukların deneyim yaşaması. Atölyelerin gerçekten kullanılması, bunların sayılarının artırılması çok çok önemli. Derslerde disiplinler üstü bir yaklaşımın edinilmesi, bizim bütün derslerimiz belirli bir disiplinde yürüdüğü için bütün bunları parça parça öğrenmek sorunların zihninde bir bütünlük oluşturmuyor."
"NEDEN DERS SAYILARINI AZALTIYORUZ?"
9'larda yeni sistemde 8, 10. Sınıfta 9 dersten söz ediyoruz. Neden azaltıyoruz. Bir çocuğun 15 dersi anlaması ve içselleştirmesi mümkün olmuyor. Bizim çocuklarımızın de derinleşmeye ihtiyaçları var. Böyle bakınca paydaşların bir diğeri anne ve babalar çocuklar yaşamları boyunca soru çözüyor ama hayatlarında bir sorunla karşılaşınca afallıyorlar. Soru çözmek ayrı bir şey, sorun çözmek ayrı bir şey. Asıl olan şu; bu çocuklar, bu soruları çözerken gerçekten neyi ne şekilde çözüp yol aldıklarını, niçin o şekilde davrandıklarını anlamakta zorlanabilirler ki şu andaki durumda bu. Soru çözmekle sorun çözmeyi ayırt etmeliyiz.
HEY SİSTEMİ
HEY dediğimiz bir fırsat var. İlk ve ortaokulda tasarım beceri atölyeleriyle yapmaya çalıştığımız ve çocuğun 1. sınıftan itibaren birçok yeteneği yüzlerce binlerce kez denediği, lisede devamı olarak bu tür aktivitelerle zenginleştirmesini hedefliyoruz. Sanatın ince ayarından geçmeyen bir çocuğun şahsiyetinin oluşması zor oluyor. Yıllarca soru çözen çocuklarımız için hayatın başka gerekleri var. Çocuğun fiziksel aktiviteleri de çok önemli. Çocuğun sadece kağıt üzerinde soru çözerek değil, hayatın içinde tecrübe kazanmasına çok önem veriyoruz.
"ÇOCUK KENDİSİNİ TANIMA İMKANI BULACAK"
Çocuğun kendisiyle buluşmasını sağlayacak bir altyapı gerekiyor. Çocuk, 11. sınıfta bile farklı bir alana yönelme tercihine sahip olmalı. Dersler kişiselleştirebilmeli. Çocuğun ilgili alanlarını ölçmeliyiz. Çocuk kendisini tanıma imkanını bulacak. Çocuğun yeteneğini, kişiliğini ölçecek miyiz? Tabii ki ölçeceğiz.
"TAMAMLAYICI ETKİYE SAHİPLER"
Ortaöğretim tasarımıyla ilgili çalışmayı sadece bir ders çizelgesi olarak görmek elbette mümkün değil. Bu Türkiye'nin bir gelecek projesi, bir ekonomi projesi, bir sosyal hayat projesi. Türkiye'nin dünyada, bu topraklarda, bu coğrafyada onuruyla haysiyetiyle dimdik ayakta durabilmesinin bir eğitimsel projesi.
Ortaöğretim tasarımından söz ettiğimizde, okul profili değerlendirme, tasarım beceri atölyeleri, e-portfolyo, e-rehberlik ve benzeri birçok proje, mesleki eğitimde yaptığımız birçok proje aslında bu vizyonun parçaları. Bu parçaların da her birisinin birbiriyle bir bağlantısı var. Yani birbirini tamamlayıcı etkiye sahipler. Bu çok önemli."