TBMM Genel Kurulunda görüşülen tezkere üzerinde MHP Grubu adına konuşan Akçay, emperyalist emellerini, bölgedeki istikrarsızlığı destekleyerek, Hafter gibi yasadışı aktörleri finanse ederek gerçekleştirmeye çalışan odakların yanında değil karşısında durmanın "milli duruşun kayıtsız şartsız gereği" olduğunu belirtti.
Libya ile yapılan anlaşmaların, Türkiye'nin Akdeniz'deki hak ve hukukunu koruma yolunda atılmış isabetli adımlar olduğunu anlatan Akçay, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki varlık ve egemenlik hakkının muhafazası, Libya'daki meşru hükümetin varlığını devam ettirmesine, bu ülkenin güvenlik, istikrar ve huzura kavuşmasına bağlıdır." diye konuştu.
Tezkerenin, Libya'nın istikrar, huzur ve güvenliğine destek veren Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını muhafaza ettiğini ve bölgesel barışa katkı verdiğini kaydeden Akçay, "Doğu Akdeniz dünya jeopolitiğinin önemli bir sahasıdır. Bölgesel gelişmeler Türkiye'nin bu sahada güçlü ve etkili olmasını zorunlu kılmaktadır." ifadesini kullandı.
"AB'den gelen yaptırım açıklamaları, İsrail, Yunanistan, Mısır'dan gelen ve nazarımızda hiçbir kıymeti olmayan karşı açıklamalar hepimizin malumudur." diyen Akçay, şöyle devam etti:
"Doğu Akdeniz artık, Libya'nın da dahil olduğu daha geniş bir coğrafyayı işaret etmektedir. Anlaşmaları imzalayıp onaylayan Libya Ulusal Mutabakat Hükümetinin iktidarda kalması Türkiye ve Libya açısından olduğu kadar, Doğu Akdeniz'in geleceği bakımından da çok önemli bir meseledir."
Libya'ya asker göndermenin, silah ve mühimmat ile teknik ve askeri bilgi desteği sağlanmasının uluslararası hukuk açısından meşru olduğunu kaydeden Akçay, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2015 yılındaki 2259 sayılı kararının, Türkiye'ye ve Birleşmiş Milletlere üye diğer ülkelere bu sorumluluğu verdiğini anlattı.
"KADİFE ELDİVEN İÇİNDE ÇELİK YUMRUK"
Akçay, uluslararası kuruluşlar aracılığıyla barış ve güvenlik alanında en kuvvetli katkıyı sunan Türkiye'nin, yine uluslararası hukuk bağlamında kendi güvenliğini korumak için sınır ötesi harekatlar gerçekleştirmesinin hiçbir yanlış ya da gayrihukuki yanı olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye haklı, hukuki ve meşru bir zeminde faaliyet yürütmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün operasyonlarda dünyaya en güzel insanlık dersleri veren asil ve şanlı bir ordudur. Türk askeri barışın güvercini, savaşın kartalı, kadife eldiven içinde çelik yumruktur. Tezkerenin kabulüyle Libya'yla akdedilen mutabakat muhtıralarıyla elde edilen kritik kazanımlar muhafaza edilecek, Türkiye için kritik öneme sahip Libya'yla ilişkiler güçlendirilecek, AB dahil çeşitli aktörlerin etkin olmaya çalıştığı Libya'da ve Afrika'da her bakımdan etkinliğimiz artacak, Doğu Akdeniz'deki ve Suriye'deki varlık ve politikaları nedeniyle Türkiye'ye karşı faaliyetler yürüten ülkelere karşı durum üstünlüğü elde edilecek ve mücadele yeni bir boyut kazanacak. Akdeniz'de merkezi bir konumda konuşlanma imkanı elde edilecek, Yunanistan'a yönelik çevreleme politikasını yürütme fırsatı daha da bir inisiyatif kazanacaktır."
"İçinde bulunduğumuz coğrafyanın geleceği bölgede tarihi ve emperyal emelleri olan ülkeler tarafından iç karışıklıklar ve vekalet savaşları vasıtasıyla şekillendirilmeye çalışılırken, Türkiye'nin bu duruma kayıtsız kalması akıl dışıdır." diyen Akçay, şu görüşlerini paylaştı:
"Bu tezkereyle Akdeniz'de mavi vatanımızı koruyor, haklarımızın gasbedilmesini engelliyor, kardeş ülke Libya'nın istikrarına ve bölgesel barışa katkı yapıyoruz. Masada oluşan realite bu tezkereyle sahada da perçinlenecektir. Türkiye, Doğu Akdeniz'de meselelere ve gelişmelere mahkum değil, hakim konumdadır ve bu konumunu sürdürmeye kararlıdır. Türkiye, Libya'ya savaşmak için değil, barış ve huzurun tesisi ve Birleşmiş Milletler kararlarında öngörüldüğü üzere, meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne destek vermek için gitmektedir."