Bizleri dünyaya imtihan için gönderen Allah (c.c.), aynı zamanda omuzlarımıza önemli bir görev ve sorumluluk yüklemiştir. Bu halifelik görevidir. Allah insana öyle önem vermiştir ki Buhari ve Müslim'den rivayet edilen hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) "Allah insanı rahman suretinde yaratmıştır" buyurmuştur. Elbette Allah her şeyden olduğu gibi, suretten de münezzehtir ancak burada anlatılmak istenen bir sır vardır. Bu sırra erenlere ne mutlu...
TESADÜF DEĞİL
Hayattaki en büyük sırlardan biri de hiçbir şeyin tesadüf olmadığıdır. Kainatın her bir zerresinde Allah'ın imzasını görürüz. 'Teşbihte hata olmaz' derler; nasıl ki bir ressam eserinin altına imzasını atarak kendisinin bilinmesini istiyorsa, Allahü Teala da yarattığı her nesneye kendi adını nakşetmiştir. Yani kainatta meydana gelen hiçbir olay ve yaşadığımız hayata dair hiçbir şey tesadüf değildir. Mutlaka bir hikmeti ve anlamı vardır. Hiçbir şeyin tesadüf eseri olmadığını görenlere ne mutlu... Allah'ın halifesi olmayı herkes hak edemez. Bir insanın halife olabilmesi için Allah'a layık bir kul olması gerekir. Bunlardan en önemlisi de namazdır. Ecdadımız bu cennet vatanın dört bir yanını bu en önemli ibadet ve dinin direği olan namazlarımızı eda edebilmek için camilerle donatmış ve bu eserleriyle dünyanın hayranlığını kazanmıştır.
HAYRAN BIRAKIYOR
İşte bunlardan biri de Sivas Divriği'deki Ulu Cami ve Darüşşifası'dır. UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi'nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Daruşşifası'nda oraya çıkan "namaz kılan insan silüetleri" de kesinlikle bir tesadüf değildir. Öyle bir cami düşünün ki güneşin her doğuş ve batışı sırasında namaz kılan insan siluetleri oluşsun. İşte Divriği'deki Ulu Camii bu hikmetin tezahür ettiği önemli bir ibadethanemizdir. Bu siluetler ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor ve hayretle izleniyor. Asırlar önce, güneşin doğuşundan batışına, yıldızların çıkışından kayboluşuna kadar birçok konuda ince hesaplamalar yapan mimar ve ustalarca inşa edilen Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari yapısıyla ziyaretçileri adeta büyülüyor.
ZİYARETLER O SAATLERE DENK GETİRİLİYOR
AVRUPALI bazı bilim adamlarınca "Anadolu'nun El-Hamrası" olarak nitelendirilen eserde, ışık ve gölge oyunları güçlü şekilde hissediliyor. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nın cennet kapısında, güneşin geliş açısına bağlı olarak saat 07.00 sıralarında ortaya çıkan "namaz kılan kadın silüeti" ve batı kapısında (taç kapı) ikindi vakti görülen yaklaşık 4 metre uzunluğundaki "namaz kılan erkek silüeti" bulunuyor. Şah kapısında da saat 09.00 sıralarında oluşan ve eseri yaptıran Ahmet Şah'ın başını temsil ettiğine inanılan gölge, eseri gezen yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor. Tarihi eseri görmeye gelenler, ziyaret saatlerini silüetlerin çıktığı vakitlere denk getirmeye çalışıyor. Silüetleri ve diğer gölgeleri hayranlıkla izleyen ziyaretçiler, eşsiz eserin önünde hatıra fotoğrafı çektiriyor.
GÖRMEDEN ÖLMEMELI
ANADOLU beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde 1228 yılında yaptırılan ve "görmeden ölmeyin" sloganıyla tanıtılan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari yapısıyla da dikkat çekiyor. Ahlatlı mimar Hürremşah tarafından yapılan eşsiz eserde, Ahlatlı ve Tiflisli taş ustalarının çalıştığı belirtiliyor. Başmimar Hürremşah Bin Muğis El-Hilati ile Ahmet Nakaş Hilati (Ahlatlı Mimar), Ahmet Bin İbrahim El Tiflisi (Ağaç İşleri Sanatçısı, Nakkaş) ve Ahmet Bin Muhammed'in (Hattat ve Nakkaş) eserde çalıştığı bilgisi kaynaklarda yer alıyor.
INANCIN, İLMİN VE SEVGİNİN TASA NAKSEDİLMİS HALİ
UNESCO'NUN "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne 1985 yılında alınan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'nın, kapıları mihrabı ve minberiyle ön plana çıkıyor. Dört kapısı bulunan eser bir bütün olarak düşünüldüğünde inancın, ilmin ve sevginin taşa nakşedilmiş hali olarak tezahür ediyor. Batı kapısında namaz kılan insan silüeti beliriyor. Gölgeler, mayıseylül ayları arasında ikindi namazından 45 dakika önce ve sabah erken saatlerde güneşin vuruş şekline göre belirginleşiyor. Ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu bu müstesna eseri yaşayalım, yaşatalım ve çocuklarımıza öğreterek geleceğe taşıyalım.
Tolga TEKİN