Son dakika haberi: Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Camiler ve Din Görevlileri Haftası programında önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, "Yaşadığımız onca provokasyona rağmen milletimizin birlik-beraberliğini korumasında Diyanet İşleri Başkanlığının katkısı göz ardı edilemez." dedi. Başkan Erdoğan, "Karadeniz'de tarihimizin en büyük doğalgaz rezervini keşfettik. Salgın günlerinde milletimize umut vermenin yanı sıra daha büyük keşifler için umudumuzu arttırdı." açıklamasında bulundu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle siz kıymetli hocalarımızı misafir etmekten memnuniyet duyuyorum. Sizlerin aracılığıyla yurt içinde ve dışında görev yapan bütün diyanet mensuplarımıza selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Tüm imamlarımızın, müezzinlerimizin, hocalarımızın, müftülerimizin haftasını gönülden tebrik ediyorum.
Diyanet camiamız sadece camilerde değil insani yardım, eğitim faaliyetlerinde, yabancı sapkınlarla mücadelede büyük faaliyet gösteriyor.
Gerek 15 Temmuz darbe girişiminin savuşturulmasında, gerekse FETÖ ihanet çetesinin toplumda açtığı yaraların sarılmasında Diyanet İşleri Başkanlığımız hep ön saflarda yer almıştır.
Toplumun belli bir kesimi Diyanet İşleri Başkanlığımızın görev alanının sadece cami ile sınırlı olduğunu düşünüyor. Yaşadığımız onca provokasyona rağmen milletimizin birlik ve beraberliğinin korunmasında Diyanet İşleri Başkanlığımızın katkısı göz ardı edilemez.
Sınırlarımızın hemen dibinde yuvalanan DEAŞ belasının en az hasarla atlatılmasında da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevi önemli olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı personellerimiz, koronavirüs ile mücadele sürecinde de etkili bir mücadele gerçekleştirdi. İmamlarımız ve müezzinlerimiz karşılık beklemeden vatandaşımızın yardımına koştu. Devlet, millet bütünleşmesinin yaşandığı o dönemi diğer ülkelere nazaran daha hafif atlattık.
Temizlik, maske ve mesafe kurallarına uymayanlar kul hakkına giriyorlar. Rabbim bizi, salgın musibetinden bir an önce kurtarsın.
Bizim inancımızda dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersek, yarın ahirette onu biçeriz. Bu hayatın albenisini kaptırıp nefsine yenik düşen kişi bu dünyasını da, ahiretini de kaybeder. Müminin görevi yoklukta sabretmek, varlıkta şımarmamaktır.
Çok açık söylüyorum, birçok ülkede ırkçılık ve İslam düşmanlığı devletler tarafından desteklenmektedir.
Koronavirüs salgını ile mücadele ettiğimiz sıkıntılı dönemde Rabbimizin birçok müjdesine mazhar olduk.
Karadeniz'de tarihimizin en büyük doğalgaz rezervini keşfettik. Bu rezerv salgın günlerinde milletimize umut vermenin yanısıra, daha büyük keşifler için inancımızı artırdı. Doğu Akdeniz'den de inşallah, güzel haberler almayı umut ediyoruz. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ni yeniden ibadete açtık. Bu uğurda pek çok sanatçımız, siyaset adamımız bedeller ödedi. Aralarında idamla yargılananlar oldu. Bizler de Ayasofya'dan ezan dinlemek umudu ile yaşadık. 86 yıllık mücadelenin en tatlı meyvesidir. Türkiye'nin kendi hükümranlık haklarını kullanarak attığı adım dünya siyasetinde yeni dönemin habercisidir. Türkiye, bağımsızlığın üzerindeki bir gölgeyi daha kaldırmıştır. Hemen arkasından Kariye'nin de camiye çevrilmesi ardı ardına bizler için müjdeydi. Restorasyonu tamamlanan Sümela Manastırı ise ülkemizin dini özgürlüklerle ilgili hiçbir kompleksinin olmadığını dost düşman herkese göstermiştir.
Türkiye, dini hak ve özgürlükler konusunda örnek bir tavır sergilerken Batı dünyasında tam zıttı atmosfer hakim. Batı ülkelerinde ırkçılık, ayrımcılık ve İslam düşmanlığı zehirli bir sarmaşık gibi yayılıyor. Müslüman kadınlar başörtülerinden dolayı sözlü ve fiili tacize maruz kalıyor. Bu eylemlerden Müslümanlarla birlikte etnik kimliği farklı olan diğer kesimler de etkileniyor. Neo Nazi terörü, Afrikalı, Asyalı göçmenleri, Müslümanlar kadar Musevileri de hedef alıyor. Camilere ve diğer dinlerin ibadethanelerine yönelik eylemler akılalmaz boyutlara ulaşmıştır.
DEAŞ benzeri bir fanatizmin Avrupa toplumlarını günbegün zehirlediğini görüyoruz. İsviçre'de Kur'an yakılması, Norveç'te yırtılması... Bunlar kutsallarımıza saldırılardan yalnızca birkaç tanesidir.
Batı dünyası kanser hücresi gibi büyüyen bu tehdit ile yüzleşme cesareti gösterememesidir. Müslümanlara yönelik saldırılar fikir özgürlüğü gibi gösteriliyor. Bu en tehlikelisi...
Irkçılık ve İslam düşmanlığı ile yüzleşmek yerine kaçanlar en büyük kötülüğü kendi toplumlarına yapıyorlar. İleride bunlar daha kötü şekilde karşılarına çıkacaktır.
Müslümanlara saldırmak Avrupalı siyasetçilerin başarısızlıklarını perdelemek için kullandıkları en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Bu ucuz politikaya kimi başbakan ve cumhurbaşkanları da tevessül ediyor. İslam'ı hedef göstererek kifayetsizliklerini örtmeye çalışıyor. Son isim Macron olmuştur. "İslam krizde" açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur. İslam'ın yapılandırılmasından bahsetmesi ise, hadsizliktir, edepsizliktir.
MACRON'A SERT SÖZLER: HADSİZ VE EDEPSİZ!
İç siyasette sıkışan, dış politikada çuvallayan Avrupalı liderler İslam'ı hedef göstererek kifayetsizliklerini örtmeye çalışıyor.
Bu kervana katılan son isim Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Macron'un, 'İslam krizde' açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur. Fransız Devlet Başkanı olarak İslam'ın yapılandırılmasından bahsetmesi ise hadsizlik ve edepsizliktir. Sen kimsin ki böyle bir ifadeyi ağzına alıyorsun?
Devlet başkanları kutsallarla ilgili söz söylerken kılı kırk yarmalı. Macron'un cahili olduğu meselelerde konuşurken çok daha dikkatli olması gerekiyor. Bunu kendisine defaatle gittim. Sömürge valisi gibi davranmak yerine sorumlu bir devlet adamı gibi davranmasını bekliyoruz. Türkiye olarak asimilasyona ne kadar karşıysak, entegrasyonu da o şiddetle savunuyoruz.
Batılı liderlerin ciddi maliyetleri olacak yanlış yollara sapmamalarını temenni ediyorum.