Emine Erdoğan: Dünyanın en önemli sorunu iklim krizidir
Küresel Umut Festivali kapsamında gerçekleştirilen ‘2030 Yolu Sürdürülebilirlik Webinarı’na katılan Emine Erdoğan, dünyanın en önemli sorununun iklim krizi olduğunu, çocuklarımıza karanlık bir gelecek bırakmamak için şimdiden harekete geçmemiz gerektiğini söyledi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 28 Aralık 2020 17:24
- Güncelleme Tarihi: 28 Aralık 2020 17:26
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, dünyanın en önemli sorununun iklim krizi olduğunu, çocuklarımıza karanlık bir gelecek bırakmamak için şimdiden harekete geçmemiz gerektiğini söyledi. Turkuvaz Medya Grubu ve yeni ekonomi dergisi InBusiness öncülüğünde sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturma misyonu taşıyan Küresel Umut Festivali'nin Halkbank, Vakıfbank ve Migros'un sponsorluğunda bugün gerçekleştirilen '2030 Yolu Sürdürülebilirlik Webinarı'na katılan Emine Erdoğan, Zirve'ye katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Turkuvaz Medya grubuna çevre sorunlarına ilgileri nedeniyle teşekkür etti. InBusiness dergisine yayın hayatında başarılar dileyen Emine Erdoğan, dünyanın en önemli gündeminin iklim krizi olduğunu ifade etti. İklim krizi konusunda alarm zillerinin çaldığını anlatan Emine Erdoğan, "Bu kriz, aldığımız nefesten gıda zincirine birçok alanı etkiliyor. Bununla beraber her gün önümüze yeni mücadele alanları çıkıyor. Daha düne kadar plastik kirliliğini önlemeye çalışıyorduk. Beklenmedik bir şekilde hayatımıza giren pandemi kirliliğe yeni bir boyut kattı. Birleşmiş Milletler'in çevre programına göre maskelerin yüzde 75'i çöp sahalarına ve yeryüzü sularına karışacak. Dolayısıyla sadece var olan sorunlara çözüm aramak artık yetmiyor. Muhtemel krizlere karşı da hazırlıklı olmamız gerekiyor. Tüm bilim insanları kritik bir eşikte durduğumuzu söylüyor. Ya şimdi harekete geçeceğiz ya da geri dönüşü olmayan karanlık bir gelecek çocuklarımızın gerçeği olacak" dedi.
Değişimden yana adım atılmadığı takdirde gelecekte açlık, kuraklık ve göçlerin dünyanın kaderi olacağını belirten Emine Erdoğan, atılacak her yanlış adımın gelecek nesillerin felaketi olabileceğini söyledi. Bu nedenle yediden yetmişe herkesin çevreyle ilgili konuları ciddiye alması gerektiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Küresel seferberlik şuuruyla hareket etmeliyiz. Mevlana'nın meşhur sözünde dediği gibi 'öğüt verecek insana değil, örnek alacak insana ihtiyaç var.' Bu proje vesilesiyle plaket alan kıymetli iş insanları işte tam da bu ihtiyacın karşılığı olacak. Onların değişimin öncüleri olacağına inanıyorum, her birini tebrik ediyorum. Alışageldiğimiz üretirken tüketen sistemlerin sonu gelmiştir. Doğa dostu üretim sistemlerine geçmenin tam vaktindeyiz. Dünyanın her yerinde artan bir doğa bilinci görüyoruz. Bilinçli tüketiciler çevreye zarar vererek yapılan üretimleri hızla terk ediyorlar. Arz talep bahanesi arkasına saklanmak yürürlükten kalkmış durumda. Artık hayvan testi yapmayan kozmetik markaları yükselişe geçiyor, yiyecekten tekstile kadar organik üretim yapan firmalar yaygınlık kazanıyor. Elbette bunlar umut verici gelişmeler."
Çevre dostu işler yapan firmaların hikayesinin tanıtılmasının son derece önemli olduğunu dile getiren Emine Erdoğan, çocukların ve gençlerin de bu sürece aktif biçimde dahil edilmesi gerektiğini ifade etti. Emine Erdoğan, "Lütfen onlarla attıkları her adımda zararsızlık ilkesini gözetmelerini erken yaşlarda öğretelim. Bu bilgiyi sadece kitaplardan öğrenmesinler. Onlara staj dönemlerinde yeşil ekonominin ne olduğunu anlatalım. Gençleri bu seferberliğin aktörü yapalım. Doğa dostu iş fikirleriyle erken yaşlarda tanışsınlar. Gençlerin çevre duyarlılıkları ödev olarak hazırladıkları bilim projeleri ile sınırlı kalmasın.
Bu projelerin sadece okul için olmadığını, iş hayatında karşılığı olduğunu görsünler. İş dünyası kadar medya gruplarının çevre konusunda göstereceği duyarlılık da son derece önemli. Zira en etkili iletişim kanalları medyada... Sıfır atık, sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi gibi sorunlar sizler sayesinde farkındalığa dönüşebilir" dedi.
Pandemi döneminin tüm topluma birçok şeyi yeniden düşünme, değerlendirme imkanı verdiğini hatırlatan Emine Erdoğan, "Tabiatla ilişkilerimizi gözden geçirmekte bunlardan birisi. Bu zor dönemin bize şifa ile birlikte yeni farkındalıkları getirmesini diliyorum" diyerek sözlerini tamamladı.
'SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFLERİNİ YAKALAMAK GELECEK NESİLLERE BORCUMUZDUR'
T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 'Küresel Umut Festivali'nin sürdürülebilir insani kalkınmaya dair farkındalığın artırılması için yol gösterici olması açısından çok faydalı olacağına inancının tam olduğunu söyleyerek, Turkuvaz Medya Grubu'na teşekkür etti. Sürdürülebilir kalkınma konusundaki hedeflerin Türkiye'nin kalkınma planlarına dahil edilmesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuya verdiği önemi gösterdiğini anlatan Mevlüt Çavuşoğlu, "Dışişleri Bakanlığı olarak BM merkezinde ve diğer uluslararası kuruluşlarda bu konuda aktif rol alıyoruz. Bu konuyla ilgili STK'ların ve özel sektörün girişimlerini destekliyoruz. Sürdürülebilir kalkınmanın en önemli maddelerinden olan en az gelişmiş ülkelerin hamisi rolünü üstlenmiş durumdayız. BM'nin En Az Gelişmiş Ülkeler için Teknoloji Bankası'na Gebze'de ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu banka ile sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ilk maddesini de gerçekleştirmiş oluyoruz. Pandemi döneminde de bu anlayışı sürdürdük. Sadece en az gelişmiş ülkelere destek vermekle kalmadık, ihtiyacı olan her ülkeye yardımda bulunduk. Bu konuda atılan tüm adımlar önemli, küçük adımlar büyük katkılar sağlayabilir. Sıfır atık, tasarruflu su tüketimi sürdürülebilir kalkınma için çok önemli adımlar. Bunlar hem ekonomimizin hem de doğanın korunması için çok önemli. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi tüm bireylerin ve kurumların sorumluluğu, gelecek nesillere borcumuzdur" diye konuştu.
'İNSANLIĞIN ÖNCELİĞİ SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMADIR'
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Başkanı İbrahim Şenel ise kalkınmanın sürdürülebilir kılınmasının son yıllarda insanlığın en öncelikli ortak gündem maddelerinden biri haline geldiğini söyledi. Bu kapsamda küresel düzeyde oluşturulan '2030 Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi'nin 2015 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler zirvesinde kabul edildiğini hatırlatan Şenel, "2030 gündeminin en önemli bileşeni yoksulluktan iklim değişikliğine sağlıktan ekonomik büyümeye eğitimden istihdama kentleşmeden sanayileşmeye birçok konuyu bünyesinden barındıran 17 amaç ve 169 hedeften oluşan sürdürülebilir kalkınma amaçlarıdır" dedi.
Türkiye'nin 2030 sürdürülebilir kalkınma gündemine sürecin en başından bu yana ciddi ve somut katkı verdiğini ifade eden İbrahim Şenel, "Türkiye 2016'daki Birleşmiş Milletler toplantısında ulusal gözden geçirme raporu sunan ilk 20 ülkeden biridir. 2019 yılında da ikinci gözden geçirme raporu sunulmuştur. Bu rapor ülkemizin sürdürülebilir kalkınma amaç ve hedefleri bağlamında kaydettiği ilerlemeleri, karşılaştığı zorlukları ve başarılı örnekleri içeren kapsamlı bir derlemedir. Söz konusu raporlara ilişkin hazırlık çalışmaları 2030 gündeminin ruhuna uygun olarak katılımcı bir anlayışla yürütülmüştür. İş dünyası dernekleri, yerel yönetimler, ülkemizdeki Birleşmiş Milletler kuruluşlarının da olduğu 312 sivil toplum kuruluşu, 2 bin şirket temsilcisi, 50 yerel yönetim temsilcisi, 600 uzman olmak üzere toplam 2 bin 962 kişi ve kurumun doğrudan katkısı sağlanmıştır" diye konuştu.
Sürdürülebilir kalkınma amaçlarını uygulamaya yönelik araç olarak benimsenen kalkınma planlarının önümüzdeki süreçte atılacak adımların kılavuzu niteliğinde olacağını belirten Şenel, şunları söyledi:
"Sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin başarı, toplumun tüm kesimlerinin katkısını ve çabasını gerektirmektedir. Kamunun tek başına bu hedeflere ulaşması da mümkün değildir. Kamu, özel sektör ile sivil toplumun iş birliğiyle hareket etmesi sürecin başarısı için elzemdir. Halka açık şirketlerimizin yılda bir kez sürdürülebilirlik performansını, hedeflerini ve eylemlerini raporlaması ve kamuya açıklaması SPK tebliği ile zorunlu hale gelmiştir. Özel sektör sağladığı istihdam, teknolojik gelişme, yeniliğe yaptığı katkı ve ülke ekonomisinde oynadığı önemli rol ile sürdürülebilir kalkınma amaçlarının gerçekleştirilmesinde baş aktörlerden biridir. Şirketlerimizin sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ilişkin farkındalık ve sahipliliğinin daha da artması önümüzdeki dönemde süreci daha büyük katkı yapmalarını sağlayacaktır. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarını odağına alarak çevreye ve insana yatırım yapmak, başlangıçta özel sektöre bazı maliyetler getirecek olsa da uzun vadede kaynak verimliliği, yenilikçilik, düşük maliyetler ve artan karlılık ile iş gücünün memnuniyeti gibi konularda önemli fırsatlar sunacaktır. Özel sektörümüzün bu bilinçte sürdürülebilir kalkınma amaçları çabalarına daha istekli bir şekilde katkı sağlayacağına ve toplumumuzun tüm kesimlerinin iş birliği ile başarı sağlayacağımıza inanıyorum."
'SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK HEDEFLERİNE SARILMALIYIZ'
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı ise konuşmasına, "Umudumuz ortak ve küresel bir umut peşinde hep birlikte ilerlememiz gerekiyor" diyerek başladı. BM'nin 17 maddelik hedeflerine ulaşmak için tüm ülkelerin belirli fedakarlıklar yapması gerektiğine değinen Kaymakcı, "Sürdürülebilir bir yaşam istiyorsak, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak istiyorsak bu hedeflere sarılmamız gerekiyor" dedi.
Tüm dünyanın gündeminde iklim değişikliğinin ön planda olduğunu anlatan Faruk Kaymakcı, bu konuya sadece 'çevreyi temiz tutmak' gibi dar bir anlayışla bakmamak gerektiğini söyledi. Kaymakcı sözlerini şöyle sürdürdü:
"BM'nin 17 maddelik hedefleri konusunda geçen beş yılda dünya olarak çok iyi bir noktada değiliz. Pandemi de maalesef bunu destekledi. Alınacak yeni tedbirlerle bunları aşacağımıza inanıyorum. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri paralelinde Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın öncülüğünde Türkiye'nin bir kalkınma planı oluşturuldu. Dışişleri gibi birçok bakanlığımızın eylem planında da sürdürülebilir kalkınma ilkeleri yer alıyor. Biz tüm planlarımızı bu hedefler doğrultusunda yürütüyoruz. Amaç çevre dostu bir kalkınmayı gerçekleştirmek ve Türkiye olarak bu konuda çok önemli adımlar attığımızı söyleyebilirim. Dış politikada da temel noktalardan biri sürdürülebilir kalkınma... Türkiye insani yardımları en fazla veren ülkelerden biri, ayrıca Suriye ve Irak krizlerinin de etkisiyle ülkemizdeki yabancı sayısı 4,5 milyona ulaştı. Kısacası sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde açlıkla ve yolsuzlukla mücadele konusuna doğrudan hizmet etmiş oluyoruz. Türkiye pandemi döneminde sağlık konusunda en fazla ülkeye katkıda bulunan ülkelerden biri oldu. 150'den fazla ülkeye sağlık malzemesi gönderdik. Yine bölgemizde ve dünyada sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek için BM'ye destek oluyoruz. Türkiye arabuluculuk konusunda barış çabalarını yürüten bir ülke olarak üzerine düşen görevi başarıyla sürdürüyor."
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek için farkındalığı artırmak için çalıştıklarını ifade eden Kaymakcı, tüm paydaşlarla daha yaşanabilir, daha sağlıklı bir dünya için hep birlikte çalışmak gerektiğinin altını çizdi.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YOL HARİTASI NASIL OLMALI?
'2030 Yolu Sürdürülebilirlik Webinarı'nda iş dünyası ve sivil toplum liderlerinin katılımıyla 'Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na Ulaşmak İçin Kurumların ve Şirketlerin Yol Haritası' panelinde moderatörlüğü ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden üstlendi. Panelde görüşlerini paylaşan Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, şirketlerinin gündeminin sürdürülebilirlik gündeminden farklı olmadığını söyledi. Pandemi nedeniyle ekonomilerin küçüleceğini, risklerin ve kırılganlıkların artacağını, fakir ülkeler ile zengin ülkeler arasındaki uçurumun daha da derinleşeceğine dikkat çeken Özdemir, "Artık değişim ve dönüşüm şart. Toplu iğne büyüklüğündeki bir virüs tüm yaşantımızı değiştirdi. Sürdürülebilirliğin önemini daha iyi anladık. Limak olarak sürdürülebilirlik konusunda 2015 yılından bu yana 516 tane proje yaptık. Bu yıl ağustos ayında yayımladığımız sürdürülebilirlik raporumuzda da 12 stratejik hedef belirledik. Daha sistematik, daha kurumsal sürdürülebilirlik çalışmalarına devam ediyoruz. Pandemide hiç durmadık ve bayağı bir yol aldık" diye konuştu.
Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Akkök Holding İcra Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü, çok önemli bir dijitalleşme çağı yaşadığımızı belirterek, şunları söyledi:
"Mart ayından bu yana yaşadıklarımızı bir şirket kültürüne oturtabilmek bizlerin 2-3 senesini alırdı. Herkes evlerden çalışmayı, bütün toplantıları dijital ortamdan yapmaya çok çabuk alıştı. Bu değişim aynı zamanda bir takım paradoksları beraberinde getirdi. Eşitsizlikle ilgili ciddi sorunların olduğu, dünya ekonomisinin çok zayıf olduğunu gördük. Bu nedenle şirketlerin geleceğini tasarlarken, sadece kar maksimizasyonu amacıyla yönetmek yeterli değil. Şirketlerin sürdürülebilirlik hikayelerine önem vermeleri gerektiğine inanıyorum. Burada da kurumsal yönetişimin gelişmesi, şeffaf olmak çok önemli. Biz tüm Akkök şirketleri olarak sürdürülebilirlik kalkınma sözleşmesine imza atmış durumdayız. Eğer sürdürülebilirlik anlamında geleceğimize dönük bir takım yatırımlar yapmalı, doğanın bize emanet olduğunu düşünmeliyiz."
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü ve SDSN Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmed Özkan ise Boğaziçi Üniversite'sinin bir çok alanda olduğu gibi insan ve çevre odaklı sürdürülebilirlik konusunda da çok ciddi çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Özkan, "Sürdürülebilir kalkınma çözümleri ağı SDSN en başından beri içinde olduğumuz güçlü bir ağ. SDSN'nin temel amacı da paydaşlarını harekete geçirerek, sürdürülebilir kalkınma konusunda adım atılmasını sağlamak. Farkındalık yaratmak, paydaşlarımızı ulusal, global, küresel olarak harekete geçirmek için farklı çalışmalara imza atıyoruz. Türkiye'de yapılan çalışmaları değerlendirdiğimizde ise politika, strateji mevzuat alanlarında ileri düzeydeyken, proje ve uygulamada geliştirmemiz gereken noktalar olduğunu görüyoruz" dedi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Programlardan Sorumlu Temsilci Yardımcısı Seher Alacacı Arıner de sürdürülebilirlik algısının hemen her sektör ve kurumda güçlendiğini gördüklerini söyledi. Bu bakış açısının kurumların strateji ve politikalarına yedirilmiş durumda olduğunu ve güzel projeler ortaya çıktığını ifade eden Arıner, "Sürdürülebilir kalkınma amaçlarını anlattığımız süreci bir an önce geride bırakmalıyız. Geç olmadan eyleme geçmek son derece önemli. Önümüzde 9 yıl ve kat edilmesi gereken çok yol, çok konu var" diye konuştu.
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı ve Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin ise Garanti sürdürülebilir kalkınmaya ana stratejileri arasında yer verdiklerini söyledi. Yenilikçi ürünlerle sürdürülebilirlik konusunda hem bireysel hem kurumsal müşterilerine farklı seçenekler sunduklarının altını çizen Edin, "Sürdürülebilir kredi yapıları kurduk. Türkiye'ye ilk defa yeşil kredi kullandırdık. Hibrit yapılı kredilerle müşterilerimizin hem cinsiyet eşitliği hem de çevresel konularda taahhüt vererek kullanacağı kredileri kullanıma sunduk. Sürdürülebilir Finans Bildirgesi'nin lansmanını 2017 yılında yaptık ve kredi süreçlerinde çevresel ve sosyal etkileri inceleyeceğini taahhüt eden, bizim de aralarında olduğumuz sekiz banka olarak bu bildirgeyi imzaladık" dedi.
'BUĞDAYIN PETROLDEN DAHA ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLADIK'
Migros Pazarlama ve Yurtdışı Operasyonlarında Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Cem Rodoslu, pandemi döneminde buğdayın petrolden önemli olduğunu daha iyi anladığımızı söyledi. Hayatı sürdürebilmek için beslenmeye ihtiyaç olduğunun altını çizen Rodoslu, "Anadolu dünyanın en büyük çiftliği. 42 medeniyet bu topraklarda tarım sebebiyle var olmuş. Anadolu coğrafyası kuzeyinden güneyine doğusundan batısına 3 bin 500'ü sadece Anadolu topraklarında olmak üzere 10 bin üzerinde bitki çeşidini barındırıyor. Tarım ve sürdürülebilirlik anlamında dünyanın en şanslı toplumlarından bir tanesiyiz. Anadolu'daki çeşitlilik hepimiz için çok büyük bir fırsat. Bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirebilmek için eğitim, kadın ve tarım başlıklarından hepimize düşen sorumluluklar var. Dünyada gelişen toplumlara baktığımız zaman gelişen toplumların kullandığı en kuvvetli konulardan bir tanesi teknoloji. Teknoloji ile tarımı bir araya getirecek bir çok çözümü de beraberinde üretebilir, bir çok inovasyonu tarımla birleştirebiliriz. Ve bu anlamda geleceğe yönelik birçok fırsatı değerlendirebiliriz" dedi.
Kârlı ve sürdürülebilir büyümenin şirketler için çok önemli olduğunu ifade eden Cem Rodoslu, toplumun refahının şirketlere olan pozitif yansımasının da unutulmaması gerektiğinin altını çizdi. Şirketlerin tüketiciyle bağ kurabilmesi için topluma fayda yaratacak samimi projeler üretmelerinin şart olduğunu belirten Rodoslu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün nüfusumuz 80 milyonun üzerinde ve 2040 yılına geldiğimizde zaman nüfusumuzun 100 milyonu geçeceği söyleniyor. Sürdürülebilirlik ve gerçekten toplumun sürekli ve sağlıklı beslenebilmesi için bugünden itibaren geleceğimiz için hepimizin atacağı çok basit bir adım var. Çöpe atmayacağız. Ürettiğimizin yüzde otuzunu çöpe atıyoruz. Alışverişi yaparken dikkat edeceğiz, evde tüketeceğimiz kadarını pişireceğiz ve çöpe atmayacağız. Sürdürülebilirlikle ilgili Bileşmiş Milletler üç temel konunun üzerinde duruyor. Bunlardan bir tanesi çeşitlilik. 10 binden fazla bitki çeşidiyle, 3 bin 500 endemik bitkisiyle Anadolu'da çeşitlilikle ilgili bir problemimiz yok.
Ama bu ürünleri dünyaya pazarlamakla ilgili sorunumuz var. Bu sorunu bir an önce ortadan kaldırmalıyız. Birleşmiş Miletlerin ikinci başlığı 'İyi Tarım Uygulamaları' yani rejeneratif tarım. Bugün Anadolu'nun bu geniş coğrafyasında iyi tarım uygulamalarını kuvvetli bir şekilde uygulamak son derece mümkün. Birleşmiş Milletler için bir diğer önemli konu farkındalık. Toplumun, tüketicilerin sürdürülebilirlikle ilgili farkındalığını yukarıya doğru taşımak önemli başlıklardan bir tanesi ve bunun için hep birlikte çalışmalıyız."
"ULAŞTIĞIMIZ HER KİŞİ İÇİN BİR AĞAÇ DİKECEĞİZ"
Turkuvaz Medya İcra Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Yasemin Gebeş açılış konuşmasında, Küresel Umut Festivali ile yeni ekonomi dergileri InBusiness ile Birleşmiş Milletler'in ortaya koyduğu ve 17 maddeden oluşan Sürdürülebilir
Kalkınma Amaçları'nı desteklemeyi, farkındalığı artırmayı, örnek teşkil edecek iyi uygulamalara dikkat çekmeyi ve bir platform oluşturmayı amaçladıklarını söyledi. Yasemin Gebeş, "Platformun ana amacı bu konudaki bilgi paylaşımını en üst seviyede tutmanın yanı sıra doğru ve verimli çalışma yapan firmaları kamuoyuna tanıtarak, sektörlere rol model olmalarını sağlamak. Bugün gerçekleştirdiğimiz "2030 Yolu Sürdürülebilirlik Zirvesi" planlarımızın başlangıç noktası. 2021'de şirketlerin sürdürülebilirlik alanında yaptıkları projeleri anlatacakları altı ay sürecek bir webinar ve video serilerine başlıyoruz. Bu etkinlerle 1 milyon kişiye ulaşmayı hedefliyoruz. Ulaştığımız her kişi için bir ağaç dikecek ve Küresel Umut Ormanı'nı oluşturacağız. 2021 Eylül ayında ise Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek bu etkinlik serisini Küresel Umut Festivali ve Küresel Umut Ödülleri ile tamamlayacağız. Bu festivali geleneksel hale getirerek 2030'a kadar taşıyacağız" dedi.
InBusiness dergisi Yayın Yönetmeni Hülya Güler ise "Yeni nesil bir dergi platformu InBusiness olarak, pandemi sürecinin en önemli kazanımlarından biri olan sürdürülebilirlik temasını daha kuruluş aşamasında DNA'mızın önemli bir parçası olarak benimsedik. Ve bundan daha da önemlisi Turkuvaz Medya Grubu olarak sürdürülebilirlik konusunu bütünsel olarak sahipleniyoruz. Dergimiz geri dönüştürülebilir sertifikalı bir kağıda basılıyor. Tüm etkinliklerimizde sürdürülebilirliği önemli hedeflerimizden biri olarak görüyoruz. Bunun sözünü daha ilk günden verdik. InBusiness olarak biz başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Türk iş dünyasında bu inancı paylaşan ve sürdürülebilirlik hedefleri ile daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek için çalışan şirketler bu umudu daha da arttırıyor. Bugün ilk adımını attığımız etkinliğin ardından marttan itibaren her ay bir webinar gerçekleştirerek ve sürdürülebilirlik konusunu sürekli olarak ülkemizin ve iş dünyasının gündemine taşıyacağız. Ayrıca ülkemizde ve dünyada sürdürülebilirlik konusunda öne çıkan isimlerin ilham veren hikayelerini anlatan filmler çekeceğiz. Webinarlarımız ve filmlerimiz ile yavaş yavaş oluşturduğumuz sürdürülebilirlik ekosistemini eylül ayında gerçekleştireceğimiz Küresel Umut Festivali ile büyük bir şenliğe dönüştüreceğiz" diye konuştu.