Başkan Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın tarafından Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dava dilekçesinde, "Davalının 'Gara'daki 13 şehidin sorumlusu Cumhurbaşkanıdır' ifadesi, cinayetlerin faili PKK terör örgütünü aklamaya ve aynı zamanda terör örgütünün işlediği suçların sorumluluğunu sayın Cumhurbaşkanımıza atfederek, sayın Cumhurbaşkanımızın onur, şeref ve saygınlığını zedelemeye yönelik bir çabadır. Öncelikle şu hususu ifade etmek gerekir ki sayın Cumhurbaşkanımız, devletimizin bütün kurumlarıyla birlikte yürüttüğü etkin ve samimi çabalara rağmen alıkonulan vatandaşlarımızın kurtarılamamasından ve bu şekilde vahşice katledilmesinden dolayı derin bir üzüntü duymuştur. Ve yine önemle ifade etmek gerekir ki uzun bir süre önce vatandaşlarımızı zorbalıkla alıkoyan, yıllardır mağaralarda insanlık dışı koşullarda rehin tutan ve rehinelerin kurtarılmasına yönelik operasyonun ilk saatlerinde silahsız ve savunmasız masum vatandaşlarımızı infaz eden örgüt, PKK terör örgütüdür" ifadelerine yer verildi.
"PKK'YI AKLAMAYA YÖNELİK ÇABALAR AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRÜLMEKTEDİR"
Kılıçdaroğlu'nun yaklaşık 1 saat süren konuşmasının hiçbir yerinde PKK terör örgütüne ve yaptığı eylemlere dair en ufak bir eleştiride dahi bulunmadığı vurgulanan dilekçede, "Konuşma bir bütün olarak değerlendirildiğinde PKK'yı aklamaya yönelik çabalar da açık bir şekilde görülmektedir. Esasında davalının rehinelerin kurtarılmasına yönelik PKK'ya müzahir örgütleri muhatap göstermesi, açıkça ifade edilmese de rehinelerin kurtarılmasına yönelik operasyonun yanlışlığına, bu tarz bir operasyon nedeniyle rehinelerin öldüğüne yönelik bir düşünceyi de ortaya koymaktadır" denildi.
"HDP'Yİ SİYASETEN RAHATLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR"
Dilekçede şunlar kaydedildi:
"Yaklaşık 40 yıllık mücadele süresince hiçbir ana muhalefet partisi lideri, terör örgütlerinin işlediği cinayetler nedeniyle terör örgütünün adını anmadan ve terör örgütüne hiçbir eleştiri getirmeden terörle mücadele eden hükümeti ve yetkililerini, terör örgütünün cinayetleri nedeniyle suçlamamış ve sorumlu tutmamıştır. Davalının savrulduğu yer, esasında hiçbir demokratik hukuk devletinde mazur görülemeyecek, terör örgütünün siyasi unsurlarıyla yaptığı iş birliğinin dramatik bir sonucudur. Davalının sayın Cumhurbaşkanımızın kişiliğini hedef alan açıklamaları da bu iş birliğinin sonucudur. Davalı, siyasi iş birliği içinde olduğu HDP'ye terör örgütünün işlediği cinayetler nedeniyle yönelen dikkati sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alarak dağıtmaya ve HDP'yi siyaseten rahatlamaya çalışmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız, terör örgütü tarafından alıkonulan vatandaşlarımızın sağ salim kurtarılması için yıllardır değişik kanallarla ve değişik yöntemlerle mücadele sürdürmektedir. Ancak bu girişimlerden bu ana kadar bir netice alınamamıştır. Son olarak alıkonulan vatandaşlarımızın da kurtarılması amacını da içeren sınır ötesi zorlu ve emsalsiz bir operasyonla, vatandaşlarımız kurtarılmaya çalışılmış, ancak operasyonun ilk saatlerinde PKK'nin vatandaşlarımızı infaz etmesi nedeniyle, alıkonulan vatandaşlarımız kurtarılamamıştır."
Dilekçede, "Bütün bu olgusal temeller ışığında davalının 13 vatandaşımızın şehadetinden sayın Cumhurbaşkanımızı sorumlu tutması temelsiz ve dayanaksız bir değerlendirmedir. Ayrıca PKK terör örgütünün işlediği vahşetten sayın Cumhurbaşkanımızın sorumlu tutulması, PKK dahil bütün terör örgütleri ile tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar mücadele eden ve önemli neticeler alan sayın Cumhurbaşkanımızın onur, şeref ve saygınlığına ağır bir saldırıdır. Terör eylemlerinden dayanaksız ve mesnetsiz bir şekilde terörle etkin bir şekilde mücadele eden kişileri sorumlu tutmak, olgusal temeli olmayan bir isnat ve yakıştırmadır. Aynı zamanda hukuken mazur görülemeyecek nitelikte kişilik haklarına ağır bir saldırıdır. Davalının sayın Cumhurbaşkanımızın kişiliğine yönelik sarf etmiş olduğu ifadelerin herhangi bir üstün yararla himaye edilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla dava konusu konuşmadan dolayı yasa gereğince manevi tazminata hükmedilmesinin tüm şartları oluşmuştur" ifadelerine yer verildi.