KONUK YAZAR BÜLENT ERANDAÇ
Kalleş, vicdansız ve insanlık düşmanı bir cunta tarafından gerçekleştirilen, DEMOKRASİYİ gasp eden 27 MAYIS DARBESİ'nin üzerinden 61 yıl geçti. Milli iradeyi o kara gün hançerlediler.
Demokrasi şehidi rahmetli Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ı gözlerini kan bürümüş adamlar idam etti. Türk demokrasi tarihinde "kara bir leke" olan 27 Mayıs 1960 darbesinin iç ve dış piyonlarını, insanlığı feshetmiş aparatları, beynini emperyalistlere satanları Aziz Millet unutmadı, unutmayacak.
Demokrasi şehidimiz rahmetli Adnan Menderes son mektubundaki, "Dirimden korkmayacaktınız ama şimdi milletle el ele vererek Menderes'in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir" cümleleri aklımızdan çıkmayacak, dillerimizden düşmeyecektir. Demokrasi şehitleri Menderes, Zorlu, Polatkan'ın aziz ruhları karşısında eğiliyor, Allahtan onlar ve tüm şehitlerimiz için ettiğimiz duaların kabulünü niyaz ediyoruz. Kalbimizdesiniz, vatan ve millet için can vermiş şehitlerimiz.
MİLLİ İRADEDEN KOPUK
Türk milletini dizayn etmeye çalışan HAÇLI-SİYONIST toplum mühendisliğinin temelleri Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen ilk darbe olma özelliği taşıyan 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi ile atıldı.
Vesayet ve statükonun hüküm sürdüğü bir anlayışla gerçekleştirilen 27 Mayıs darbesi, milli iradeden kopan bir zihniyetin ürünü olarak demokrasiye, insanlığa ve vicdanlara yönelik büyük bir ihanetti. Seçilmiş başbakanımız Adnan Menderes'ın idama mahkum edilmesiyle demokrasi tarihimizde silinmez bir leke oluşturan 27 Mayıs darbesi, ilerleyen süreçte askeri otoriteye mili iradeyi silah zoruyla tahakküm altına alma imkanının kapılarını da açtı. Üzerinden seneler geçmesine rağmen 27 Mayıs'ın benzer senaryolar yine uygulanmak isteniyor. Merhum Başbakan Adnan Menderes'in, Türkiye'ye çağ atlatarak din ve vicdan özgürlüğü adına attığı adımlarla milletin gönlünde taht kurmuştu. Aradan yıllar geçti, bugün de Büyük Türkiye yürüyüşünün lideri, bağımsız Türkiye'nin mümtaz temsilcisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a aynı senaryolarla saldırıyorlar.
Adnan Menderes'e uzanan ellerin ardındaki zihniyet, aynen 27 Mayıs'ta olduğu senaryolarını 15 Temmuz'da hain darbe girişiminde tekrarlayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı katletmek istedi. Ancak, aziz milletin vakur duruşuyla CIA aparatı kukla FETÖ girişimine bu kez izin verilmedi.
FARKLI ADAM AYNI SENARYO
27 Mayıs'taki askeri müdahale 15 Temmuz'a kadar uzanan, darbe ve vesayet girişimlerine kapı araladı. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007, 15 Temmuz 2016 darbelerinin arkasında hep derin Amerika-Avrupa oldu. Adnan Menderes'in 1950 yılında tek parti CHP yönetiminden Türkiye'yi kurtarmasından sonra, vesayet odakları adım adım demokrasiye pusu kurmaya başladılar.
Adnan Menderes'in seçimi kazandığı gün harekete geçen vesayet odakları adım adım demokrasiye pusu kurdu. Darbeye giden yolların taşları bugün de benzerlerini yaşadığımız olay örgüsüyle döşendiklerine tanık oluyoruz. Adnan Menderes, Demokrat Parti iktidarına karşı gerçekleşen girişimlerin arkasında CHP zihniyeti hep göründü. 1960 yılına kadar dikkati çeken bazı olaylara dikkatle bakalım.
PROVOKATİF UŞAK GEZİSİ
30 Nisan 1959 tarihinde İsmet Paşa'nın Uşak ziyareti oldu. Ziyarete "Büyük Taarruz" diyerek savaş benzetmesi yapan CHP'liler ziyaretten 1 gün önce provokatif bir saldırıda bulundu. Demokrat Parti'nin Uşak İlçe Başkanı Nevzat Alpay, bir CHP'li tarafından demirle öldüresiye dövüldü.
Ziyaret gününde olaylar çıktı.
Bugün, İYİ Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı insan kasabı Netenyahu'ya benzetme rezaletine imza attıktan sonra yaptığı Rize ziyareti de benzer senaryo olarak göze battı. Üniversiteler kaşındı. 27 Mayıs öncesi CHP zihniyeti öğrenci olaylarının arka planında yer alıyordu.
Bugün de, Boğaziçi üzerinden öğrenciler kaşınıyor.27 Mayıs darbesinden yaklaşık 1 ay önce İstanbul Üniversitesi karıştırıldı. Öğrenciler hükümete karşı gösteriler düzenledi.
Olayların ardından İstanbul Teknik Üniversitesi'ne, oradan da Anadolu'daki bazı okullara sıçradı. Kaos tetikçileri, "Polis, Celal Bayar ve Adnan Menderes'ten emir aldı, öğrencilere ateş açıldı. Yüzlerce öğrenci öldü.
Cesetler saklandı. Kuyulara atıldı, yakıldı ve hatta kıyma yapıldı" gibi iddialar ortaya attı.
Bugün de Boğaziçi, ardından Ankara ve Anadolu Üniversiteleri tahrik edildi.
ALGI OPERASYONLARI VAR
7 Mayıs öncesi 'öğrenciler kıyma makinalarına atılıyor' yalanlarına hız vermişlerdi.
Bugün de 'Boğaziçi öğrencileri gizlice tutuklanıyor' yaygarası içindeler. O günlerde İsmet Paşa, sözde uyarı yapıyormuş gibi darbe tehditlerine girişmişti. Bugün de İlker Başbuğ, 27 Mayıs irtibatlı konuşuyor, emekli amiraller darbe imalı bildiriler yayınlıyor. CHP sözcüleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, 'sonun Menderes gibi olur' şeklinde algı operasyonları yapıyor.
128 MİLYAR YALANI KOPYA
Son günlerde ortaya atılan "Kayıp 128 milyar dolar" yalanının benzeri, 27 Mayıs Darbesi'nden önce de tedavüldeydi. 27 Mayıs öncesi, "Menderes'in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu", "Polatkan'a ait yolsuzluklar açıklandı", "Polatkan'ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı", "Polatkan'ın suçu 12 milyon 500 bin liralık hisseye karşılık menfaat temini" yalanları pompalanıyordu.
27 Mayıs'ın dış uzantıları vardı.
15 Temmuz da FETÖ aparatı Derin ABD tarafından devreye sokuldu.
27 Mayıs öncesi, Adnan Menderes'i 'komünist Sovyetlere yanaşıyor' diyerek ABDAvrupa basınında algı operasyonları gırla gidiyordu.
Bugün, Türkiye-Rusya işbirliği aynı tezgahlara konuyor. Derin ABD'nin aparatı FETÖ'nün, 27 Mayıs darbe raporunu aynen uygulamak üzere program hazırladığı gizli raporlarda belirlendi. 27 Mayıs'ı albaylara yaptırdılar, arkalarında başta CHP zihniyeti vardı. 15 Temmuz'u da tuğgeneraller seviyesinde yürüttüler.
MENDERES'E YAPILAN KALLEŞLİKLER
Demokrasi şehidimiz Adnan Menderes'e yapılan ve az bilinen kalleşlikleri, Menderes'in mahkeme ve idam edilme anının resimlerini çeken astsubay emeklisi İsmail Şenyüz şöyle anlatıyor:
"Merhum Menderes'in sağlıklı olduğunu belgelemek için idamdan bir gün önce kendisini Yassıada'ya getirdiler ve beni çağırdılar.
İşin aslı öyle değilmiş, sonradan öğrendim. Rahmetli Menderes'e, "Hastaneye gidiyorsun" dediler, idama götürdüler.
Sabah saat 07.00'de Menderes kahvaltı yapıyor, muhafızların dışında kimseyle görüştürmüyorlar.
Muhafızlarla beraber, fotoğraf çekmek için odaya girdik. 'Beyefendi, çocukların sizi özlemiş. Sağlığınızı merak ediyorlar. Fotoğraf çekilecek' dediler. Menderes, 'Bu vaziyette, bu kılığımla, fotoğraf çektirmek istemiyorum' dedi, istemedi.
'Hanımın senin hasta olduğunu biliyor. Ne durumda olduğunu merak ediyor.
Biz, ona göndereceğiz' dediler. Menderes, 'Peki o zaman bir poz çekilsin' dedi.
Çektim. 'Ethem Menderes ile görüştüreceğiz' dediler.
Ethem Menderes geldi. Ada komutanıyla beraber içeride onların birkaç pozunu çektim. Sonra 'Adaya gidiyoruz' dediler.
Adnan Menderes'e 'hastaneye gidiyorsun' diyerek idamın gerçekleştiği İmralı Adası'na götürüyorlardı.
Yolda giderken varmış merhum.
Kendisini hazırlamış zaten. Menderes'e idam kararı, İmralı'da savcıların odasında tebliğ edildi. İlk defa bir idam fotoğrafı çekecek olmamın sıkıntısını yaşıyordum. Yağmurlu bir havaydı. Öğlen 13.00 civarı İmralı'ya vardık. Menderes'i savcıların odasına aldılar. 'Hocayla görüşmek ister misiniz?' diye sordukları Menderes "Beş dakika görüşeyim" cevabını verdi. Menderes, imam ile görüştükten sonra beyaz gömlekle dışarı çıktı. Sakin adımlarla sehpaya yürüdü.
'Çeksene' dediler. Sehpaya çıkınca boynuna ipi, oradaki çingene geçirdi. Hoca da orada, 'Beraber kelime-i şehadet getirelim' dedi.
Akabinde idam olayı gerçekleşti, merhum Menderes dünyaya veda etti.
Ölüm raporu yazıldıktan sonra bile ipten almamışlar.
Ölüm olayına sevinilir mi?
Vallahi sevinenler vardı.
Sevinenler arasında bir hakim de bulunuyordu. Bu adam "40 kişiye idam verdim, 3 kişi idam mı olur?" diye konuşuyordu.
Günlerce gözümün önünden hiç gitmedi...