Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç'un "Mardin... Benim Mardin'im ve..." başlıklı yazısındaki dikkat çeken kısım şöyle:
Yıl 1997.. Aylardan mayıs.. Bağdat Caddesi'ndeyim. Erenköy'de.. Ve hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşıyorum.. Kocaman bir dükkân.. Dükkân değil, devasa bir salon.. Etraf kitaplar, plaklar, DVD, CD, kasetler, harika kırtasiye eşyalarıyla dolu.. Ülkemizde bir ilk.. Galatasaray'ın o yıllardaki yaygın Avrupa macerasında gittiğim hem de mütevazı bir kentte, New York ve Los Angeles'te gördüğüm, girip de çıkmak bilmediğim o muazzam kitabevlerinin bir benzerini görmüş, dönüşte ballandıra ballandıra yazmış, "Biz böyle bir mağazaya ne zaman kavuşacağız" demiştim.. Onun üzerine aramışlardı işte.. Koştum gittim açılışa ve coştum.. Sonra "Ayağın uğurlu geldi" dediler ve her yeni mağaza açılışına davet ettiler. Tam 16 D&R açılışında kurdele kestim. O kadarla kalsa iyi.. Mağazalarda sohbet günleri düzenlediler.. Gittim..
*
Yıl 2002.. Devlet Opera ve Balesi'nin o zamanki Genel Müdürü Remzi Buharalı telefon etti. "Mardin'de bir konser veriyoruz. Orkestramız, solistlerimiz ve balemiz var.. Gelir misin?." Gitmem mi?. Babamın son askeri göreviydi, Mardin Jandarma Alay Komutanlığı ve son sivil göreviydi, Mardin Milletvekilliği.. Ama ben bir türlü fırsat bulup gidememiştim. Mardin'e iner inmez dolaşmaya başladım. Muhteşem korunmuş bir tarihi kentti. Eski Mardin tepede, kalenin etrafında aynen muhafaza edilmiş, genişleme ve büyüme için yapı izni tamamen eski Mardin'in dışına verilmişti. O eski Mardin tıpkı dünyanın adını ezbere bildiği Toledo'ya benziyordu.
Ama Toledo'da milyonlarca turist, kaldırımlarda yürümeye imkân vermezken, Mardin sokakları bomboştu. Bakır işçiliği hep merakımdır.. Bakırcılar Çarşısı'na gittim ilk.. İki yanlı dükkânlar.. Harika eserler var ama, canlı diye bir ben varım, bir de on yaşında bir çocuk.. Her dükkânın kapısı açık, ama içerde sahibi, ustası bile yok.. Yahu namaz vakti falan da değil.. "Nerede bunlar" dedim.. Çocuk "Kahvedeler" dedi. "Bir müşteri gelirse ben koşup haber veriyorum." New York'ta gittim dükkânlarına Holly ile.. Yüzler, hatta binlerce dolar o el işlemesi bakırlar.. Antik değil. Yenisi.. Burada 3 otuz paraya.. Alan yok.. Kahveye gittim. Tıklım tıklım dolu.. Bir köşeye sıkıştım. Garsonla sohbete başladık. "İşler iyi maşallah" dedim. Acı acı güldü. "Bunlar sabah dükkânı açar gelir, bir çay söylerler, 25 kuruş. Akşama kadar o bir çayla otururlar.."
*
Cebime gazeteden gelen mesaj (Evden çalışıyorum ya, pandemiden beri) bu iki anıyı birleştirdi işte.. 2002'de sabahtan akşama müşteri olmadığı için 25 kuruşluk çayla günü kahvede geçiren Mardin'de 2021'de D&R açılıyor düşünebiliyor musunuz?. 25 kuruşluk çayla günü kahvede geçiren esnaf, ustalar şimdi D&R'dan kitap, CD, DVD, aklınıza ne gelirse alabilecek duruma gelmişler demek ki, 1997'de İstanbul'un en kalabalık, en ünlü Caddesi, adını eklemeye gerek yok, herkesin "Cadde" dediği yerde ancak ortaya çıkabilen D&R, şimdi Mardin'de dükkân açıyor. Güzeli.. D&R artık bizim Sabah gurubunun. İlk fırsatta Mardin'e ikinci defa gitmeli ve bu yeni Mardin'i de görmeliyim. Bir küçük bilgi notu, son olarak. Ocak 2021 itibarıyla Türkiye genelinde 48 ilde 205 D&R var!.