Son dakika: Başkan Erdoğan, Kütüphane Söyleşileri'nde gençlerle bir araya geldi
Son dakika... Başkan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen söyleşide, gençlerin sorularını yanıtladı. Bir Öğrencinin Kanal İstanbul projesiyle ilgili sorusuna yanıt veren Erdoğan, "11 yıllık bir proje. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde attığım adım. Kanal İstanbul ile ilgili bir adım atmamız şart. İstanbul doğası çevre katliamı için tehdit." dedi.
- Gündem
- Giriş Tarihi: 02 Temmuz 2021 21:10
- Güncelleme Tarihi: 02 Temmuz 2021 21:54
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde öğrencilerin sorularını yanıtlarken Kanal İstanbul'un Türkiye için ne kadar önemli olduğunu aktardı:
Kanal İstanbul'un 11 yıllık proje olduğunu aktaran Erdoğan, bu sürecin İBB Başkanlığı yaptığı döneme dayandığını vurguladı. Kanal İstanbul için adım atmanın şart olduğunu aktaran Erdoğan, "İstanbul Boğazı'nın virajlar noktasında bir özelliği var. Gemiler bazı yerlerde dümen kilitlenmesi dediğimiz durumla karşı karşıya kalabiliyor, manevrayı yapamaz hale geldiği yerler oluyor. Biliyorsunuz birçok kere İstanbul Boğazı'nda kazalar oldu." dedi.
"FELAKETLERDEN DERS ÇIKARMAMIZ LAZIM"
Erdoğan açıklamasının devamında yaşanan kazaları anlattı ve "En son bir Rus savaş gemisi orada maalesef bir kaza ile karşı karşıya kaldı. Bir zamanlar Romen tankeri İstanbul Selimiye'de maalesef yangınla tehdit oluşturdu. 7 ay boyunca o Romen tankeri orada yandı. Aynı zamanda Kandilli'de bir kuru yük gemisi geldi sahile bindirdi. Biz bunlardan kendimize bir şeyler çıkarmayacak mıyız? Bu felaketlerden biz de ders çıkarmamız lazım" ifadelerine yer verdi.
"İSTANBUL BOĞAZI DAHA FAZLA BU TRAFİĞİ KALDIRAMAZ"
"İstanbul Boğazı'nda yılda 45 bin geminin geçtiğini hatırlatan Erdoğan, "İstanbul Boğazı'nın bu trafiği daha fazla taşıması mümkün değil. Burada yapılan bu projeksyonlar 2050 yılında bu rakamın 78 bini bulacağını gösteriyor. Trafik devamlı artıyor. Boğazın güvenli gemi geçiş kapasitesi sadece 25 bin. Boğazı gemi geçişlerine kapatamayacağımıza göre artan trafiği karşılamak için elimizde tek imkan vardı! O da Kanal İstanbul" dedi.
"Proje kapsamında yer alan 500 bin kapasiteli Kanal İstanbul'un her iki tarafına adeta şehir kuralım dedik. Bir de böyle bir adım atalım. Her iki tarafa bunu kurarken projelendirme noktasında kalite bir şehircilik anlayışı, bir de İstanbul ve Türkiye genelinde bizim bir şehircilik planlaması dediğimiz adımlar atıyoruz. Örneğin İstanbul'un Avcılar'ında sıkıntı var. Nedir o deprem sıkıntısı. Ve biz buraya deplase edelim. Vatandaşlarımıza diyelim ki bak buyurun burada gayet güzel yaptığımız, yapmakta olduğumuz konutlar var.
İstanbul'un değişik yerlerinden deprem tehdidi olan, onlara buraları çözüm olarak gösterelim ve buraya taşıyalım. Böylece hem bu tehditlerden halkımızı kurtarmış olalım hem de bu kanalın iki tarafında; öyle dikey mimari değil hedefimiz yatay mimari. Yani zemin artı 4, bilemedin zemin artı 5 daha fazla olmayacak. Böyle bir yapılanmayla hem görünümünü çok çok güzel yapacağımız bir mimariyle Kanal İstanbul'un etrafına bunu yapalım dedik" ifadelerine yer verdi.
"KANAL İSTANBUL BOĞAZA GÖRE 13 KAT DAHA GÜVENLİ OLACAK"
"11 ayrı üniversiteden 51 bilim insanı ile toplam 204 uzman burada görev yaptı. Bu görevin neticesinde de kanalın uzunlu 45 kilometre. Karadeniz'den Marmara'ya. Genişliği minimum 275 metre. Derinliği 20,7. Yani 21 diyelim. Böyle bir derinlik söz konusu. Yapılan etütler Kanal İstanbul'daki gemi trafiğinin, boğaza göre 13 kat daha güvenli olacağını gösterdi. 13 kat daha güvenli bir durum söz konusu olduğuna göre, hala İstanbul Boğazı'nda direnmemize gerek var mı?" şeklinde konuştu.
"Ülkemize çağ atlatacak bu projeyi muhalefetin insafına bırakamayız. Şu anda bizim Kanal İstanbul'la hedefimiz, 1, çevre tehdidin ortadan kalkması. 2, İstanbul'daki bugüne kadar yaşanmış bütün o kazalardan filan bunlarda büyük oranda tamamen kurtulmak. 3, çok daha sağlıklı bir deniz trafiğini sağlamak. Burada bir diğer adım; İnşallah limanlarla, marinalarla bu planın bu projenin dünyada müstesna bir yeri olacak. Bunu parmakla gösterir hale inşallah getireceğiz. Bu konuda muhalefetin yaklaşım tarzı çok çok çirkin. Biz bunlara eyvallah edersek hiçbir şey yapamayız" ifadelerine yer verdi.
NATO Zirvesi'ne ilişkin soruya Erdoğan şu yanıtı verdi: NATO Zirvesi bizim için çok anlamlıydı. Bu zirvenin içerisinde olan liderler arasında en kıdemli lider bendim. 18 yıl geçti, her yıl birçok lider ya siyasetten kopuyor, tekrar giremiyor. Milletimin teveccühü sayesinde biz yola devam ettik. Sayın Macron'la görüştüm, ardından sayın Merkel'le yaptığım görüşme oldu. İspanya Başbakanı sayın Sanchez ile, Danimarka ve Hollanda'nın başbakanlarıyla görüştüm. Ayrıca en son görüşmem Biden'la oldu. Miçotakis'le yaptığımız görüşme de oldu. Sayın Biden'la görüşme başarılı geçti.
SİYASETTE YALAN VARSA ONA ASLA PRİM VERMEYİZ"
Bizim hedefimiz özellikle gönül belediyeciliği iddiasıdır. Gönül belediyeciliğine talibiz biz. Sosyal medya belediyeciliği ile vatandaşı aldatmamıza gerek yok. Vatandaşının sırtına 'Nasılsın kardeşim, iyi misin, eksik nedir, buranın ihtiyaçlarını söyler misin?' diyecek, bir de 'tepedenci' olmayacak. Tepeden bakan bir siyaset anlayışı olmayacak. Tam aksine tevazuda Mevlana'nın ifadesiyle toprak gibi olacak. Mesela nedir bu yalan siyaseti? Eğer siyasette yalan varsa ona asla prim veremeyiz. Bu ara bir yalan çıktı. Katar öğrencilerini bize gönderiyormuş ve Katar'ın öğrencilerini biz sınavsız olarak üniversitelerimize, hem de tıp fakültelerimize alıyormuşuz. Böyle bir şey mümkün mü? Böyle bir yalana benim vatandaşımı inandırma gayretini nasıl izah edeceğiz? Biz Katar'la ne anlaşması yapıyoruz? Askeri eğitim anlaşması. Bununla YKS imtihanından bir gün önce tıp fakültelerine sınavsız girme diye bir şey anlaşılabilir mi? Türkiye'nin uluslararası camiada itibarını bu denli yitirmeye, bu denli yok etmeye çalışanlara da benim milletim gereken dersi verecektir.
Biliyorsunuz müsilajın 3 temel unsuru var. Deniz suyu sıcaklığındaki yükselme, denizdeki durağanlık ve kirlilik. Buna bir de yerel yöneticilerin iş bilmezliğini de eklemek lazım. Temel atmama töreni gibi bir yaklaşımla devre dışı bırakılması bunlardan bir tanesidir. Şov yapmak uğruna kimsenin İstanbul'un ve Marmara'nın geleceğiyle oynama hakkı yoktur. Marmara Denizi müsilajdan tamamen kurtulana dek çalışmalarımız yoğun şekilde devam edecektir.
"YERLİ AŞIDA HEDEFİMİZ EYLÜL-EKİM"
Turkovac bizim önemli bir sınavımız olacak. Hedefimiz eylül-ekim gibi netice almak. Bazı üniversitelerimizin bu konuda çalışmaları var. TÜBİTAK'ın bu işi takibi söz konusu. Kararlıyız ve eylül-ekim gibi buradan bir netice alalım istiyoruz. Hocalarımızın bu konudaki iddiaları siyasetçi olarak bizi de ümitlendiriyor. Bize düşen neyse hepsini yapmaya kararlıyız. Bütün laboratuvar çalışmaları devam ediyor. Deneyler yoğun şekilde devam ediyor. İthal aşılar noktasında da 50 milyona yaklaşmış durumdayız. Özellikle aşıya olan güvenin arttığını göstermesi bakımından çok önemli bu da. İlk zamanlar aşıdan ürkme vardı, aşıya yaklaşım sıkıntılıydı. Ama bu artık ortadan kalktı. Yaş seviyesini de düşürüyoruz.
'TÜRKİYE'DE AKADEMİK ÖZGÜRLÜĞÜN OLMADIĞI ÜNİVERSİTE SÖZ KONUSU DEĞİL'
Akademik özgürlüğün olmadığı herhangi bir üniversite söz konusu değil. Bizim herhangi bir üniversitede oradaki özgürlüğü kısıtlamak diye bir derdimiz yok. Özgürlük başkasının özgürlük alanına müdahil olmamaktır. O üniversitede sadece bu tür gösterileri yapanlar okumuyor. Bunların dışında da orada özgürlüğünü arayanlar var, ilim tahsil etmek suretiyle özgürlüğünü yaşamak isteyenler var. Ama orada maalesef 'Ben özgürüm, benim özgür olduğum yerde başkası özgür olamaz' mantığı hakimse bunu kabul etmek mümkün değil. Bu özgürlüğü ilimde aramaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Kalkıp da benim Kabinemin üniversitede böyle bir kısıtlamayı uygulamak asla söz konusu değildir. Böyle bir şeye fırsat da vermem. Üniversite öğrencisi üniversitedeki bütün çalışmalarını ilmin içerisinde yerine getirsin. Üniversite ilmin, irfanın merkezidir. İlmin ve irfanın merkezini teröre kurban edersek yazık olur. Buna fırsat vermememiz gerekir. İlmin bilimselliğine de bunlar uymaz.