Gezi davasından tutuklu Osman Kavala'nın serbest bırakılması için Türkiye'nin içişlerine müdahaleye kalkışan ve bu amaçla skandal bir bildiriye imza atan 10 büyükelçinin geri adım atma sürecinde yaşananlar şöyle:
Avrupalı elçilikler bünyesinde kurulan "İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı" kapsamında faaliyet gösteren diplomatlar, taslak metin oluşturdu. Mutfak çalışmasını Danimarka Büyükelçiliği yaptı, ABD Büyükelçiliği de süreci koordine edince diğer büyükelçilikler de arkasına takıldı. 10 ülkenin daha çok ikinci adamları düzeyinde şekillenen skandal bildiri, AB üyesi olmayan başka büyükelçiliklerle de paylaşıldı. Metni provokatif bulan bazı ülkeler, taraf olmak istemedi. Bazı büyükelçilikler "Gelişmelere göre hareket ederiz"'cevabını verirken, kimileri "Bu ifadeler siyasi kriz yaratabilir" diyerek kaygılarını dile getirdi.
DİPLOMATİK BAŞARI
Başkan Erdoğan'ın, "İstenmeyen adam ilan edilmeleri talimatını verdim" demesinin ardından Dışişleri Bakanlığı'na ilk telefon Brüksel'den geldi. AB Komisyonu ile Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilciliği, krizin derinleşmemesi için ne yapılabileceğini sordu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bakan yardımcıları Sedat Önal, Faruk Kaymakcı ve Yavuz Selim Kıran'la acil toplantı yaptı. Toplantıda daha önce hazırlanan "istenmeyen adam ilanı dosyaları" gözden geçirildi. Toplantıda Çavuşoğlu, "Bu, egemenlik haklarımızla ilgili bir konu. Cumhurbaşkanımızın sözlerini kesinlikle havada bırakamayız" ifadesini kullanırken, alternatif diplomatik seçeneklerin de tartışılması için zemin hazırladı. Diplomatik misyon şeflerinin, telaşla telefonlar ederek "Ne yapabiliriz?" diye sorduğu da kayıtlara geçti. Acil toplantıda alınan karar çerçevesinde muhataplarla iletişime geçilerek skandal bildirinin, yine 10 ülke açıklaması ile geri alınması açık bir dille anlatıldı.
İLK GERİ ADIM METNİ KABUL EDİLMEDİ
ABD büyükelçiliğinde hazırlanan geri adım amaçlı taslak metin Dışişleri Bakanlığı'na gönderildi. Metni inceleyen bakanlık örtülü ifadelerle hem suçlu hem de güçlü gözükmeye çalışan elçilere cevap verirken bu metnin kabul edilemez olduğuna vurgu yaptı. Özellikle Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine atıfta bulunulması istendi. Böylece, Türkiye'nin içişlerine müdahaleye ve yargı bağımsızlığını zedelemeye yeltenen büyükelçilerin, maksadını aşan faaliyette bulunduklarının tescili amaçlandı.
BAŞKAN'DAN SIKI TAKİP
Sürecin her aşamasında Başkan Erdoğan bilgilendirildi. Dışişleri Bakanlığı'nın taleplerini yerine getiren büyükelçilikler geri adım açıklamasını duyurdu. Erdoğan, "Amacımız kriz çıkarmak değil. Egemenlik haklarımıza herkes saygı göstermek zorunda" diyerek, olası krizin engellenmesini sağlayan son noktayı koydu.
ŞAKA GİBİ BAHANELER: METNİ GÖRMEDİK, CUMA DİYE TATİL HAVASINA KAPILDIK
Bazı AB büyükelçileri, ikili görüşmelerde metni görmediklerini, rutin açıklama olarak onay verdiklerini söylediler, bazıları ise "cuma öğleden sonranın tatil havasına kapıldık, metnin sonuçlarını hesap edemedik" sözleriyle bahane üretmeye çalıştılar. Dışişleri Bakanlığı kaynakları büyükelçilerin bahane arkasına sığınmasını şaşırtıcı buldu.
ERDOĞAN, TÜM SAVAŞI ÜSTLENDİ
Rus Kommersant gazetesi, "Erdoğan tüm savaşı üstlendi" başlığıyla verdiği haberinde, Erdoğan'ın Batı'yla ilişkilerde kırmızı çizgisini çekip içişlerine müdahaleye müsamaha göstermeyecekleri mesajını verdiğini yazdı. Gazete, Erdoğan'ın Batı'yı 'meydan okumayı kabul etmek veya Türkiye'yle doğrudan cepheleşmeden kaçınmak' arasında zor bir seçimle baş başa bıraktığını vurguladı. Kommersant, söz konusu 10 ülkenin yönetimlerinin Erdoğan'ın kararı nedeniyle acil istişareler yaptığının da altını çizdi. Moskovskiy Komsomolets gazetesi de büyükelçilerin büyük bölümünün NATO ülkelerinin temsilcileri olmasının duygularıyla hareket etmekle ve kararlı adımlarıyla bilinen Erdoğan'ı durduramadığını belirtti. Gazeteye konuşan Rusya Ekonomi Yüksek Okulu Asya ve Afrika Araştırmaları Merkezi'nin kıdemli araştırma görevlisi Doç. Aleksey Obraztsov, "Daimi ittifaklar çağı sona erdi. ABD rahatsız olabilir ancak Washington'un elinde Ankara'ya baskı yapmak için somut kozlar bulunmuyor ve kimin kime daha fazla ihtiyacı da bilinmiyor" ifadelerini kullandı.