Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki Boşnak sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini kabul etti.
Tarabya'daki Huber Köşkü'nde saat 15.20'de başlayan kabul, basına kapalı gerçekleştirildi.
Kabulde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu.
Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzetbegoviç'in dava arkadaşlarından Hasan Cengic ve Sırbistan İslam Birliği Meşihatı eski müftüsü Muammer Zukorliç'e rahmet dileyen Erdoğan, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş başkanlığında bir heyetin Bosna'ya gideceğini söyledi.
Erdoğan, Cengic'in Bosna Savaşı'nda en ön safta mücadele ettiğini anımsatarak, şunları belirtti:
"Merhum Aliya'ya yol ve dava arkadaşlığı yapmış, ömrünü Bosna Hersek'e adamış gerçek bir kahramandı. Rabbim kendisinden razı olsun, cenneti ve cemaliyle müşerref kılsın. Boşnak vatandaşlarımızı siz temsil eden siz kardeşlerim ve dostlarımda bir araya gelmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Nazik ziyaretiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yapacağımız istişarelerin Boşnak kardeşlerimiz ve Bosna Hersek için hayırlara vesile olmasını Rabb'imden niyaz ediyorum. Bugün daha çok sizleri dinlemek, sizlerin kıymetli fikirlerini öğrenmek arzusundayım. Ancak sohbetimizin bu bölümüne geçmeden önce güncel bazı hususlarla ilgili değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum."
Türkiye'nin son 2 asırda gönül coğrafyasından farklı sebeplerle göç eden milyonlarca kişiye ev sahipliği yaptığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün ülkemizin hemen her ilinde yaklaşık 2 milyon civarında Boşnak kökenli vatandaşımız bulunuyor. Öyle ki 'Türkiye'de Arnavutluk nüfusundan daha fazla Arnavut, Bosna Hersek'tekinden daha fazla Boşnak yaşıyor.' dersem yanlış olmaz. Bu kardeşlerimiz, ana yurtlarıyla bağlarını ve irtibatlarını halen güçlü bir şekilde de koruyor. Balkanlar'da yaşayan her menfi veya müspet gelişme, sizlerin temsilcisi olduğunuz kardeşlerim olarak sizler tarafından yakından takip ediliyor. Balkanlar'ın refahını, huzurunu ve barışını etkileyen olumlu hadiseler bizleri sevindirirken, sıkıntılı durumlar da hepimizi endişeye sevk ediyor."
Erdoğan, özellikle asırlardır güçlü münasebetlerin sürdüğü Bosna Hersek'in milletin gönlünde ayrı bir yeri olduğuna vurgu yaparak, Türk milletinin tarihin her döneminde şartlar ne olursa olsun Bosna Hersek ve Boşnakların yanında olmayı kendine görev bildiğini dile getirdi.
Büyük katliamların ve insanlık suçlarının yaşandığı Bosna Savaşı'nda, Türkiye'nin elindeki imkanları seferber ettiğini aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bundan sonra da çok daha güçlü bir şekilde, çok daha farklı bir şekilde biz, Boşnak kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edeceğiz. Savaştan sonra tesis edilen barış ortamının kalıcı hale gelmesi için de her türlü çabayı gösterdik, gösteriyoruz. Bosna Hersek'in çok kültürlü ve etnik kimlikli yapısının korunarak istikrara kavuşması için hiçbir ayrım yapmadan destek verdik. Dayton Barış Anlaşması'ndan bu yana Bosna Hersek'te geçmişteki gibi müessif hadiselerin yaşanmasının önündeki en büyük engel Türkiye olmuştur. Türkiye'nin Bosna Hersek'te hayata geçirdiği projelerden, yaptığı kalkınma yardımlarından, Türk şirketlerinin yatırımlarından Boşnaklarla beraber Sırplar ve Hırvatlar da istifade etmiştir."
"BELGRAD-SARAY BOSNA OTOYOLU'YLA İLGİLİ ÇALIŞMALARIMIZ PLANLANDIĞI ŞEKİLDE İLERLİYOR"
Başkan Erdoğan, beşeri ve kültürel bağların yanı sıra Türkiye'nin coğrafi olarak da bir Balkan ülkesi olduğunu kaydederek, "Sınırı dahi olmayan bazı ülkelerin Balkanlar'a doğrudan müdahale ettiği bir denklemde Türkiye'nin bu coğrafyaya sırtını dönmesi düşünülemez. Balkanlar'daki her gelişmeyi kendi iç meselemiz gibi görüyor, sıkıntıların çözüme kavuşturulması için gereken adımları atıyoruz ve atacağız. Türkiye'nin bu coğrafyada barış ve istikrarı koruma gayretlerinin, kargaşa ve kaostan beslenen kimi çevreleri rahatsız ettiğini de biliyoruz. Ancak bu şer odaklarına rağmen Bosna Hersek'in ve tüm Balkanlar'ın esenliği için çalışmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin, Türk şirketlerinin yatırımlarından TİKA, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, DEİK gibi kurumların faaliyetlerine, bankacılık sektöründen üniversiteye uzanan geniş bir yelpazede varlık gösterdiğini anlatan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin Bosna Hersek'teki doğrudan yatırımlarının toplamı 250 milyon doları şu anda aşıyor. Geçen sene salgına rağmen 650 milyon dolar olarak gerçekleştirilen ikili ticaretimizi kısa sürede 1 milyar doların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Sivil toplum kuruluşlarımızla insanımızın yardım elini Balkanlar'ın en ücra köşesine kadar ulaştırıyoruz. Bölgenin ekonomisine çok büyük katkı sunacak Belgrad-Saray Bosna Otoyolu'yla ilgili çalışmalarımız planlandığı şekilde ilerliyor. Bize göre bu sadece bir yol projesi değil, her yönüyle aynı zamanda bir barış projesidir. Kısa süre önce Yeni Pazar Başkonsolosluğumuzun açılışını yaptık. Yeni Pazar-Tutin yolu da önümüzdeki yıl hizmete girecek. İnşallah hava yolu taşımacılığından ticarete, ulaşımdan sanayi ve eğitime kadar her alanda projelerimize hız vereceğiz."
Erdoğan, tarihte pek çok acı yaşamış, daha düne kadar çatışmayla anılan Balkanlar'ın gerilimlerin değil, daima huzurun membaı olmasını istediklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Biz Balkanlar'ın, Avrupa'nın göbeğinde bir istikrar adası haline gelmesini, kalkınmasını, ekonomik olarak güçlenmesini arzu ediyoruz. Bosna Hersek'in bu coğrafyayla ilgili hesabı olanların nüfuz alanı ve mücadele arenası haline dönüşmesini asla istemiyoruz. Bu anlayışla Bosna'nın birlik ve bütünlüğünü dahi tartışmaya açan son gerilimin ardından diplomatik çabalarımıza ciddi manada hız verdik. Bosna Hersek'teki tüm taraflarla görüşen, tüm kesimlerin saygı duyduğu, itimat ettiği bir ülke olarak sorunların çözülmesi için inisiyatif aldık. Önce Dışişleri Bakanımızı Bosna Hersek'e göndererek mesajlarımızı muhataplarımıza net biçimde ulaştırdık. Ardından Ağustos ayındaki Bosna Hersek'i ziyaretimde görüş ve telkinlerimizi en üst seviyede tekrar ilettik. Sayın Dodik bu kapsamda arabuluculuk teklifinde bulundu. Bosna Hersek'teki tüm taraflar zaten başından beri Türkiye'nin bu sürece müdahil olmasını istiyordu. Biz de 'Siz kendi aranızda bu konuda kararlıysanız, biz arabuluculuk görevine soyunuruz ama sadece Sayın Dodik, senin talebinle bu iş olmaz. Buna Caferovic'in de Komsic'in de çok kararlı bir şekilde destek vermesi lazım.' dedik.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Sayın Vucic'le de 18 Eylül'de İstanbul'da gelişmeleri ele aldık. Çarşamba günü Sayın Bakir İzetbegoviç'i misafir ettim, birlikte çalışma yemeği gerçekleştirdik. Bakir kardeşimle ülkedeki durumu ve gerilimi, daha fazla büyümeden nasıl çözüme kavuşturabileceğimizi istişare ettik. Görüşmemizde kendisiyle Türkiye'nin bu süreçte yapabileceği katkıları değerlendirme fırsatı bulduk. İnşallah önümüzdeki günlerde Bosna Hersek'ten diğer yetkilileri de başta Dodik olmak üzere, Komsic ve onun yanında Caferovic, onları da Ankara'da ağırlamayı planlıyorum ve bu konuda gerekli görüşmeleri yapacağız. Merhum Aliya İzetbegoviç'in emanetine halel gelmemesi için elimizden gelen her türlü çabayı sarf edeceğiz. Bosna Hersek'in tekrar eski kötü günlerine dönmemesi için tüm taraflarla diyaloğumuzu artırarak sürdüreceğiz. Bu arada belki günübirlik bir Sırbistan ziyareti yapmak suretiyle veya Sayın Vucic'i aynı şekilde Ankara'ya davet etmek suretiyle onunla da bir görüşme yapmayı planlıyorum."
"TÜRK DİPLOMASİSİNE VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NE GÜVENMENİZİ BEKLİYORUM"
"Başkaları ne yaparsa yapsın, biz Boşnak kardeşlerimizle beraber Sırpları, Hırvatları, Arnavutları, Makedonları kucaklamaya devam edeceğiz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Uzlaştırıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşımla adalet ve hakkaniyet temelinde kısa sürede bu meselenin de üstesinden geleceğimize inanıyorum. Siz kardeşlerimin, ülkemizdeki tüm Boşnaklar gibi yükselen tansiyon karşısında haklı olarak endişelendiğinizi biliyorum. Milletimizin tamamının hadiseleri yakından takip ettiğinin de farkındayım. Bu noktada sizlerden bize, Türk diplomasisine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne güvenmenizi bekliyorum. Türkiye, Bosna Hersek'in 1990'larda yaşadığı acıları bir daha yaşamasına kesinlikle izin vermeyecektir. Sorunu bir kalıcı çözüme kavuşturana kadar girişimlerimize devam edeceğiz. Gerektiğinde daha kararlı tutum almaktan çekinmeyeceğimizi söylemeye bile gerek duymuyorum. Rahmetli Aliya'nın başını çektiği dönemdeki Türkiye artık yok, bugün başka bir Türkiye var. Dolayısıyla da atacağımız adım çok daha farklı olacaktır."