Dünya lideri Erdoğan
Bugün 29 Mayıs 2023. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının 16'ncı seçim zaferini kazandığı gün.. Aziz milletimiz, Türkiye'yi kuşatan yedi düvele, iç ve dış odaklara yine ağır darbe vurdu. Kutlu olsun... Konuk Yazar Bülent Erandaç'ın analizi...
- Gündem
- Giriş Tarihi: 29 Mayıs 2023
Bu bir takdir-i ilahidir.
Bugün 29 Mayıs 2023. İstanbul'un fethinin 570'inci yıldönümü.
Bugün 29 Mayıs 2023. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının 16'ncı seçim zaferini kazandığı gün.. Aziz milletimiz, Türkiye'yi kuşatan yedi düvele, iç ve dış odaklara yine ağır darbe vurdu. Kutlu olsun.
Evet. 29 Mayıs 1453, Peygamber Efendimiz'in "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur." sözlerinin gerçekleştiği gündür.
570 yıl önce, Fatih Sultan Mehmed'in komutanlığındaki kahraman Türk ordusunca İstanbul'un fethi yalnızca Türk tarihinin değil, aynı zamanda dünya tarihinin akışını değiştiren küresel bir olaydır.
İstanbul'un fethi, Orta Çağ'ı sona erdirdi ve Yeni Çağ'ı başlattı.
TÜRKİYE'NİN YÜZYILI
1915'lerde Birinci Dünya Savaşı ile kurulan "20'nci Yüzyıl Düzeni" sona erdi.
"Yeni Dünya Düzeni" kuruluyor.
29 Ekim 2023'te Türkiye'nin 100'üncü yılını 86 milyonluk aziz milletimiz coşku ile kutlayacak.
Ardından büyük hedef: 2053
2023 yılında, "bölgesel güç" pozisyonuna gelen Türkiye, İstanbul'un fethinin 600. yılı olan 2053'te "dünyanın bir gücü" olmayı hedefliyor.
2053 yılı İstanbul'un Fethi'nin 600. Yıldönümü'ne bağlı olarak, 2053-2071 yılları için Başkan Recep Tayyip Erdoğan bir vizyon ortaya koydu. 2053 ve 2071 hedefleri, "Türkiye Yüzyılı"n çerçeveye alacak vizyon belgesi, aziz milletimizin önüne yepyeni bir ufuk açıyor.
İçinde yaşadığımız süreçte 21'inci yüzyıl düzeninin mimarisi ilerliyor. Anlaşılan o ki, Türkiye 2053 yılında dünya devleriyle yarışan küresel bir güç, inşallah olacak.
'Türkiye'nin Yüzyılı' vizyonu, 2053-2071 stratejik planlarla dolu. Son 10 yılda gelişen olaylar ve olası yeni gelişmelerin odağında Büyük Türkiye'nin nasıl konumlanacağını ilan ediyor.
2053'lere kadar, "Bağımsız Türkiye" paradigmasıyla müthiş jeopolitik-jeoekonomik hamleler sürdürülecek.
İçinde yaşadığımız süreçte Türkiye'miz, ortaya koyduğu bölgesel ve küresel paradigmalarla yeni dünyada Büyük Türkiye mimarisini ilmek ilmek örerken, yakın coğrafyamızın makus talihini de değiştirecek.
YERLİ VE MİLLİ İLERLEYİŞ
Brüksel'den (NATO) ayrılamayan, ABD ve Avrupa'nın peşinden koşan, darbelerle yönetimi değiştirilebilen ve hatta kaynakları yağma ve pay edilen bir Türkiye yok artık.
Gelecek on yıllar, dışta jeopolitik ve jeoekonomik, içte yerli ve milli parametrelerle yürüyecek.
Türkiye'nin yüzyılı, dünyada 360 derece bakışla çok yönlü dış politika konseptine göre ilerleyecek. Türkiye'mizin Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Adalar Denizi'nde haklarından kesinlikle vazgeçmeyeceğine, yeniden tanzim edilen enerji havzaları ve geçiş güzergahlarında yok sayılma girişimlerini boşa çıkaracağına, ABD ve AB'nin Yunanistan'ı şımartıp kışkırtarak üstümüze salmasına asla müsaade edilmeyeceğine inancımız tamdır. Türkiye'nin Suriye'de, Libya'da, Azerbaycan'da, Doğu Akdeniz'de ve kısacası dünyanın her yerinde çok işi var. Üstelik mazlum milletlerin bizden bekledikleri hem görev hem de tarihi bir mesuliyettir.
Yakın coğrafya ile birebir ilgi ve ortaklıklar, İslam dünyasının beraberliği, Asya ve Afrika açılımları birer temel olarak derinlik kazanacak. Türkiye'nin bu görev ve sorumluluğu ifa etmesi, hem hakkı ve hem de aynı zamanda borcudur.
AVRUPA'NIN AÇMAZI
1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla Soğuk Savaş sonrası Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla liberal dünya düzeninin temel kurum, kural ve normlarının AB ve NATO gibi kurumların genişlemesi üzerinden Orta ve Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesine tanıklık ettik.
2003 yılında AB, tarihinde ilk kez güvenlik strateji belgesini kabul etti. Bu belgeye sinen ruh hali oldukça iyimser ve özgüven doluydu. AB, bir yandan kendi çeperinde bulunan ülkeleri kendi kurucu değerleri etrafında dönüştürebiliyorken, diğer yandan da dünyanın farklı coğrafyalarındaki bölgesel bütünleşme çabalarına ilham kaynağı olmaya devam edeceğini sanıyordu. Halbuki tarihin akışı genel olarak Batı, özel olarak da AB'nin iyimserlik dolu beklentilerini boşa çıkaracaktı.
Amerika'nın stratejik ilgisini Avrupa kıtasından Hint-Pasifik coğrafyaya kaydırmaya başlaması, AB üyesi ülkeleri kendi güvenliklerini sağlamak adına daha fazla sorumluluk almaya zorluyordu.
ABD'nin sunduğu güvenlik garantisine muhtaç olmadan büyük güçler arası ilişkilerde yaşanmakta olan jeopolitik nüfuz mücadelelerinde bir oyun sahası olmak yerine bir oyuncu olabilmeyi Avrupa sağlayamıyordu.
AB coğrafyasına yönelik göç hareketlerinin artması, ekonomik küreselleşme dalgasının beklentilerin aksine Avrupa'nın genelinde ciddi işsizlik artışları doğurması, kıtanın genelindeki gelir eşitsizliğinin artması, son yıllarda Avrupa siyasetinde aşırı sağ ve aşırı sol popülist siyasi parti ve hareketlerin zemin kazanmasına neden oldu. İçe kapanmacı, korumacı, yabancı düşmanı, milliyetçi ve güvenlikçi eğilimler, Avrupa siyasetinde güçlendikçe Avrupa Birliği bütünleşmesinin üzerinde oturduğu felsefeler de aşınmaya başladı.
KİLİT ÜLKE TÜRKİYE
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, genel olarak liberal dünya düzeni, özel olarak da AB'nin güvenlik kimliği bağlamında önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Başta Almanya'da hızlı bir şekilde jeopolitik bir kimlik kazanması gerektiği fikri güçlendi. Rusya karşısında takınılan ortak tutum bu süreçte iyimserlik havası ortaya çıkardı.
Avrupalılar, kendi güvenliklerini sağlama noktasında kendi imkanlarını iyileştirmekten başka bir çarelerinin olmadığını görüyorlar. Avrupalılar, orta ve uzun vadede kendi güvenliklerini Amerika'nın iyi niyetlerine bağlamak istemiyor. Bütünleşme süreci boyunca elde edilen postmodern kazanımlarını koruyabilmesi için AB'nin küresel siyasette daha fazla modern bir aktöre dönüşmesi gerektiği artık çok açık. İşte bu noktada, Türkiye bir kilit ülke konumunda.
Enerjisi olmayan Avrupa'nın doğalgaz vanaları üzerinde "Türkiye kontrolü" var.
29 Mayıs sonrası Avrupa'nın Başkan Erdoğan'la yakın ılışkı kurmak ıçın çok uğraşacakları, günahlarını affettirmekte zorluk çekecekleri bir gerçektir.
SONUÇ
Türkiye'miz, hem bölgesinde hem de dünyada pırıl pırıl parlayan, istikrarlı, güvenli, güvenilir ve gelişmiş bir ülke oldu. Gelecek Türk milletinindir. 2053'te Türkiye dünyanın bir süper gücü olacak.