Gezi davasından hüküm giyen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM'nin kararına uymaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin Yargı çevrelerinde olduğu kadar siyasi mahfillerde de tartışmalar sürüyor. Genel Başkanlık seçiminde yaptığı konuşmada sokak hareketlerine yazılacağını ifade eden CHP'nin çiçeği burnunda genel başkanı Özgür Özel bir siyasetçi gibi değil bir aktivist gibi 'darbe girişimi' suçlamalarında bulundu.
Belli ki Özel, en küçük muhalif bir konuda bile Taksim Kalkışması ruhunu hortlatacak. Aman dikkat! Darbeciler dar koridorlarda kafalarını kaldırabilirler.
Önce konuşanlara kulak verelim sonra da Özgür Özel'in darbe ruhunun işaretlerini analiz edelim.
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR
Yargıtay'ın kararı üzerine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e anlayacağı dilden cevap verdi: "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur.
Hukuk devletinde sorunlar sokakta değil, yine hukuk içinde öngörülen mekanizmalarla çözülür." Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Yargıtay'ın kararını savunan açıklamalarda bulundu.
YARGISAL AKTİVİZM ÖRNEĞİ
"Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa'yı tanımıyor. Anayasa'nın 14. maddesini yok sayıyor" iddiasında bulunan Uçum, şunları kaydetti:
"Oysa dokunulmazlığa ilişkin 83. madde 14. maddedeki durumları hariç tutar. Anayasa'nın bu amir hükmüne rağmen AYM Anayasa'ya aykırı kararlar vermeye devam ediyor. Anayasa'nın 14. maddesinin belirsiz olduğunu ileri sürmek AYM'nin görevi değildir. 14. maddeye belirlilik kazandıran Ceza Kanunları ve Ceza Yargısı kararlarıdır. AYM Anayasa'nın açık hükmünün yanı sıra Ceza Kanunlarını ve Yargı Kararlarını da göz ardı ediyor.
Ne yazık ki AYM'nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir. Bu çerçevede Yargıtay'ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. Tepki gösterenlerin Yargıtay kararını okuyup okumadıkları da ayrı bir sorundur.
Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır. Bir anlamda kral çıplak demektir. Yönteminin bu olup olmadığı ayrıca tartışılır ama cesareti tartışılmaz.
Yargıtay'ın kararı ayrıca turnusoldur, kim Milli Yargı'dan yana kim değil belli olur. Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır, kimsenin bundan şüphesi olmasın."
'YARGI SORUNLARI ÇÖZER'
Adalet eski Bakanı ve AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, Yargıtay'ın kararına ilişkin, "Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir" değerlendirmesini yaptı. Gül, şunları söyledi: "Yargı hakemdir, sorunları çözer. Yargı hakem olma vasfını yitirirse, çözümün değil sorun ve çatışmanın kaynağı haline gelir. Her kurumun kaynağını milletten alan yetki ve fonksiyonunu hukuk çerçevesinde kullanması esastır. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir."
'OLMAMASI GEREKİYOR'
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da Yargıtay'ın kararını eleştiren bir açıklama yaparak, "Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez" ifadelerini kullandı.
AK Parti Artvin Milletvekili Faruk Çelik de "Maalesef Yargı'da, çatı ile çatı katı arasında bir çekişme var. Çatının kararlarını beğenmeyebiliriz, karşı çıkar hatta kendi içimizde isyan da edebiliriz. Ancak, sorunları hukuk içinde çözme makamlarını çözümün değil de anlamsız kavgaların adresi yaparsanız, şu soruya muhatap olursunuz:
Meşru çözümlerin adresi neresi olacak?
Devlet düzen ister, düzen de hukuk" eleştirisinde bulundu.
HEDEFİ SOKAK HAREKETİ
ÖZGÜR Özel, Yargı krizini bahane ederek militan siyasete soyundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Yargıtay'ın hamlesinden ekmek çıkarma peşinde. Özel, "Bu karar kalkışma girişimidir. Bu karar düpedüz bir darbe girişimidir. Karar Meclis'e karşı darbe girişimidir. Anayasa'ya karşı darbe girişimidir ve karar Anayasa Mahkemesi'nin tüzel kişiliğine karşı darbe girişimidir" sözleri ile 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbecilerinin son halkası olduğunu göstermekten gocunmadı: "Halkı, bu kalkışmayı da bastırmaya davet ediyoruz. Bu darbeye kim direnirse arkasında Cumhuriyet Halk Partisi'ni bulacaktır. Eğer Anayasa Mahkemesi üyeleri ayrı ayrı ve kurumsal olarak direneceklerse, gerekeni yapacaklarsa Cumhuriyet Halk Partisi arkalarındadır. '
DARBELERİN ARKASINDAKİ CHP
TARİH kitaplarında darbe ve ihtilal kelimelerini aradığınızda karşınıza çok dikkat çeken ve derin manaları çok olan bir gerçek çıkar. CHP+Ordu=İhtilal. CHP 1950 yılından bugüne tek başına iktidar olamadı. Aziz milletimiz destek vermedi. Türkiye'deki darbelerin arkasında daima CHP zihniyeti vardı. Son seçimlerde de aziz milletimiz CHP'ye yine iktidar vermedi. Seçimle iktidara gelemeyen CHP'nin yeni genel başkanı Özgür Özel'in ümidi anlaşılıyor ki sokak hareketlerinde.
HALKI DİRENMEYE ÇAĞIRDI
KURDUĞU şu cümleye bakar mısınız: "CHP'nin yargı krizini çözecek fikri, iradesi vardır. Adalet oturumunu biz önce teklif edeceğiz. Yaparlarsa yaparlar. Yapmazlarsa bu genel görüşme talebimiz reddedilirse biz adalet oturumunu bu Meclis'te üreteceğiz. Bütün milletvekilleri Meclis kapasan da Meclis'i terk etmeyecekler. Bu iş Türkiye kamuoyuna mal olacaktır. Sadece Meclis'te değil... Halkı direnmeye çağırıyoruz. Tüm milletvekillerini direnmeye çağırıyoruz. Her reaksiyonu sonuna kadar destekliyoruz. Sivil toplumun, meslek örgütlerinin yanındayız. Sokaklarda meydanlarda direneceğiz."